Biriken sorunlar ve ortak mücadele ihtiyacı
Her öğrencinin sözünü söyleyip katkısını sunabileceği kendi temsilciliklerimizi kuralım.
Fotoğraf: Evrensel
Durmaz Çiçek
Kocaeli
Kocaeli Üniversitesinde ilk 3 haftayı geride bıraktık. Bu 3 hafta içerisinde hem üniversiteyle hem de ülke gündemiyle ilgili meseleleri ister istemez tartıştık. KYK'ların koşulları öğrenciler arasında yeri geldi mi dalga konusu yeri geldiğinde ise öfke patlaması yaşatacak şekilde konuşuluyordu. Peki öğrencilerin tek tartışması bu muydu? Tabii ki hayır. Yemekhane, online dersler gibi üniversite kaynaklı sorunlardan tutalım da kadın cinayetlerine, Filistin çatışması gibi meselelere kadar birçok başlık gündemdeydi. Bu sorunlar karşısında yemekhane için bir boykot girişimi ve katledilen kadınlar için bir oturma eylemi gibi deneyimler de elde ettik. Elbette bu deneyimler birçok yönüyle kusurluydu ve önümüzdeki süreç açısından bize birçok ipucu veriyordu.
GERÇEKLEŞMEYEN BOYKOT
Yemekhanedeki boykot girişimini ele alalım. Boykottan, bir gün önce tuvaletlere asılan bir afiş aracılığıyla haberdar olmuştuk. 2-3-4 Ekim tarihlerinde %130 zamma ve düşen kaliteye karşı yemek yememeye davet ediliyorduk. Fakat nasıl olacaktı? 80.000 kişilik bir okulda öğrenciler nasıl bu talep etrafında birleşebilirdi?
Sonrasındaki gündeyse boykota dair herhangi bir işaret bulamadığımız için boykot yokmuş gibi devam ettik mecburen. Çünkü boykotun iptal edildiği söylentileri de dolaşıyordu etrafta. Ardından MMO Öğrenci Komisyonu boykotu desteklediğini beyan eden bir açıklama yayınladı. Fakat 3 gün içerisinde konuya dair ne bir eylem ne de bir basın açıklaması gerçekleşmedi.
SUSMAYA MI GELDİK, SES ÇIKARMAYA MI?
Gel gelelim oturma eylemine. Üniversite öğrencilerinin sıklıkla takip ettiği hesaplar 7 Ekim günü KOÜ öğrencilerini siyah giyinmeye davet etti. Ardından yaşanan cinayetleri protesto etmek için bir grup öğrenci tarafından bir WhatsApp grubu kuruldu. Elden ele dolaşan bu grup kısa sürede 800 kişiye ulaştı ancak öğrenciler o kadar tecrübesiz ve birbirine güvenmiyordu ki eylem anına kadar birçok karmaşa yaşandı. Eylem saati geldiğinde megafonumuz gelmediği için 15 dakika kadar oturup beklemek zorunda kaldık. Ardından bir grup öğrenci buraya oturmaya ve susmaya değil, taleplerimizi ve isyanımızı dile getirmeye geldiğimizi hatırlatarak ayağa kalkmaya davet etti. O kadar tecrübesizdik ki ne slogan atacağımızı, okunan basın metninden sonra ne yapacağımızı bilmiyorduk.
PEKİ BUNDAN SONRA NE YAPACAĞIZ?
Organize olmadaki eksikliklerimiz gün gibi ortada. En tecrübeli öğrenciler bile birçok sorunu beraberinde getiren adımlar atıyor. Bu, her öğrencinin sözünü söyleyip katkısını sunabileceği mekanizmaların eksikliğinden kaynaklanıyor. Bunların en önemlisi üniversitelerdeki Öğrenci Konseyleridir. Ancak Öğrenci Temsil Konseyleri bugün birçok üniversitede bulunmuyor. Bulunanlar ise genelde pasif veya işlemez durumda. Bu konseylerin ne olduğu öğrenciler tarafından bilinmiyor, bilinse de işlevleri üzerine çok kafa yorulmuyor. Genç Hayat dergisi bu dönem Öğrenci Temsil Konseylerinin aktifleştirilmesi ihtiyacına sürekli vurgu yapıyor. Biz de KOÜ öğrencileri olarak yemekhaneden kadın cinayetlerine, öğrenciler olarak kendi sözümüzü söyleyebileceğimiz alanları yaratmak için, diğer üniversitelerdeki öğrencilerin mücadelelerinden de güç alarak, kendi temsilciliklerimizi kuralım.