22 Ekim 2024 10:42
Son Güncellenme Tarihi: 22 Ekim 2024 17:50

Bahçeli, Öcalan için 'umut hakkı'ndan bahsetti, "Gelsin TBMM'de konuşsun" dedi

Devlet Bahçeli, Abdullah Öcalan için 'umut hakkı'ndan bahsetti; "Şayet tecridi kaldırılırsa gelsin TBMM’de DEM Parti toplantısında konuşsun. Terörün bittiğini, örgütün lağvedildiğini haykırsın" dedi.

Fotoğraf: TBMM

Paylaş

MHP lideri Devlet Bahçeli, TBMM’de partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada çarpıcı ifadeler kullandı. “Kitabın ortasından konuşacağım” diyerek başladığı grup konuşmasının son bölümünde, Abdullah Öcalan’la ilgili geçen hafta dile getirdiği sözleri hatırlatan Bahçeli bu kez bir adım daha ileriye giderek şu ifadeleri kullandı:

“Şayet teröristbaşının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın.

Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse, “Umut Hakkı”nın kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın.”

Böylelikle, Abdullah Öcalan’ın tecridinin kaldırılmasına yönelik, Kürt siyasi hareketinin temsilcileri dışında ilk kez Meclis kürsüsünden bu açıklıkta ifadeler kullanılmış oldu. 

Bahçeli’nin ‘Umut Hakkı’ kavramını kullanması da dikkat çekti. “Umut Hakkı”, ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası gereği ömrünün sonuna kadar cezaevinde kalması kararlaştırılmış hükümlülerin şartlı tahliye olanaklarını içeren bir kavram olarak Kürt siyasi hareketi ve hukukçular tarafından uzun süredir Öcalan için de dile getiriliyordu.

"KİTABIN ORTASINDAN KONUŞACAĞIM"

Bahçeli, uzun konuşmasının başlangıcında, “Belki bugünden sonra tarihin akışı daha farklı olacaktır. Belki bugünden sonra ülkemin şafağı bir başka sökecektir. Belki bugünden sonra Türkiye'nin prangaları tamamıyla kırılacaktır” ifadelerini kullanarak, “Bugün kitabın ortasından ve hiçbir yoruma ihtiyaç bırakmayacak nitelikte konuşacağım. Muazzez milletimizin ayak bağlarını kalıcı olarak çözmenin kim bilir belki de ilk adımını atmış olacağım” dedi. 

Bu sözlerin ardından gündemdeki diğer konulara değinen Bahçeli, konuşmasının son bölümünde Kürt sorununun çözümüne ilişkin gündeme dair açıklamalar yaptı. 

Bahçeli şunları söyledi:

“DEM’e uzattığım el günlerdir konuşuluyor, günlerdir tartışılıyor. Dedikodu borsası rekorlar kırıyor. Önüne gelen kendi mizaç ve meşrebine göre değerlendirme yapıyor. Son iki haftadır görüş ve düşüncelerimi berrak ölçüde açıklayıp samimi niyetimi paylaşmış olsam da, birileri yine rahat durmuyor, ısrarla samanlıkta iğne arayışına, karanlıktan aydınlığa taş fırlatmaya kalkışıyor. Sözlerimin altı doldurulmalıdır diyenlerden tutun da, yeni bir çözüm sürecinin pişirildiğini iddia edenlere kadar pek çok iddia ve ifade malumlarınız olacağı üzere gündeme gelmiştir. Bir eski Meclis Başkanı işgüzarlık ve işportacılık mantığını siyaset zannederek kafasının içinde ne kadar kir pas varsa ortaya dökmüştür. 'Adına isterseniz kuşkonmaz deyin, yeni bir sürece ihtiyacımız' var sözleriyle boşa sallayıp nasıl dolu tutarım hevesine kapılmıştır. Türkiye’nin yeni bir çözüm sürecine değil, ortak aklı çalıştırmaya, dürüst ve samimi adımlara, dış dayatmalara kapalı durmaya, bin yıllık kardeşliği daha da kuvvetlendirmeye ihtiyacı vardır ve olmalıdır.”

“KÜRT KARDEŞLERİMİN SORUNUNU ÇÖZMEK ELBETTE MECBURİ”

“Türkiye’nin sorunu Kürtler değil, bölücü terör örgütüdür. Tek tek Kürt kardeşlerimin sorununu çözmek elbette mecburidir, ama kolektif kimlik ve etnik temelde bir çözüme atıf yapmak vahim bir tehlikedir. Bu ülkede yaşayan hiçbir Kürt kardeşim sorun olarak gösterilemez. Kürt sorunu var demek, Kürtleri sorun gören sahte yüzlerin, yalan sözlerin, yıkım bekleyenlerin, küresel emperyalizme piyonluk yapanların ortak propagandasıdır. Türkiye Cumhuriyeti devleti asimilasyon politikasına hiçbir zaman teşne olmamış, tenezzül etmemiş, prim vermemiştir.”

“TEK BAŞINA SİLAHLI MÜCADELE TERÖRÜ SONA ERDİREMEZ”

“Terör başka siyaset başkadır. İkisi arasına kalın bir çizgi çekilmeden, duvar örülmeden, silah dışlanmadan, en başta Kürt kardeşlerimiz olmak üzere, Türk vatandaşları layık olduğu insani gelişmişlik düzeyine, refah, huzur ve güvenlik mertebesine çok zor ulaşacaktır. Tek başına silahlı mücadelenin hemen hiçbir zaman terörü sona erdiremeyeceği gibi, terörün silahsız çözümü de asla yoktur. Teröristin yaşadıkları ve kabulleriyle gerçek olaylar ve olgular arasındaki çelişkiler somutlaştıkça teröristin direnci kırılacak ve silahtan uzaklaşacaktır. Tek tek teröristler üzerinde tesirli olmak, ihanetin sonunun olmadığını meşru vasıtalarla anlatmak ve açıklamak örgütteki çözülmeyi hızlandıracaktır.

Meselenin can alıcı noktası şudur: Terör örgütünün taleplerini kabul etmek tehdide boyun eğmek demektir. Üstelik yeni saldırıları kışkırtmaktan başka bir netice de vermeyecektir. Ancak silah ve şiddet karşısında toplumun boyun eğdiğini göstermek ne kadar yanlış ise, terörü yaratan ortamın iyileştirilmesi amacıyla demokratik adımları atmaktan imtina edilmesi o ölçüde hatalıdır. 

Bir yanda terörle amansız mücadele ederken, diğer yanda demokratik reformların, sosyal ve ekonomik düzenlemelerin yapılması akla en yatkın seçenektir. Kürt kardeşlerimizle terör örgütü arasında hiçbir ortak taraf yoktur.”

“ÖCALAN GELSİN TBMM DEM PARTİ GRUBUNDA KONUŞSUN”

“Birinci hüküm cümlem şudur: TBMM’de her meselenin ele alınıp milli ve müşterek akılla çözümü mümkün ve hatta mecburidir. Eğer terörsüz bir siyaset, terörsüz bir ülke, terörsüz bir gelecek hususunda herkes ittifak halindeyse o halde değil elimizi taşın altına koymaya, gövdemizi koymaya varız ve buradayız.

Geçen haftaki grup konuşmamda demiştim ki; Türkiye’ye getirilirken, 'her türlü hizmete hazırım' diyen teröristbaşı, buyursun terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin… Bu çağrımın içyüzünü henüz anlamayan, anlasa bile işine gelmediğinden saptırmaya çalışanlar çok sayıdadır.

Türk ve Türkiye Yüzyılında terörü sıfırlamak, milli birlik ve beraberliği çelikleştirmek amacına matuf ikinci hüküm cümlem şöyledir: Teröristbaşı işin içinde olmazsa bir şey çıkmaz diyenlere de sesleniyorum; şayet teröristbaşının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse, 'Umut Hakkı'nın kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın. Ne Kandil, ne de Edirne; adres İmralı’dan DEM’e uzansın, bu ağır ve tarihi terör sorunu ülke gündeminden tamamen çıkarılsın. Hodri meydan, buna varız; vatan, millet, devlet, bayrak, ortak gelecek ve tam bağımsızlık için bunu dahi sineye çekmeye sonuna kadar hazırız.

Türkiye ve Türk milleti için her fedakârlığı yapmaya, her çileye katlanmaya, lazım gelen her adımı atmaya kararlıyız, inançlıyız, tarih huzurunda diyorum ki, yeminliyiz. 'Yeni Yüzyıl, Yeni Hayat, Yeni Türkiye' temelinde bagajları boşaltalım ve milli ülküleri hep birlikte yakalayalım.

Üçüncü hüküm cümlem de şu şekildedir: Diyarbakır annelerinin sessiz çığlığı duyulmalı, evlatlarıyla buluşmaları sağlanmalı, hepsinin yüzü güldürülmeli, sorunun kaynağı olanlar harekete geçmelidir. Bilinmelidir ki, uzattığım elin bir mesajı da budur.”

SAĞLIK BAKANI'NI SAVUNDU

Bahçeli’nin konuşmasından diğer satır başları şöyle: 

Geri çekilen kredi kartı limiti kesintisi: “Her vatandaşımızdan bir bahaneyle 750 lira almak yerine tüm vatandaşlarımıza artan zenginlikten hakkaniyetli pay veren bir Türkiye'ye ulaşmak hayal değil, ulaşılacak bir hedeftir.”

'Yenidoğan çetesi' soruşturması: “Sağlık Bakanlığı vaziyete zamanında müdahil olmuştur. Görevi suistimal, savsaklama, kötüye kullanma diye bir şey de söz konusu değildir. Teftiş mekanizması gecikmeksizin çalıştırılmıştır. Sağlık Bakanımızın istifasını isteyenlerin, bebeklerin hakkını savunmak gibi bir dertleri yoktur. Bunların işleri güçleri yalandır, nifaktır. Sağlık Bakanımızı, İstanbul İl Müdürlüğü görevinden itibaren konuyla ilgili sergilemiş olduğu dürüst, ilkeli, tavizsiz ve sağlam duruşundan dolayı tebrik ediyorum. Bebek katillerinin en ağır şekilde cezalandırılmalarını bekliyor, MHP'yi karalayan, ülkücüleri kötüleyen şerefsiz bir suçlunun tehditleri karşısında üstlendiği görevin itibarını koruyan Cumhuriyet Savcımız Yavuz Engin'i gönülden kutluyor, alnından öpüyor, Allah sayılarını artırsın diyorum.”

Fethullah Gülen'in ölümü: “Bu teröristin Türkiye’de gömüleceği bir toprak yoktur. Nerede Türkiye düşmanlığı yaptıysa orada çürüyüp gitmelidir.”

Erken seçim tartışmaları: “Türkiye'de güven bunalımı yoktur. Seçimler zamanında yapılacaktır. Herkes siyasi hesabını buna göre yapmak durumundadır.”

İstanbul Barosunun yeni başkanı İbrahim Kaboğlu'nun sözleri: "İstanbul 1 No'lu Baro seçimlerinde KHK ile ihraç edilmiş ne idüğü belirsiz eski bir CHP milletvekilinin başkan seçilmesi, konuşmasında anayasanın ilk 4 maddesine olumlu manada dokunmayı telaffuz etmesi, skandal olmasının ötesinde yeni bir tuzağın kurulduğunu göstermektedir. Böyle bir teşebbüs halinde nelerin yaşanıp yaşanmayacağını kokuşmuş ideolojik süzgecinden geçirmesi ikaz ve tavsiyemizdir. Uyarıyorum, baş olan ayaklar tek dursun, akıllı olsun, ayranımızı kabartmasın, asabımızı bozmasın, milletin sabrını yanlışa yormasın, bayramlık ağzını da daha fazla açtırmasın.” (POLİTİKA SERVİSİ)

ÖNCEKİ HABER

Ömer Fethi Gürer: Halkın borcu 3,6 trilyon liraya ulaştı, yeni borç krizi kapıda

SONRAKİ HABER

Bebeğinin şüpheli ölüm dosyası kapatılan aile yeniden savcılığa başvurdu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa