Bir günlüğün anatomisi: ‘Daktilo Günlük’
Hulki Aktunç, “Daktilo Günlük”te siyasal ve toplumsal olaylar dışında edebiyat dünyasına, yazarlara, şairlere dair görüşlerini gün ışığına çıkarır. Aktunç, edebiyat dünyasının egoist tavrını sorgular.
Fotoğraf: Pixabay (Kolaj:Evrensel)
Tarık ÖZYILDIRIM
“Yazma etkinliğim, ‘günlük’lerle başlamıştı. Bir süre edebiyat etkinliğim günlüklerle bağımlıydı. Şimdiyse günlük yazma etkinliğim edebiyatla bağlı... 1970’ler sırasında edebiyat çalışmalarımın yoğunluğu oranında günlük yazmışım, o yoğunluk seyreldikçe günlük aksamış.” Bu sözlerin sahibi Hulki Aktunç, edebiyat dünyasının bütün pencerelerini günlükleriyle buluşturur.
Hulki Aktunç; romanlarının, öykülerinin, şiirlerinin ilk taslaklarına günlüklerinde yer verir. Aktunç, edebiyat dünyasında aldığı ilk soluk alışverişi günlüklerine yansıtır. Günlük, olmazsa olmazıdır Hulki Aktunç’un. Bu durumu şöyle izah eder: “Günlük yazmayan bir yazar düşünemiyorum; bu işi yapmamak bir tür görevden kaçmak gibi geliyor bana; kendine ve okura karşı bir sorum disipliniyle davranmak, günlüğü cayılmaz kılıyor.”
72 SAĞLARDAN YANA
Hulki Aktunç, yazın dünyasına öykü ve şiirle girer. Yazıları; Yeni Edebiyat, Yeni Dergi ve Papirüs gibi dergilerde boy gösterdikten sonra arkadaşlarıyla beraber Türkiye Defteri’ni çıkarır. Hulki Aktunç, yazın dünyasını günlüklerinden ayrı tutamaz. İlk olarak “Sen Buranın Kışından”(1964-1967) ve “İskandil” (1968-1969) adlı günlükleri yayımlanır. Ardından 1970-1999 yıllarını ele alan “Daktilo Günlük” Doğan Yarıcı tarafından yayıma hazırlanır. “Daktilo Günlük” özellikle 1970’li yıllarda yaşanan siyasal, sosyal ve edebi olaylara Hulki Aktunç’un gözünden ayna tutar. Hulki Aktunç, bu günlüklerde ülkenin sancılı günlerine, 12 Mart ve 12 Eylül faşizmine, işkencelere göndermeler yapar. Ölümlerin, işkencelerin, idamların yaşandığı zifiri karanlığa sancılı bir ışık tutar.
“Hey oğul, adına tarih mırıldandığım, geçiyor/ 72 sağlardan yana, bakıyoruz sancı/ artıyor, yırtıyor geceyi derken sıçrıyor bir/ bulutun uçlarına doğrultuyor tüfeğini/ ve vuruyor...”
Uzun bir şiir gibi yaşanan pelesenk bir acının içinde günlüğünü tutar Hulki Aktunç ve sıkıyönetimlerde geçen yılları sorgular. Ahmet Oktay’la yaptığı bir telefon görüşmesinde 1940’larda doğup 1980’lere kadar gelen birinin yaşamının 20 yılından fazlasının sıkıyönetimlerde yok olduğunu ve bu sıkıyönetimlerde bireyin özgürlüğünün nasıl da kısıtlandığını gözler önüne serer.
“Hayatının 20 yıldan çoğunu sıkıyönetim altında geçirmiş insanlar! Onlardan ne beklenip ne beklenmediği bu olgu içinde saklı.”
GÜNLÜK ‘BİR ELEŞTİRİ KAPISI’
Hulki Aktunç, “Daktilo Günlük”te siyasal ve toplumsal olaylar dışında edebiyat dünyasına, dergilere, yazarlara, şairlere dair görüşlerini gün ışığına çıkarır. Orhan Kemal’den Yaşar Kemal’e, Selim İleri’den Kemal Tahir’e, Cemal Süreya’dan Turgut Uyar’a onlarca yazar ve şair, Hulki Aktunç’un kalemine takılır ve bu takılma sonucu Aktunç, edebiyat dünyasının egoist ve bencil tavrını sorgular.
“Belki de edebiyat dünyamızın en büyük eksiği tek tek bireylerde olduğu kadar, genel bir yazar kitlesi için de söylenebilecek bir birleşim yoksunluğudur, öyle bir eksiklik ki bu, tek tek bireylere özgü bir nitelikte olaydı da onunla ilgilenecektim. Genellik kazanmış olması tam anlamıyla bir felakettir.”
Hulki Aktunç, edebi eleştirilerinin yanı sıra kendi yazın dünyasının ilk hikaye ve romanlarına, şiirlerinin ilk dizelerine de günlüklerinin kapısını açar. “Birçok hikaye ve tehlikeli bir tasarı: roman dolaşıyor kafamda; kuyrukları birbirine değmeden. Eskilere, hiç yayımlanmamışlara bakıyorum ve yer yer şaşkına dönüyorum; yayımlanmamış olmak, o hikayeleri bölük bölük nüks ediyor.”
Roman taslaklarına, hikayelerinin gelişim safhalarına, neden yazdığına hatta neden yazamadığına dair her şeyi günlüklerine yediriverir Hulki Aktunç. “Kendimi sevmediğim dönemde yazı üretemiyorum. İş yazısı da edebiyat da doğmuyor bende. Konuşurken yakaladığım sayısız nesne ve olay, sözler arasında serpilip pırıldadığı gibi, yine sözler arasında karanlığa gömülüyor. Peşinden gidemiyorum.”
Hulki Aktunç, günlükleriyle hayata dair ne varsa her şeyi anlatır: Çocukları Uluğ ve Emrah’ın doğumları, eşi Semra Hanım’ın doğum süreci ve aile içi yaşanan tedirginlikler… Bir bakarsınız Uluğ resim çizer, bir bakarsınız Emrah büyümeye başlar ve diş çıkarır, bir bakarsınız evler taşınır bütün sıkıntılarıyla. “Zaman zaman, karımı ve oğullarımı ne çılgınca sevdiğimi düşünüyorum, tedirgin oluyorum. Böyle düşününce onlara yapmış olabileceğim ufak tefek haksızlıklar, kararmış gözün yıldızcıkları gibi beliriyor, dönenmeye çalışıyor çevremde.”
“Daktilo Günlük” sıkıntılı bir tarihin günlüğü, bir edebiyat eleştirisinin günlüğü, bir yazarın günlüğü nihayetinde bir aile babasının günlüğü… Hulki Aktunç “Bir günlük tut, bir gün gelir, o da seni tutar” düşüncesiyle kaleme aldığı “Daktilo Günlük”le bizim de Hulki Aktunç’un yaşamını, edebiyatını tutma, yakalama zamanı.
Hulki Aktunç, Daktilo Günlük -Yayına Hazırlayan Doğan Yarıcı- Yapı Kredi Yayınları 1. Baskı İstanbul Eylül 2024