16 Ekim 2024 17:31

Maarif Model’de safsata üstüne safsata

Savaş seviciliği, ırkçılığı kendisine rol edinen iktidar; bunları hangi insanlığın yararını gözeterek savunuyor da bize bir ilke olarak kazandıracak?

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Arjen ve Bager

Esenyurt/İstanbul

 

Esenyurt’ta sosyal alanlara ulaşımı gün geçtikçe zorlaşan ve Tabela’daki parkta vakit geçiren gençlerle “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”ni konuştuk. Esenyurt’ta bir Anadolu Lisesinden Nehir, bu modeli daha önce hiç duymadığını söyledi ve bunun sebebini şöyle açıkladı: “Biz gençlerin sorgulaması ve düşünmesi gereken, bize neden bunu öğrettikleri üzerine durmamız gereken bir konu ama doğrusunu yanlışını tartışmamıza fırsat vermeden doğrudan dayattıkları bu bilgileri kabul etmemizi bekliyorlar.” Gençler gündelik yaşamlarından yola çıkarak böyle düşünürken MEB ise bu modeli anlattığı sunumunu allamış pullamış. Örneğin “insanlık için iyi güzel olanı yapan”, “eleştirel düşünebilen”, “mevcut medeniyete ayak uydurmakla kalmayıp medeniyet kurma ve geliştirme bilgisi ve yeteneğine sahip” nesiller yetiştirmek gibi yalnız sözde kalan hedeflerini art arda dizmiş.

“İNSANLIK İÇİN İYİ OLAN YAPAN NESİL” BÖYLE MI YETİŞİR?

Peki işin aslı böyle mi? “İnsanlık için iyi olanı yapan nesiller yetiştirme” safsatasından başlayalım. Verdikleri eğitimin içeriğinden, yayın organlarında yaptıkları yayınlara kadar hükümetin bütün günlük propaganda aygıtlarında farklı etnik kimlikten halklara, mültecilere, kadınlara, LGBTİ’lere karşı düşmanlaştırıcı-ayrıştırıcı söylemleri hepimizin tanık olduğu şeyler. Savaş seviciliği, ırkçılığı kendisine rol edinen iktidar; bunları hangi insanlığın yararını gözeterek savunuyor da bize bir ilke olarak kazandıracak? Sonra bizler bu şekilde mi medeniyet kurup, geliştireceğiz?

Gelişim Üniversitesinde okuyan Nehir “İnsanları tamamen cahilleştirmeye çalışıyorlar. Yönetmeleri daha kolay olsun diye. Her insan aynı düşünceye sahip olursa orayı yönetmek daha kolay olur onlar için. Herkes aynı düşünsün aynı fikirlere sahip olsun, hatta hiç düşünmesin istiyorlar. Onlara boyun eğmemizi istiyorlar” diye ilerletiyor sohbeti.

Aynı modelde eleştirel düşünen ve problem çözme yeteneğine sahip nesiller yetiştirmekten de bahsediliyor. Ortaokul, lise ve üniversitelerde matematik, fizik, kimya, felsefe, derslerinin saatlerinin azaltıldığı veya hiç verilmediği; onun yerine bilimsellikten uzak, katı, dogmatik biçimdeki din dersleri ve eksik, tarihsel gerçekliğin çarpıtıldığı tarih derslerinin koyulduğu bir eğitim sisteminde bizler ne eleştirel düşünmeyi ne de problem çözmeyi pratik-gündelik hayatımızın bir parçası haline getirebiliriz. Liseli Nehir buna dair şunu söylüyor: “Zaten sürekli müfredattan konular çıkartılıp ekleniyor. Yaptıkları bu şeyler çok yanlış. Detaylıca öğrenmemiz gereken konuları yüzeysel bir şekilde anlatıp geçiyorlar. Yüzeysel bir şekilde anlatıp bilgi seviyemizi aşağı çekmeye çalışıyorlar. Üniversite öğrencisi arkadaşımız Nehir ise : “Müfredattan derslerin kaldırılması, öğrenmemiz gereken konuların din dersleriyle doldurulması... Öğrenmemiz gereken konuları Youtube'dan mı öğreneceğiz? Öğrenmeye çalışsak ne kadar verim alabileceğiz? Alamıyoruz. Kimya, biyoloji, fizik, matematik ders içerikleri keyfi bir şekilde çıkartılmadan öğrenmeye ihtiyacımız var.”

Son olarak MEB’in bu modelle bizlere dayattığı, resmini çizdiği bir “huzurlu aile ve toplum” tablosu var ki İrem bunun neden gerçekçi olmadığını şöyle açıklıyor: “Ergenliğin en zirvede olduğu 15-16 gibi yaşlarda bize durmadan bir şeyler dayatıp normal bir ergenlik geçirmemizi bekliyorlar. Sonra da bu çocuklar neden böyle sağlıksız vs. diyorlar. Seçimleri bize bırakmaları gerekiyor. Sürekli kısıtlamalara gidiliyor.”

MEB'in sunumunda bahsettiğimiz yapısal reformlar ve pratiklerin arasındaki çelişkileri konuşabileceğimiz onlarca örnek sıralanabilir ancak bunun için bu sayfaya sığmayacak kadar yazmak gerekir. Bu sorunlar ilk elden öznesi olmamız nedeniyle zaten her gün yaşadığımız şeyler. Bunları değiştirmek ancak erdemli bir toplum inşa ederek daha iyi bir eğitim sistemi için geleceğimizi kendi elimize almaktan geçiyor. Nasıl bu sorunların öznesi bizsek, değişimin de öznesi ancak biz gençler olabiliriz. Öfkemizi bütün bu sorunların sorumlusu olan kapitalizme yöneltmeli ve yüzümüzü geleceğe dönmeliyiz.

ÖNCEKİ HABER

Tasarım fakültelerinde bütçe problemi

SONRAKİ HABER

Kastamonu'da okul servisi ile tır çarpıştı: 12'si öğrenci 13 kişi yaralandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa