21 Ekim 2024 09:00
Son Güncellenme Tarihi: 21 Ekim 2024 11:45

Fethullah Gülen öldü

Gülen'e yakınlığıyla bilinen siteler Fethullah Gülen'in hayatını kaybettiğini duyurdu.

Fethullah Gülen | Fotoğraf: DHA

Paylaş

Fethullah Gülen'in tedavi gördüğü hastanede öldüğü açıklandı.

Haberi, Gülen'e yakınlığıyla bilinen Herkul sitesi X hesabından yaptığı paylaşımla duyurdu.

Açıklamada, Gülen'in bir süredir tedavi gördüğü hastanede, 20 Ekim (dün) günü akşam saat 21.20’de öldüğü belirtildi.

ABD'de yaşayan Fethullah Gülen'in konuşmaları düzenli olarak Herkul internet sitesi aracılığıyla kamuoyuyla paylaşılıyordu.

"MUTHEREM HOCAEFENDİ"DEN "FETÖ ELEBAŞI"NA FETHULLAH GÜLEN KİMDİR? 

"Komünizm ile mücadele" diyerek yola çıkıp dini cemaat lideri olan, şakirtleriyle birlikte 12 Eylül ve 28 Şubat cuntalarına, AKP iktidarına 11 yıl açık destek veren, 17-25 Aralık süreci ve 15 Temmuz darbe girişimiyle birlikte o zamana kadar kendisine "Muhterem Hocaefendi" diyenler tarafından "FETÖ elebaşı" ilan edilen Fethullah Gülen'in 27 Nisan 1941'de Erzurum Pasinler'de doğduğu belirtiliyor.

İmam çocuğu olan Gülen, yarım bıraktığı ilkokulu dışarıdan bitirip bu süreçte çeşitli "hocalardan" dini eğitim aldı. 17 yaşındayken, Said Nursî'nin takipçilerinin oluşturduğu Nur Cemaati'nin Yeni Asya koluna katıldı. 18 yaşındayken Diyanet İşleri Başkanlığının Edirne'deki bir vaizi oldu. Askerlik sonrası memleketine dönüp 1962'de Komünizmle Mücadele Derneğinin Erzurum Şubesinin kurucuları arasında yer aldı. Ardından Edirne ve Kırklareli'nde imamlık yaptı.

HER DARBEDE ŞAKŞAKÇI

1966 yılında İzmir'e tayini çıktı. Burada Kestane Pazarı Kur'an Kursu müdürlüğü yaptı. 12 Mart 1971 darbasine kadar burada görev yaptı. Bu dönemde cemaatinin temellerini atmaya başladı. El altından dağıtılan vaaz kasetleriyle birçok ile ulaştı. İlk "Nur Evleri"ni İzmir Tepecik'te bu dönemde kurdu. Cemaatin "Altın Nesil" projesi kapsamında bu evler 1994'ten itibaren "Işık Evleri" olarak anıldı. Bu evlerde eğitilenler polis, asker, savcı ve hakim yapılıp devletin önemli kademelerine yerleştirildi. 1970'li yıllardan itibaren Yeni Asya'dan koparak kendi cemaatini kurdu.

Öğrencileri "Nurcu" toplantılara götürdüğü için Ocak 1971'de görevinden uzaklaştırıldı. Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından 4 Mayıs 1971'de İzmir'de tutuklandı. İzmir Sıkıyönetim Mahkemesinde "Nurculuk" davasında yargılandı, 9 Kasım 1971'de tahliye edildi. 1972'de üç yıl hapis cezasına çarptırıldı ancak bu ceza 1974'te Askeri Yargıtay tarafından bozuldu.

Tutuklansa da darbeye karşı açıklama yapmadı, hatta bir konuşmasında "12 Mart, bir ihtilal ve darbe değildir. Hükümeti belli konularda uyaran bir ikazdır" diyerek darbecileri övdü. Serbest kaldıktan sonra Edremit, Manisa ve İzmir'de vaizlik yapmayı sürdürdü.

"Ümidimizin tükendiği yerde hızır gibi imdadımıza yetişen Mehmetçiğe bir kere daha selam duruyoruz" diyerek övdüğü 12 Eylül 1980 darbesinde gözaltına alınacaklar listesinde adı vardı. Yakalama kararına rağmen altı yıl boyunca kaçtı. 1981 yılında vaizlik görevinden istifa etti. 1986 yılında Burdur'da kardeşine ait kimlikle yakalandı. İddiaya göre Turgut Özal'ın devreye girmesiyle bir gün sonra serbest bırakıldı.

 

1989'dan itibaren İzmir ve İstanbul'da vaazlarını sürdürdü. İstanbul Üsküdar'da Yeni Valide Külliyesi'ni merkez olarak kullandı ve 1992 yılına kadar vaazlar verdi. 

HOLDİNGLER KURULUYOR, UÇAKLAR KALKIYOR 

1990'larda cemaat, kendisini "hizmet hareketi" olarak tanımlamaya, kurumsallaşmaya ve şirketleşmeye başladı. İlerleyen yıllarda gazete, televizyon, hastane, banka, dershane, okul ve üniversiteler açtı. Birçok büyük holding kurdu. Sovyetler'in de dağılmasıyla birlikte yurt dışında açılan cemaat okullarının sayısı arttı.

24 Ekim 1996 tarihinde Altunizade'de, Tansu Çiller, Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan'ın da katılıp kurdele kestiği etkinlikle Bank Asya'yı açtı. Siyasetçilerle yakın ilişkiler kurdu. "Dinler arası diyaloğu" örgütlemeye başladı.

 

Necmettin Erbakan'ı eleştirdiği ve askerlere desteğini açıkladığı 28 Şubat sürecinde, dönemin Ankara Emniyet Müdürlüğü; Gülen ve örgütlenmesi hakkında hazırladığı raporda, liderlik ettiği örgütün mensuplarının emniyet birimlerine sızdığını kaydetti. Dönemin Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel, Gülen hakkında "anayasal düzeni yıkıp yerine teokratik bir devlet kurmaya çalışma" iddiasıyla soruşturma başlattı. Gülen, 21 Mart 1999'da sağlık sorunlarını gerekçe göstererek ABD'ye gitti. O tarihten 20 Ekim 2024 tarihindeki ölümüne kadar Pensilvanya eyaletindeki Saylorsburg kasabasında yaşadı.

NE İSTEDİLERSE ALDIKLARI YILLAR

2002'de iktidara gelen AKP, uzun yıllar Gülen Cemaati ve kadrolarıyla iş birliği yaptı. AKP'li yıllarda Gülencilerin devlet içerisindeki kadrolaşması büyük oranda tamamlandı. 2004'te yapılan MGK toplantısında, "Türkiye'deki Nurculuk Faaliyetleri ve Fethullah Gülen" konusu gündeme geldi ve buna karşı eylem planı hazırlanması ve hükümete bildirilmesi kararlaştırıldı. Ancak AKP bu kararı hayata geçirmedi. Bu dönemde Gülen'in üzerindeki yargı baskısı azaldı. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, 2007 yılında Gülen hakkında beraat kararı verdi. Karar 2008 yılında Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından onandı. 

2007'den itibaren Gülencilerin emniyet ve yargıdaki gücü kullanılarak AKP muhalifi kesimler hedef alındı. Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk, KCK gibi siyasi birçok soruşturma bu dönemde açıldı. 15 Temmuz darbe girişimine aktif olarak katılan askerler, bu dönemde general yapıldı.

Gülen'in "Mezardaki ölüleri kaldırıp oy kullandırmak gerekir" dediği 2010 yılı anayasa değişikliği referandumu, Gülen'in yargıda hâkim olmasıyla sonuçlandı. HSYK üyeliklerine, ardından ise yargıdaki kritik görevlere, Gülenci hakim ve savcılar getirildi.

PAYLAŞIM SAVAŞI

AKP ile cemaat arasındaki iktidar paylaşımına dair kumuoyuna açık ilk kriz, 7 Nisan 2012'de Hakan Fidan'ın da aralarında bulunduğu MİT görevlilerinin gözaltına alınmaya çalışılmasıyla yaşandı. Erdoğan, "Hakan Fidan benim sır küpüm. Alacaksanız beni alın" diyerek karşı çıktı. 14 Haziran 2012'de katıldığı Türkçe Olimpiyatları'nda ise Gülen'e "Bu hasret bitsin" diyerek ülkeye dönmesi çağrısı yaptı. 2013 yılında AKP'nin dershaneleri kapatmaya yönelik yasa teklifi hazırlamasıyla aralarındaki gerilim iyice gün yüzüne çıktı.

17 Aralık 2013'te İstanbul'da Reza Zarrab ve bazı bakan çocuklarının gözaltına alındığı yolsuzluk ve rüşvet operasyonu düzenlendi. Muammer Güler, Zafer Çağlayan, Erdoğan Bayraktar ve Egemen Bağış hakkında fezleke hazırlandı. 25 Aralık'ta ise Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan ve bazı patronların adının bulunduğu isimlerle ilgili rüşvet ve yolsuzluk soruşturması operasyona dönüştü. Ancak iktidarın talimatıyla gözaltılar hayata geçmedi. 2014 yılında MİT tırlarının durdurulmasından da yine Gülenciler sorumlu tutuldu. Erdoğan, bu dönemde Gülen'e "Ne istediler de vermedik" dedi.

17-25 Aralık'ın ardından Gülencilerin yargı, emniyet ve bürokrasiden uzaklaştırılmasına başlandı. 2014 yılında MGK, Gülen Cemaatini "paralel devlet yapılanması" ilan etti.

Haziran 2016 tarihinde Fethullah Gülen'in arasında bulunduğu 73 kişi hakkında "terör örgütü kurmak, yönetmek ve üyesi olmak" suçundan "FETÖ çatı iddianamesi" hazırlandı. İddianamede, örgütün darbe yapacak güce ulaştığı anlatıldı. İddianame henüz kabul edilmeden 15 Temmuz 2016 tarihinde askeri darbe girişimi yaşandı.

28 Ekim 2015 tarihinden beri, "Fethullahçı Terör Örgütü ve Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) lideri" olarak İçişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan "en çok aranan teröristler" listesinin kırmızı kategorisinde yer alıyordu.

Gülen'in yerine geçeceği öne sürülenler arasında Mustafa Özcan, Abdullah Aymaz, Suat Yıldırım ve Şerif Ali Tekalan gibi isimler öne çıkıyor. Cemaatin farklı gruplara bölünmesi de ihtimal dahilinde. (POLİTİKA SERVİSİ)

 

ÖNCEKİ HABER

Evrensel'in manşeti | Yüz binin üzerinde işçi 'zordayız geçinemiyoruz' dedi

SONRAKİ HABER

Rize'de heyelan: 2 boş ev toprak altında kaldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa