27 Ekim 2024 04:51

Belediyelerin bütçesi aynı değilse, ücret teklifleri neden aynı?

SODEMSEN’in; yereldeki belediyenin işçilerin teklifini kabul etmeye razı olduğunda bile sözleşmenin imzalanmasına izin vermemesi, dayatılan teklifin sadece bütçesiyle ilgili olmadığını gösterdi.

Fotoğraf: Murat Uysal/Evrensel

Paylaş

Kayhan GEYİK

Belediye yönetimleri ile bağlı oldukları patron sendikaları MİKSEN ve SODEMSEN, her yerde aynı sözü tekrarlıyor: “Bu teklif belediyemizin bütçesine uygun bir teklif, fazlasını veremeyiz.” Akla gelen ilk soruyu yineleyelim. 30’a yakın belediyede iki patron sendikası da aynı ücreti neden dayatıyor o zaman? Belediyeler arasındaki bütçe farkları milyarlarla ifade edilirken, işçi sayıları her belediyede değişirken, patron sendikalarının tutumu neden değişmiyor? Tek bir belediyede işçilere emeklerinin karşılığını vermenin zincirleme bir etki yaratacağından, işçilerin talepleri için mücadele edeceklerinden korkuyorlar. Konuyu biraz başa alalım.

Mahalli İdareler Kamu İşveren Sendikası (MİKSEN) Recep Tayip Erdoğan’ın Belediye başkanlığı döneminde, İstanbul belediyelerinde ve bağlı kuruluşlarında görevli işveren vekillerinin bir araya gelmesiyle 1997’de kuruluyor.(1)

Belediye işçilerinin 1990 ile 1997 arasında grev ve grev dışı eylemlerinin sayısının diğer iş kollarının içinde önemli bir paya sahip olduğu görüyoruz.(2) Buna belediyelerin artan oranda sermaye işbirliğine dönüşmesi, faaliyetlerinin ticarileşmesi, giderek şirketleşmeleri de eklenmelidir. Belediyelerde sınıf ilişkilerinin daha fazla açığa çıktığı, işçi sayılarının arttığı, özellikle sözleşme dönemlerinde talepleri için giderek daha fazla işçinin mücadeleye çekildiğini söyleyebiliriz. Türk-İş ve Hak-İş’in örgütlü olduğu işyerlerinde belediye yönetimlerini ve buradaki iştirakleri temsil eden MİKSEN, henüz kuruluşunda sözleşmeleri belediye başkanlarının inisiyatifiyle imzalanan süreçler olmaktan çıkaracağını ilan etti. Böylece belediye başkanları işçilere “en düşük ücret” ve “asgari hakları” sunabileceklerini bir taslak haline getirerek “sefalet sözleşmesi” modeli oluşturdu.

CHP belediyelerinin bir patron sendikası oluşturma kararı ise 2018 yılında 696 nolu KHK’yle belediye işçilerinin statüsünün değiştirilmesi ve CHP’nin yerel seçim zaferinin kesişmesinin ardından ortaya çıktı. On binlerce işçi “genel işler” iş kolunda örgütlenmeye başlarken 2019 seçimlerinde İBB CHP’ye geçti. Hemen o yıl Sosyal Demokrat Kamu İşverenleri Sendikası doğdu.

SODEMSEN ve MİKSEN’in yöneticileri, CHP ve AKP genel merkezleriyle şirket kârları arasında mekik dokuyan çeşitli il ve ilçelerden belediye başkanları ve yardımcıları! Her gelen yönetici aynı şekilde belediyelerin bütçesinin olmadığını tekrarladılar ama her işçi grevinde daha fazla verebileceklerini de pratikte itiraf ettiler. Örneğin geçtiğimiz yıllarda SODEMSEN’in; yereldeki belediyenin işçilerin teklifini kabul etmeye razı olduğunda bile sözleşmenin imzalanmasına izin vermemesi, dayatılan teklifin o belediyenin bütçesiyle ilgili olmadığını açıkça ortaya çıkardı!

BELEDİYELER BÜTÜN BÜTÇELERİNİ İŞÇİLERE Mİ AYIRACAK?

Belediyeler bütçelerini bütün hizmeti üreten işçilere ayırmıyor, hayvan barınaklarına, kreşlere, aşevlerine ayırmıyor, ücretsiz sağlık hizmetlerine de, ulaşılabilir ücretsiz ulaşıma da ayırmıyor? Peki belediyeler bu milyarlık bütçeleri nereye ayırıyor? Soruyu doğru şekilde soralım! Bu bütçelerin nereye harcanacağını, bu bütçeleri vergileriyle oluşturan bizler neden belirleyemiyoruz! Ya da belediyelere şöyle soralım “Bütçe gelirlerinizi ve harcamalarınızı şeffaf bir şekilde paylaşabilir misiniz?​” Peki belediye iştiraklerinin kârları kime ayrılıyor? MİKSEN ve SODEMSEN’i işçilerin emeğini çalmak için örgütleyen siyasi irade, şirket karlarının halk için kullanılıp kullanılmadığını nasıl denetliyor? Eğer denetleseydi her yerel seçim sonrası “Belediyenin kasasını giden belediye başkanı boşalttı” yakınmalarını duymazdık! Dahası saydığımız hizmetlere ulaşmış olurduk!

HEM BÜTÇEDEN HEM ENFLASYONDAN HABERSİZLER!

Kadıköy Belediyesinin 2022 bütçe planı 1 milyar 50 milyon TL’ydi. 2025 için hazırlanan bütçe planı ise 7 milyar 750 milyon TL. Neredeyse yüzde 700 artış! İşçilere önerilen zam oranları ise yüzde 19-22 aralığında. İşçiye bütçeden ayrılan pay her seferinde düşürülürken; belediye yönetimleri işçilerle halkı karşı karşıya getirmek için “Belediyelerin bütün bütçesini işçiler alıyor” yaygarasını koparıyor. Böylece bütçelerin gerçekte nereye harcandığı da saklanıyor!

İşçilerin sözleşmelerde dikkate alması gereken bir diğer gerçek de enflasyon oranında 6 aylık zamlar. Belediyeler gerçek enflasyonu ve maaşların erime oranlarını bildikleri için TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranlarına razı gelebiliyor. Örneğin sözleşmeye yüzde 19 zam verdikten sonra ilk 6 ay sonunda enflasyon oranındaki zamma kabul diyen belediye yönetimleri önemli ölçüde enflasyonun yüzde 100’lerde olacağını bildiği ama TÜİK’in bunun 1/10’unu açıklayacağından emin olduğu için kâr edeceğini düşünüyor. Enflasyon oranında zamlar yanıltıcı. Bu nedenle işçilerin net ücretlerini olabildiğince yüksek tutmaları, yanı sıra enflasyon oranlarıyla birlikte sözleşmelerde artı zam talep etmeleri gerektiği açık.

MİKSEN ve SODEMSEN karşısında işçilerin sendikal ayırım gözetmeksizin birlik sağlamaları gerek! Grev ilanları tüm işçilerin birlikte hareket etmesinin, hem kendi sendikalarındaki birliklerini güçlendirmelerinin, hem de diğer belediye işçilerinin grevlerini sahiplenip büyütmelerinin olanağını yarattı.

İşçilerin taleplerinin görünür olduğu bu dönemde sendikaları yönetmek için harekete geçmesi, karar mekanizmalarında olmayı talep etmesi, grevleri göz boyama ilanlarından çıkartarak, fiili mücadelelere dönüştürmesi SODEMSEN ve MİKSEN’in tek bir sözleşme dayatmasını yıkacaktır.

(1) https://www.miksen.org.tr/pages/hakkimizda/1

(2) Akkaya, Yüksel; 1980 Sonrası Belediyelerde İşçi Hareketleri

ÖNCEKİ HABER

ÇHD İzmir Şubesi kriz temalı konferans düzenliyor

SONRAKİ HABER

Ağır hasta olduğu halde tutuklanan mahpus Gemicioğlu yoğun bakıma kaldırıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa