‘The Room Next Door’/ ‘Yandaki Oda’ vizyona giriyor
Tilda Swinton, Julianne Moore gibi oyuncuları bir araya getiren Almodovar, ne kadar sık karşılaşırsak karşılaşalım neredeyse her defasında bizi etkileyen bir gerçekle, ölüm fikriyle yüzleştiriyor.
"The Room Next Door"/"Yandaki Oda" filminden bir sahne
Sedef AKÇAY
Pedro Almodóvar’ın merakla beklenen son filmi The Room Next Door 1 Kasım’da vizyona giriyor. Dünya prömiyerini Venedik’te yapıp Altın Aslan ödülüyle dönen film, İspanyol yönetmenin İngilizce olarak çektiği ilk uzun metrajlı yapım olarak filmografisine işleniyor.
Tilda Swinton, Julianne Moore gibi usta oyuncuları bir araya getiren yönetmen, ne kadar sık karşılaşırsak karşılaşalım neredeyse her defasında bizi etkileyen bir gerçekle, ölüm fikriyle yüzleştiriyor.
Ünlü bir yazar olan Ingrid (Moore) son kitabının imza gününde eski bir arkadaşıyla karşılaşır ve ortak tanıdıkları olan yine eski dostu Martha’nın (Swinton) kanser olduğunu öğrenir. Ingrid bunun ardından hastaneye ziyarete gider ve uzun yıllardır görüşmemiş olmalarına rağmen kısa sürede eski samimiyetlerini kazanırlar. Burada görüşmedikleri süre boyunca başlarından neler geçtiğini konuşurlar ama daha çok Martha’nın hayatı ekseninde olur bu konuşma. Nihayetinde ölümün eşiğinde olan Martha’dır.
Filmin belki de oturmamış diyebileceğim yerlerinin de bu sahneler olduğunu düşünüyorum. Flashbackler biraz karikatür kalmış, sanki geçmişi bir an evvel dolduralım da günümüze gelelim der gibi. Bu geriye dönüşlerde Martha’nın ilk aşkına, çocuğuna, Ingrid’le birlikte çalıştığı deli dolu zamanlara ve savaş muhabirliği yaptığı yıllara dair bilgileri topluyoruz. Filmin ikinci yarısı diyebileceğimiz kısma geldiğimizde artık karşımızda dingin ama tam da bu yüzden etkileyici bir seyir zevki bizi karşılıyor. Martha samimiyetlerine dayanarak Ingrid’den oldukça zor bir şey istiyor. Birlikte bir yola çıkıyorlar ve bu yol hem fiziki hem de duygusal olarak beraberinde bizi de sürüklüyor.
Ek bilgi, film Sigrid Nunez’in “What Are You Going Through” kitabından uyarlama. Filmin anlatımındaki kuvvette Nunez’in katkısı büyük. Sigrid Nunez okumak isteyenler Türkçeye çevrilmiş üç kitabına Kafka Kitap’tan ulaşabilirler.
Almodóvar bütün eksik, karikatür kalmış dediğimiz sahnelerine rağmen ortaya yine çok konuşulacak bir iş çıkarmış. Filmde yer yer alakasız sayılabilecek diyaloglara şahit oluyoruz, bunlar da yönetmenin imzası olsa gerek diye düşündürüyor insana. “Film dehşetin karşısında en iyi müttefikler olarak ölüm, dostluk ve cinsel hazzı inceliyor” diyor Almodóvar. Ölümün yanına yaşamı bu denli renkli, büyüleyici şekilde ortaya koyması dersler çıkarmamıza olanak sağlıyor. Ölüm de yaşamın doğal bir parçası. Bilinen ama es geçilen bir gerçek.