"İsrail ile savaş" olasılığı İran’da nasıl tartışılıyor?
İran’da rejimin iki kliği de ülkenin daha büyük bir savaşa sürüklenmesini istemediği İsrail’in yaklaşan “büyük saldırı tehdidi”ne karşı hızlanan diplomasi trafiğinden anlaşılıyor.
Fotoğraf: İran Cumhurbaşkanlığı
Ela AVA
İsrail saldırganlığı Ortadoğu’ya yayılırken haftalardır İsrail’in İran’a nasıl saldıracağı konuşuluyor. İsrail ve ABD’nin tehditleri ilk aşamada İran’ın petrol ve nükleer tesisleriyken daha sonra Hamaney dahil İslam Cumhuriyeti’nin önemli isimlerinin hedef alınacağı iddiaları medyada ve haberlerde dolaştı. İsrail’in çeşitli televizyon kanallarına konuşan ordu kaynakları ise “İran’a karşı büyük bir saldırıya hazırlanıyoruz” dedi.
İsrail’in İran saldırılarına yönelik açıklamaları 18 Ekim’de İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun Kayserya kentindeki evine İHA saldırısı düzenlenmesiyle arttı. Netanyahu, İran’ın ve Hizbullah’ın “ağır bedel” ödeyeceğini söyledi. Peki tüm bunlar İran’da nasıl tartışılıyor?
AŞIRI MUHAFAZAKARLAR TEHDİDE DEVAM EDİYOR
Savaş gündemi ve İran içindeki gergin atmosfer devletin farklı klikleri açısından da yeni tartışmalara yol açtı. Usulcü klik (aşırı muhafazakarlar) özellikle Hamas Lideri Yahya Sinvar’ın öldürülmesinin ardından İran ve müttefiklerinin oluşturduğu ‘direniş ekseni’nin kaybetmediğini ve güçleneceğini ifade ederken, İsrail’in güçlü silahlanma sisteminin olmadığı iddiasıyla “Savaşta ön cephedeyiz” propagandası yapıyorlar. İran Sabahı gazetesinin salı günkü manşetinde “Hazırız” başlığı dikkat çekerken gazetenin baş yazısında Siyavaş Kaviyani “Siyonist rejim sadece laf kalabalığı yapıyor. Direniş ekseni gruplarının karşısında bile aciz. Hizbullah’ı yok edemiyor ve gücü yok” dedi. Bu özet Usulcü kliğin durduğu noktanın göstergesi olarak okunmalı.
Afkar gibi farklı muhafazakar gazeteler ise “Barış isteyen ama savaşmayı da bilen İran” manşetleriyle ortak bir dil ortaya seriyorlar. Kimi muhafazakar gazeteler de diğer Arap ülkelerinin sessizliğine dikkat çekiyor. Körfez’deki Arap ülkelerinin özellikle İran’ın güneyindeki “Ebumusa”, “Büyük Tunb” ve “Küçük Tunb” Adaları üzerinden ABD ve İsrail ile anlaştığı iddialar arasında yer alıyor. Basra Körfezi’ndeki Hürmüz Boğazı’na yakı olan ve petrol potansiyeli sebebiyle stratejik görülen bu adalar konusunda İran ve BAE arasında egemenlik anlaşmazlığı bulunuyor, iki ülke de adaların kendisine ait olduğunu ileri sürüyor.
REFORMCULAR NE DİYOR?
İsrail’in saldırıları ve savaşın büyümesine yönelik rejimin Reformcu kliğinin tutumu ise daha çok rejimin genel siyasetine karşı serzeniş şeklinde ifade ediliyor. Sabah Yıldızı gazetesinin başyazısını yazan, İran Meclis Temsilciler Genel Sekreteri Yadullah Eslami, salı günkü yazısında şu ifadeleri kullandı: “Bu günlerde İsrail’in saldırısı korkusuyla İran ekonomisi daha da felakete sürükleniyor. Altında rekor durgunluk ve borsanın hızlı düşüşü bize vahim bir tabloyu gösteriyor. İster istemez soruyoruz: Neden bu noktaya geldik? Nedenini hâlâ bilmediğimiz 7 Ekim saldırısı ve sonrasında yaşanana alkış tutanlar bu günlerin geleceğini bilmiyorlardı. Bugün binlerce kişi Gazze’de ve Lübnan’da öldürülüyor. Arap ülkeleri sessiz ve kendi menfaati peşinde. ABD ve İsrail ise bu kanlı savaşın başını çekiyor. Savaşın tuzağına düşmemeliyiz. Bu İran için geri dönülmez bir süreç demektir…”
Eslami’nin mecliste yer alması ve konumu bir yandan da Reformcu kliğin dünden daha çok Usulcü klikle burun buruna geldiği bir tabloya da işaret ediyor.
BRICS GÜNDEMİ VE RUSYA’YA ÇAĞRI
İran’ın farklı resmi makamlarından Çin ve Rusya’ya da çağrılar dikkat çekiyor. İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bagayi, Çin ve Rusya’nın bölgede savaşın durdurulması için önemli aktör olacağını söyledi. Çin ve Rusya ile istişarelerin devam ettiğini duyurdu. İran’ın ilk kez BRICS üyesi olarak toplantıya katılıyor olması ekonomik yönleriyle tartışılsa da bu sürecin İran ve Rusya arasındaki bağları daha güçlendireceği yönünde yorumlar var. İki ülke arasında kapsamlı stratejik iş birliği konusu gündemde.
İran Devrim Muhafızlarının gazetesi Keyhan gibi aşırı muhafazakar gazeteler manşetlerini İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan’ın BRICS’e katılması üzerinden attılar ve İran için “eşsiz bir fırsat” olduğunu yazdılar. İran’ın ABD ambargosunu delerek Rusya ile daha yakın ilişkiler kurması için önemli adım olduğu vurguları dikkat çekti. Bu süreçte Rusya ve Çin’in doğrudan nasıl hamle yapacağı ise merak konusu.
İRAN HALKINA ÇİFTE KISKAÇ: ÖLÜM İLE ÖLÜM ARASINDA SEÇİM
İran rejiminin iç kliklerinde ekonomik sorunlar ve savaş endişesi farklı yönleriyle yorumlanırken İran halk kesimleri, muhalifler ve işçi emekçi kesimler ise her gün daha fazla kaygıyla boğuşuyor.
İran rejiminin içeride muhaliflere karşı baskıları katbekat arttırması, son 7 ayda 400’ün üzerinde kişinin idam edilmesi ve resmi verilere göre geçtiğimiz yıla göre idam sayısının yüzde 35 artmış olması İran’da işçilerin ve genel olarak halkın sürdürdüğü mücadeleye set çeken bir yerde duruyor. Savaşın ateşlenmesi İran halkı için ekonomik buhran, yoksulluk, içeride baskıların artması ve tek kelimeyle felaket anlamına geliyor.
İran’da siyasi tutsak olan ve eylemlerde öne çıkan isimlerden biri olan Verişe Moradi’nin cezaevinden yazdığı açık mektup ise birçok kesim tarafından paylaşıldı, desteklendi. Mektupta öne çıkan çağrı şöyleydi: “Bölgede süren savaş ve emperyalistlerin Ortadoğu’da ülkeleri kendi çıkarları için yeniden paylaşım hayalleri biz halklar ve kadınlar, çocuklar için felaketi getiriyor. Dış cephede emperyalistlerin mermileri ve içeride yıllardır İran rejiminin bölgede kurmaya çalıştığı hegemonya İran halkı için ekonomik kriz ve mücadele edenler için kan ve baskı anlamına geliyor. İçinden geçtiğimiz süreç biz halklar için ölüm ve ölüm arasında seçim yapmak demektir.”