Kadın cinayetleri karşısında mücadele hattı
Enternasyonel kadın dayanışmasını savunuyor ve bildiğimiz ve bilmediğimiz tüm dillerde kadınlar için yaşam ve özgürlük istiyoruz!
Fotoğraf: Evrensel
Cemre
Kadın Çalışmaları Topluluğu üyesi
Hacettepe Üniversitesi
Türkiye’de son zamanlarda artan kadın cinayetleri bugün bizlere hukuki yaptırımların yetersizliğinin eril şiddeti aklamadaki başarısını ne yazık ki gösteriyor. Ülkede neredeyse sistematikleşmiş böylesine bir, tabiri yerindeyse, kadın-kırımı varken; çoğunlukla ataerkil zihniyetin elinden çıkma kurban suçlayıcı söylemler mücadelemizi ve hak arayışımızı sekteye uğratabiliyor. İşte bu yüzden erkek şiddetinin asıl köklerini anlamak ve anlatmak büyük önem arz ediyor
KADIN CİNAYETLERİ KİMLERİN ELİYLE GERÇEKLEŞİYOR?
Etkilerini evlerimizde, sokaklarda, iş yerlerimizde, kampüslerimizde de gördüğümüz toplumsal cinsiyet eşitsizliği bu konunun elbette temel bir paydaşı. Hayatın her alanında erkek egemenliğinin baskısını hissediyoruz. Aile-ev içi şiddet, toplumsal baskılar, ekonomik bağımlılık gibi unsurlar bu durumun yapıtaşlarından. Ancak sorun asla yalnızca toplumsal eşitsizlikle sınırlı değil, hukuki yaptırımların yetersizliği bu şiddeti besliyor. Bugün mücadelemizde de sık sık duyduğumuz ve kullandığımız "Erkek vuruyor, devlet koruyor." sloganı bu duruma işaret ediyor, çünkü devletin yetersiz yaptırımları şiddetin önüne geçmek yerine daha da cesaretlendiriyor. Failler mahkemelerde “iyi hal” gibi indirimlerden faydalanarak cezalarını hafifletebiliyor. Bunlara paralel olarak şiddet önleme mekanizmalarının yetersizliği de artan kadın cinayetlerinde oldukça büyük bir etmendir. Bugün; bir kadın şiddet altında olduğu için koruma talebinde bulunduğunda, gerekli önlemler neredeyse hiçbir zaman zamanında alınmıyor, sağlandığındaysa yeterince etkin olmayabiliyor. Ek olarak sığınma evlerinin yetersizliği veya uzun süre barınılmasının zorluğu da bunlara örnek olarak verilebilir. Türkiye'nin bir gece kararıyla çekildiği İstanbul Sözleşmesi ve özellikle şiddet mağduru kadınları korumak amacıyla çıkarılan 6284 sayılı kanunun uygulanmasındaki eksiklik de problemlere yol açıyor.
KAMPÜSLERİMİZ SORUNLARIMIZDAN AZADE DEĞİL
Bütün bunların etkilerini kampüslerimiz bazında konuşmak gerekirse, durum iç açıcı görünmüyor. Hacettepe özelinde de durum çok benzer. Kadının sokaklarda eril şiddete ve tacize uğraması ne kadar mümkünse kampüslerde de aynı şekilde mümkün çünkü gerekli önlemler yine alınmıyor, CİTÖK etkisizleştirilmeye devam ediliyor. Ve bilhassa bizler kampüslerde önlemlerin yetersiz olması sebebiyle mağdur olmaya çok açık bir haldeyken bazı toplulukların tutumları ve kadın çalışmaları topluluğumuzu hedef göstermesi duruma hiç de yardımcı olmuyor. Fakat aynı zamanda, geçtiğimiz yıl kadın arkadaşlarımızın yaşadığı tacizi duyurmak için yardım istediğimizde "Biz o topluluktan gelen mesajları paylaşmıyoruz." diye cevap aldığımız bir grubun, kadın çalışmaları topluluğumuzu kriminalize etme çabalarını da ciddiye almamak gerektiğini düşünüyorum. Konusu kadın cinayetleri olan bir eylemde söz hakkının, mücadelenin öznesi olan kadınlarda olmasını istemenin yanlış hiçbir tarafı olmadığını düşünüyorum.
KAMPÜSLERDE ETKİN CİTÖK İSTİYORUZ
Biz kadınlar bütün bunların karşısında duruyor, mücadeleyi kalıcılaştırmanın yollarını arıyor ve tartışıyoruz. Yasaların tamamen uygulanmamasıyla, yeterli şiddet/taciz önleme mekanizmalarının geliştirilmemesiyle devlet eliyle katledilen bütün kadınları anıyor, içimizden birini daha yitirmemek için mücadelemize ve birbirimize sıkı sıkıya tutunuyoruz. Kampüslerde etkin CİTÖK’ler, sokaklarda ve meydanlarda yeterli koruma mekanizmaları talep ediyoruz. Enternasyonel kadın dayanışmasını savunuyor ve bildiğimiz ve bilmediğimiz tüm dillerde kadınlar için yaşam ve özgürlük istiyoruz!