3 ay önce üzerine parça düşen işçi iç kanama geçirmiş, belden aşağısını kaybetmiş halde hâlâ Aliağa Devlet hastanesinde tedavi oluyor.
4 gün önce ise 22 yaşındaki Ersin Şahin isimli işçi iş makinesi altında kalarak hayatını kaybetmişti. Şahin’in acısı dinmeden bu kez de bir gemideki yakıt deposunun patlaması sonucu bir başka cinayet yaşandı. Sökülmek için limana yaklaşan geminin yakıt tankını boşaltmaya çalışan 3 işçiden Nurettin Durgun hayatını kaybederken bir işçi de vücudunun yüzde 70’i yanmış olarak ikinci derece yanıkla kurtuldu. Diğer işçi ise hafif bir yaralanma ile hayata tutunmayı başardı. İşçilerin anlatımına göre mazot tankını boşaltmak isteyen işçiler depodaki yakıtın tutuşması sonucu alevler içinde kaldı. Alparslan Yüksel’in arkadaşlarının hayatını kurtarmak isterken öldüğü söyleniyor. İşçiler kazada pek çok ihmalin yaşandığını, sökülecek gemilerin çok yakın olduğu için söndürmeye gelen römorkörün yanaşamadığını, yangının çok uzun sürdüğünü, ayrıca gerekli önlemler alınmadan yakıt boşaltımı yapıldığını, ölen arkadaşlarının mecburen bunu yapmak zorunda kaldığını belirtiyor.
YETKİLİLER BİR ŞEY YAPMIYOR
İşçiler kazaların bu kadar sıklaşmasının ardında işverenlerin hiçbir kurala uymadan daha çok para kazanma amacının yattığını söylüyor. Onlara göre yaşanan bu cinayetlerde işverenlerin ihmalleri büyük ancak hiçbir yetkili bunlara bir şey yapmadığı için kendilerinin de bir şey yapabileceğini düşünmüyor. “Örneğin” diyor bir işçi, “Sökülecek gemiler ve tesisler birbirine o kadar yakın ki, kimse kimseyi görmeden karman çorman çalışmak zorunda kalıyoruz. Sen kendine dikkat etsen bile hemen yanındaki dikkat etmeyebiliyor. Ayrıca yangın, patlama veya başka bir şey olduğunda atlasan da denize düşemezsin. Bir diğer gemiye düşersin. Mesafe o kadar yakın. Hatta iskeleyi bile bir gemiden diğerine parça atarak kuruyoruz” diyor.
AKRABALIK İLİŞKİLERİ BASKI OLUŞTURUYOR
İşçiler kazaların en büyük sebeplerinden birisinin de taşeron ve götürü sistemi olduğunu düşünüyor. “Taşeron sisteminde asıl patron hiçbir şeyi umursamaz ve sorumluluğu yoktur. Gezer tozar keyfine bakar. Taşeronlar ise işçiyi habire çalıştırır. İş güvenliği önlemi alınmaz. Götürü dediğimiz sistemde ise iş ne kadar çabuk biterse taşeron o kadar çok para alır ve bir diğer işe o kadar çabuk geçilir. O zaman da yine iş güvenliği tedbirleri işi yavaşlatır, tedbirsiz ve telaşla çalışılır. Ayrıca işçiler birbiri ile yarış yapmak zorunda kalır. Kim en kısa zamanda daha çok parça keserse o kadar aranan adam olur sözde...” diyor. Taşeronların aynı köyden veya amca, dayı, hısım-akraba olmasının aile baskısını arttırdığını ve kimsenin ses çıkaramadığını söylüyor işçiler.
PATRONLAR ARALARINDA ANLAŞIYOR
Asıl sorumlunun yetkililer olduğunu söyleyen işçiler, devletin işyerlerini yeterince denetlemediğini ve kurallara uymayanları cezalandırmadığını belirterek, böyle olunca da kendilerinin de bir şey yapamadığını söylüyor. Gemi söküm patronlarının adeta çete gibi davrandığını söyleyen işçiler, “Bütün patronlar aralarında anlaşır ve ücretler gibi diğer konularda karar alırlar. Karara kim uymaz veya uymak istemezse kara listeye alınır ve bu pislikte iş bulamaz. Burada çalışan insanların da çoğu vasıfsız ve sahipsiz olduğu için burada iş bulamaması demek Aliağa’dan ayrılmak, sürülmek anlamına geliyor” diyor.
Yaşananlardan sonra Aliağa Emek ve Demokrasi Platformu bir araya gelerek taşeronlaştırma ve iş cinayetleri ile ilgili yetkilileri uyarmak ve iş cinayetlerine dikkat çekmek için neler yapabileceğini tartışacak. (İzmir/EVRENSEL)
Evrensel'i Takip Et