Evrensel için yeni bir dönem
Reklamları Kapat
29 Ekim 2024 16:02
/
Güncelleme: 5 Kasım 2024 18:12

Saldırı ve provokasyonların değil birlik ve mücadelenin üniversitesini inşa edeceğiz!

Mücadeleyi bölmek isteyen iktidar destekli gruplara karşı gücümüz birliğimiz ve mücadele deneyimimizden geliyor.

Saldırı ve provokasyonların değil birlik ve mücadelenin üniversitesini inşa edeceğiz!

Fotoğraf: Evrensel

İrem TAÇYILDIZ

ODTÜ

Geçtiğimiz günlerde ODTÜ’de yaşananlar sosyal medya kanalları üzerinden birçoğumuzun gündemi haline geldi. Ayşenur ve İkbal’in katledilmesi sonrası rektörlüğün silmesine rağmen yeniden boyanan kadın duvarı, ODTÜ’de bir hafta boyunca gündemin ana odaklarından biri oldu.

ODTÜ’lü kadınların birlikteliğini güçlendirmek, mücadeleyi büyütmek için yeniden boyanan duvara “Kadın Yaşam Özgürlük” sloganı ve sloganın Kürtçe karşılığı olan “Jin Jiyan Azadi” ve bunun yanı sıra Farsça ve Arapça yazıldı. Ancak “Jin Jiyan Azadi” sloganına dair tartışmalar kadın duvarını da hedef haline getirdi. Duvarın boyanmasının ardından ilkinde yalnızca Kürtçesinin sonrasında iki kez ise Kürtçe, Farsça ve Arapçasının üstü karalandı. En son boyanmasının ardından 23 Ekim günü yeniden sloganların üstü karalandı. 23 Ekim’den bu yana ise kadın duvarı yalnızca karalamaların değil saldırı ve provokasyonların da odağı haline geldi.

KADINLAR HEP BİR AĞIZDAN: “JİN, JİYAN, AZADİ”

“Jin Jiyan Azadi” sloganı özellikle Mahsa Amini’nin ölümü sonrası dünyanın birçok ülkesinde bir araya gelen binlerce kadının sesiyle sokaklarda yankılanan bir slogan olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye’de de 25 Kasım ve 8 Martlarda alanlarda bir araya gelen kadınların sesiyle yankılanmaya devam ediyor. Ancak bir anda enternasyonal kadın mücadelesinin sahiplendiği bu slogan terörize edilmeye çalışılıyor. Özellikle de iki kadının canice katledilmesinin karşısında liselerden üniversitelere binlerce gencin bir araya gelerek hep bir ağızdan Ayşenur, İkbal ve öldürülen nice kadınlar için attığı günlerde tartışmanın patlak vermesi tesadüfi görünmüyor. Yürütülen tartışmalarla kadın mücadelesi üzerinden başka bir gedik açılmaya çabalanıyor. Kadınlar kendi mücadelelerinin enternasyonalliğini savunurken ana dilini konuşamayan binlerce kadının sesi olan “Jin Jiyan Azadi” sloganı “ülkücü”, “milliyetçi” grupların ortaya koyduğu tartışmalarla bir sorun yaratır hale geliyor.

MİLLİYETÇİLERİN MÜCADELEYE TOPKEYUN SALDIRISI

Kim tarafından yazıldığı görünmeyen mesajlarla dolup taşan itiraf sayfalarında nefret söylemi içeren mesajlarla öğrenciler tehdit ediliyor. Kadın düşmanı ifadelerle ODTÜ’de mücadele yürüten öğrenciler hedef gösteriliyorlar, “PKK’lı, terörist” gibi ifadelerin hedefi haline geliyor. ODTÜ’de mücadele eden çeşitli kurumların afişleri yırtılıyor, sosyal medya grubundan afişlerin yırtılması çağrısı yapılıyor, kadın duvarına yönelik saldırı ve provokasyonlar söz konusu oluyor. Dört bir yanda yalan yanlış haberler kol geziyor. Bu tartışmalar, güvenliğinden endişe eden kadınların endişesini yok etmek uğruna mücadele eden kadınlarla boyanan duvarın kendisini kadınların güvende hissetmeyeceği tartışmaların açıldığı bir odağa dönüştürüyor.

Bu süreçler yalnızca ODTÜ ile de sınırlı görünmüyor. Ülkücü, faşist gruplarca Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü’nde, Koç Üniversitesi’nde gerçekleştirilen kadın eylemlerine yönelik saldırılar gerçekleştiriliyor. Üniversitelerde birlik ve beraberlik içerisinde inşa edilen mücadele zeminini tahrip etmeye yönelik bu girişimler, ülke genelinde oluşturulmaya çalışılan düşmanlaştırma atmosferinden bağımsız gerçekleşmiyor. Aksine bu atmosferin üniversiteler içerisinde örgütlenmesi “ülkücü”, “milliyetçi” gruplar aracılığıyla sağlanıyor. Atanmışlar da ülke genelinde milliyetçi ideoloji nasıl kullanılıyorsa aynı şekilde üniversitelerinde bu grupları destekliyor, öğrenci mücadelesini kriminalize etmek adına hobi kulüplerine vermedikleri bütçeleri bu grupların “Türkoloji, Türk Araştırmaları” isimli kurumlarına akıtıyorlar.

SALDIRILAR ÜLKENİN DURUMUNA PERDE ÇEKMEK İÇİN

Daha geçtiğimiz günlerde TUSAŞ’tan gerçekleşen patlama güvensizlik iklimini örgütlerken siyaseten ne olacağına dair kafalara soru işaretlerini getiriyor. Bu esnada mecliste bir yandan 2025 yılı için harcanacak Merkezi Yönetim Bütçesi’nin belirlenmesi için tartışmalar sürüyor. Ancak yapılan açıklamalarla 2025 bütçesinde ücretlilerden alınan gelir vergisinin 2 trilyon 130 milyar lira olması planlanıyor. Bu da bütçe gelirlerindeki payın büyük bölümü ise yine dolaylı vergilerle halktan alınacağını, krizin yine halkın sırtına yükleneceğini gösteriyor. Ancak aynı zamanda savunma sanayiine ve şirketlere “teşvik” adı altında bütçe yağdırılmaya devam edileceği açıklanıyor. Bunun yanı sıra eğitime ayrılan bütçe yerinde saymaya, paranın değer kaybetmesiyle ise erimeye devam ediyor. Eğitim ihtiyaçları birçoğumuz açısından erişilebilirliğini yitiriyor. Tüm bu koşullar mücadeleden başka bir seçenek bırakmıyor. Son yaşanan saldırı ve provokasyonlar da tam anlamıyla burayı hedefliyor. Mücadeleyi zayıflatmayı amaçlayan saldırı ve provokasyonlar sorunların esas sorumlularının karşısında bir araya gelme zeminini yok etmeye çalışıyor. İşte bu sebepledir ki vatansever gibi görünen bu “milliyetçi” gruplar aksine daha fazla vergiyle, krizin yükünü halka yükleyerek Türkiye’yi bir kar ve rant cennetine dönüştürmeye çalışan egemen sınıfa ve onun temsilcisi tek adam iktidarına hizmet etmekten başka bir şey yapmıyor. Öğrencilerin birlikte mücadeleyi ördüğü anlar, alanlar, bu alanlarda rol oynayan öğrenciler “milliyetçi”, “Türkçü” gruplarca hedef haline geliyor. Ancak yok edilmesi, bertaraf edilmesi, vatanı bölme tehlikesi nedeniyle acilen ortadan kaldırılması noktasında bir hedef halini alıyor.

SALDIRI VE PROVOKASYONLARAKARI GÜCÜMÜZ BİRLİĞİMİZ!

Tüm bunlara karşın bir yıl geride bıraktığımız Zeren Ertaş için sokağa döküldüğümüz eylemler de Ayşenur ve İkbal için yaşamı savunduğumuz eylemler de gösteriyor ki; gittikçe tepemize daha çok çöken bu sistemin bizlere reva gördüğü yaşam koşullarına karşın mücadele dinmiyor. Bugün de çeşitli provokasyonlarla, saldırılarla, mücadeleci öğrencileri hedef göstermelerle hedef alınan mücadelemizi daha çok insanla bir araya gelerek büyütmek önümüzde bir görev olarak duruyor. Mücadeleyi bölmek için örgütlenen bu tutumlara karşın gücümüz birlikteliğimizden geliyor, öğrenci hareketinin deneyim ve birikimi ise birlikteliğimizi güçlendirerek çıkmak için bir rehber niteliği taşıyor. Bizleri hapsetmeye çalıştıkları örgütsüz, mücadelesiz, karanlıkta boğulan bir yaşama karşı barışı ve geleceği birlikte var etmek şart oluyor.

Evrensel'i Takip Et