Eğitim-Sen: Bakanlık değil aileler eğitime harcama yapıyor
Eğitim-Sen 2025 yılı için eğitime ayrılan bütçenin enflasyonun altında kalmasına dikkat çekti. Sendika, Okullara ayrılan ödeneklerin acilen arttırılmasını talep etti.
Arşiv | Fotoğraf: Evrensel
Eğitim-Sen Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2025 yılı bütçesine ilişkin açıklamada bulundu. Okulların önemli bir bölümünün ödenek sıkıntısı çektiği vurgulanan açıklamada, “Devlet okulları yıllardır adeta kaynak yaratmaya zorlanarak, öğretmenler ise öğrenci ve velileri ile ‘satıcı-müşteri’ ilişkisi gibi para ilişkisine girmek zorunda bırakılmaktadır. Eğitime kamusal bir hizmet çerçevesinde yapılan harcamalar yıllar içinde istikrarlı bir şekilde azalırken, hane halkının cebinden yaptığı eğitim harcamalarının payı artmaya devam etmektedir. Eğitimde yaşanan eşitsizliklerin önüne geçmek ve her öğrencinin nitelikli bir eğitim alabilmesini sağlamak için devletin eğitime ayırdığı bütçeyi artırması gerekmektedir” denildi.
Yapılan açıklamada, 2025 yılı için Milli Eğitim Bakanlığı’na ayrılan payın 1 trilyon 452 milyar lira olarak belirlendiği belirtildi. MEB bütçesine yıllık enflasyon oranının oldukça altında, yüzde 33’lük bir artış yapıldığı vurgulanan açıklamada, “2024 MEB bütçesi 2023’e göre iki kattan fazla artırılırken, 2025 yılında artış oranının üçte birde kalmış olması, önümüzdeki yıl ekonomide ve eğitimde bizleri bugünlerden çok daha zor koşulların beklediğinin habercisidir. Eğitimde temizlik krizi, taşımalı eğitim, öğrenci yoksulluğu, beslenme problemleri, eğitimin genel niteliği gibi en temel ve zorunlu ihtiyaçlar görmezden gelinerek hazırlanan 2025 MEB bütçesinin zorunlu eğitim harcamalarını karşılamaktan çok uzak olduğunu bugünden söylemek mümkündür. Her bütçe döneminde olduğu gibi bu yıl da bütçede “En yüksek pay eğitime ayrılıyor” söylemi devam etmektedir, oysa artan öğrenci sayılarına karşın bütçede oransal bir artış olmaması kamusal eğitimin niteliğine büyük zarar vermektedir” denildi.
Yıllardır eğitime ayrılan ödeneklerin büyük ölçüde tadilat, alt yapı sorunlarının giderilmesi çerçevesiyle sınırlandırıldığı ifade edilen açıklama, “Eğitimin niteliğini yükseltecek hizmetlere yönelik yatırımlar açısından bütçeler yeterli gelmemektedir. Okulların temel ihtiyaçlarını karşılayacak kadar dahi artış yapılmamaktadır. Bu durumun kaçınılmaz sonucu olarak, okullar en temel ihtiyaçlarını kayıt sırasında alınan bağışlar ve velilerden düzenli olarak toplanan aidat benzeri paralarla karşılamaktadır. Okul aile birlikleri sadece okula kaynak yaratmak için çalışan organlar haline gelmiş ya da getirilmiştir. Okulda beslenme ve zorunlu ihtiyaçların giderilmesi için kantin, taşıma vb. faaliyetler ticarileştirilmiş ve okul içinde öğrencilerin ailesinden alabileceği paranın artırılmasına yönelik bir iç piyasa yaratılmıştır” denildi.
MEB, ÖĞRENCİ BAŞINA OECD ÜLKELERİNİN YARISINDAN AZ HARCAMA YAPIYOR
Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay 2002 yılında yüzde 17,18 iken, eğitim hizmetlerinin sunumu açısından çok önemli olan yatırım bütçesi 2009’da yüzde 4,57’ye kadar gerilemiştir. Eğitimde 4+4+4 düzenlemesi sonrasında kısmen de olsa artışa geçen eğitim yatırımları payı, sonraki yıllarda istikrarsız bir çizgi izlemiştir. MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay 2024’te yüzde 9,16 iken, 2025’te deprem bölgesine yapılan eğitim yatırımların da etkisiyle yüzde 9,73’e çıkmış olmasına rağmen, 23 yıl öncesinin hala çok gerisindedir. Eğitime kamusal bir hizmet çerçevesinde yapılan harcamalar yıllar içinde istikrarlı bir şekilde azalırken, hane halkının cebinden yaptığı eğitim harcamalarının payı artmaya devam etmektedir.”
OECD’nin her yıl eylül ayı içinde yayınladığı Bir Bakışta Eğitim Raporu’na (Education at a Glance) göre, Türkiye’de eğitim kademelerine göre öğrenci başına yapılan harcamalar OECD ortalamasının çok altında seyrettiği belirtilen açıklamada, “Türkiye’de ilköğretim düzeyinde öğrenci başına yıllık yapılan harcama 4.036 ABD doları iken, İlköğretimde OECD ortalaması yıllık 9.923 ABD dolarıdır. Ortaöğretimde öğrenci başına yıllık yapılan harcama 4.793 ABD doları, ortaöğretimde OECD ortalaması yıllık 11.400 ABD dolarıdır. Yükseköğretimde öğrenci başına yıllık yapılan harcama 10.366 ABD doları, yükseköğretimde OECD ortalaması yıllık 17.559 ABD dolarıdır” ifadelerine yer verildi.
OKULLARA AYRILAN ÖDENEKLER YETERSİZ
Okulların önemli bir bölümünün ciddi anlamda ödenek sıkıntısı çektiği vurgulanan açıklamada, “Bakanlığın okullara ihtiyacı kadar ödenek ayırmaması nedeniyle, okullardaki pek çok ihtiyaç öğrencilerden düzenli olarak toplanan aidatlar, bağışlar ve ticari faaliyetlerden karşılanmaktadır. Eğitime bütçeden yeterli pay ayrılmaması ve okullara gönderilen ödeneklerin zorunlu harcamalara bile yetmemesi, okulların altyapı sorunları ve fiziki donanım eksikliklerinin sürekli artmasına neden olmaktadır. Devlet okulları yıllardır adeta kaynak yaratmaya zorlanarak, öğretmenler ise öğrenci ve velileri ile ‘satıcı-müşteri’ ilişkisi gibi para ilişkisine girmek zorunda bırakılmaktadır. Eğitimde yaşanan eşitsizliklerin önüne geçmek ve her öğrencinin nitelikli bir eğitim alabilmesini sağlamak için devletin eğitime ayırdığı bütçeyi artırması gerekmektedir. Devletin, eğitimdeki eşitsizlikleri ortadan kaldırmak ve tüm öğrencilere eşit olanaklar sunmak için okullara yeterli ödenek ayırması gerekmektedir. Bu, yalnızca daha adil bir toplum yaratmanın anahtarı değil, aynı zamanda geleceği güvence altına almanın da yoludur” denildi.
Açıklamada 2025 MEB bütçesi için talepler şöyle sıralandı:
- 2025 yılı için öngörülen MEB bütçesi, eğitim sisteminde kronik hale gelen fiziki altyapı yetersizlikleri, öğretmen, idari ve teknik personel açığı, kırtasiye ve araç gereç yetersizliği gibi sorunların çözümü ile eğitimin ve eğitimcilerin ihtiyaçlarının karşılanmasından çok uzaktadır. MEB ve yükseköğretim bütçelerinin milli gelire oranı, OECD ortalaması baz alınarak iki katına çıkarılmalıdır.
- Bütçe sistemi tüm eğitim kurumlarını kapsayacak şekilde bütünlüklü olarak oluşturulmalıdır. Tüm okulların ihtiyaçlarına yönelik çalışma yapılmalı ve bu doğrultuda ödenek ayrılmalıdır.
- Okulları adeta bir pazar yerine dönüştürmüş olan piyasacı anlayıştan derhal vazgeçilmelidir. Kamu kaynaklarından özel okullara aktarılan destek ve teşvikler, devlet okulları için harcanmalıdır.
- Öğretmenler arasında farklı kariyer basamakları yaratarak ayrımcılığa ve rekabete yol açan uygulamalara son verilmelidir. Eşit işe eşit ücret anlayışıyla bütün eğitim ve bilim emekçilerinin ekonomik iyileştirmelerden ayrımsız bir şekilde yararlanması sağlanmalıdır.
- Derinleşen yoksulluk sebebiyle öğrenciler temel haklarından yoksun kalmakta, yetersiz beslenme bir “gizli açlık” haline dönmektedir. Bu sebeple eğitimin bütün kademelerinde öğrencilere günde en az bir öğün ücretsiz yemek ve temiz içme suyu sağlanmalıdır.
- Tüm kamu emekçilerine, ücretsiz okul öncesi kurumlar ve kreşler için bütçeden pay ayrılmalıdır.
- Kamu kreşleri yeniden açılmalıdır. Kadın erkek fark etmeksizin en az 50 çalışanın olduğu iş yerlerinde, ücretsiz, nitelikli, anadilinde ve gerektiğinde 7/24 hizmet verecek, istihdam biçimine bakılmaksızın tüm çalışanların yararlanacağı kreşler açılmalıdır.
- En fazla kadın emekçilerin olumsuz etkilendiği esnek ve güvencesiz istihdam biçimleri son bulmalı, güvenceli, tam zamanlı hak kayıpları yaratmayan çalışma esas alınmalı, eşdeğer işe eşdeğer ücret politikası hayata geçirilerek, parçalı istihdam politikalarından vazgeçilmelidir.
- Ek ders ücretlerine yüzde 100 zam yapılmalı, tüm ek ödemeler temel ücrete dâhil edilmelidir.
- 2025 yılı için 651 milyar lira olarak belirlenen sosyal yardımlar, bütçenin yalnızca yüzde 4,4’üne tekabül etmektedir. Bu haliyle toplumsal eşitsizliklere çözüm üretmekten oldukça uzak olan sosyal yardımlar, başta aile ve çocuk yardımı olmak üzere ihtiyaçları karşılayacak şekilde artırılmalıdır.
- Ataması yapılmayan öğretmenlerin tamamı kadrolu olarak atanmalıdır. Okullarda temizlikten sorumlu personel haftanın 5 günü ve yılın 12 ayında görevlendirilmelidir. Bunun yanında kadrolu, güvenceli ve insanca bir ücret kapsamında bir program oluşturulmalıdır.
- Tüm eğitim ve bilim emekçilerine, yılda iki kez ve en az bir maaş tutarında eğitime hazırlık ödeneği verilmelidir. (Ankara/EVRENSEL)