29 Ekim 2024 16:09

Bir olay: Yeni doğan çetesi I Bir kavram: Sağlıkta Dönüşüm Programı

Sağlıkta dönüşüm programı ve bu bağlamda sağlıkta özelleşmenin önünün açılması, Yenidoğan çetesine kadar uzanan bir süreci meydana getirdi.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Bir olay: Yeni doğan çetesi

Geçtiğimiz günlerde İstanbul'da bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek ölümlerine neden olan 47 isim hakkında hazırlanan iddianame, Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. İddianamede, maktul bebeklerin her türlü enfeksiyona açık olan yenidoğan yoğun bakım ünitelerine yatırıldığı, bu şekilde bazı bebeklerin enfeksiyon kapmasına, bazılarının da ölümüne neden olunduğu kaydedildi. Kişilerin, usulsüz şekilde düşümünü yaptıkları ilaçları hastaneden çıkarıp satarak, maddi kazanç elde ettikleri vurgulandı.

Bir kavram: Sağlıkta Dönüşüm Programı

Sağlık sisteminde, doksanlı yılların başından itibaren bütün hükümetlerce neoliberal politikalara uyum sağlamak için bir takım yapısal değişikliklere gidildi.2002 yılında AKP’nin iktidara gelmesiyle birlikte sağlıkta devrim yapılacağı iddiasıyla “Sağlıkta Dönüşüm Programı” hızlıca uygulamaya koyuldu. Bu program sayesinde iktidar, sağlığı sermayenin hizmetine sunmuş oldu. Bu durum kamusal sağlık hizmetlerinin zayıflamasına ve uzun vadede halkın sağlık hakkına ulaşımı kısıtlanmasına yol açtı.

 Bu süreçte sağlık hizmeti sunan kurumlarda değişikliklere gidildi. Kilit noktada duran ve sınıfsal karakteri açısından en güçlülerden biri olan değişiklik, 2004 yılında SSK’ya bağlı hastanelerin kapatılıp bu hastanelerin Sağlık Bakanlığına devredilmesidir. Yaklaşık 120 hastane ve 570 sağlık kurumu devredildi. Bu süreç kamusal anlayış ve kurumlarının zayıflayıp özel sağlık kurumlarının giderek güçlenmesine zemin hazırladı. 2002-2024 yılları arasında özel hastane sayısı 61’den 577’ye çıkarken, kamudaki hastanelerin bu dönemdeki sayısı ancak 774’ten 889’a çıktı. 

  Diğer değişiklik, sağlık ocaklarının kapatılıp Aile Sağlığı Merkezi olarak devreye sokulmasıydı. Sayıca yetersiz ve kamuya ait olup olmadığı bile belli olmayan ASM’lerde çalışan aile hekimlerinin yetkilerinin kısıtlanmasıyla bulaşıcı hastalıklardan çevre sağlığına kadar birçok alanda başarılara imza atmış bir disiplin olan koruyucu sağlık hizmetleri tamamen arka plana atıldı.

   2010 yılı itibariyle performans sistemi hız kazandı. Hasta başına prim alınmasıyla birlikte hastalardan gereksiz tetkikler ve tahliller istenmeye başlandı. Performans odaklı yaklaşım, haliyle hizmetin niteliğini düşürürken sağlık çalışanları üzerinde daha fazla iş yükü oluşturdu. Bu yıllarda hastanelerde yaşanan yığılmalar ve kışkırtılmış talep, sağlıkta şiddetle sonuçlandı. Sağlıkta şiddet 6 kat arttı. Hekimler bu süreçten sonraki yıllarda hem mesleklerini yapamadıkları için hem de ekonomik kaygılarla yurt dışına göç etmeye başladı. Oluşan iş gücü açığını kapatmak için tıp fakültesi kontenjanları arttırıldı. Hastanesi olmayan, altyapısı yetersiz tıp fakülteleri açıldı.

Ekonomik kriz sağlık sektörünü derinden etkiledi. 2018 yılında döviz kuru artışıyla birlikte ilaç ve medikal malzeme fiyatları hızla yükseldi. Firmalar ilaç tedariğini kesti, hastaneler operasyon ertelemeye başladı. Covid dönemi hastanelerde yatak ve malzeme krizi yaşandı. Sağlık çalışanlarına koruyucu ekipman bile zor sağlandı. Bu dönemde kamu kaynakları 31 adet yapılacağı söylenen şehir hastanelerine harcandı, döviz üzerinden hasta garantisi sağlandı. Buna karşın birçok köklü kamu hastanesi kapatıldı. Üniversite hastanelerineyse yeterli bütçe ayrılmadı. Hizmet sektörünün sağlıkta özelleşmeyle ticari bir ilişki ağına dönüşmesi hekim ve hastayı karşı karşıya getirdi. 2021 yılından itibaren 17 bin sağlık çalışanı istifa etti. 1 yılda 3 binden fazla hekim yurtdışında çalışmak için başvurdu.

2023 yılına gelindiğinde devlet hastanelerine randevu alabilmek imkânsız hale geldi. Bu durum halkın büyük çoğunluğunun acile yönelmesine sebep oldu. Acillere artan talep karşısında çözüm olarak randevu süreleri kısaltıldı.5 dakika gibi kısa muayyene süreleri içinde nitelikli sağlık hizmeti alamayan hastaların tekrarlı randevu süreci yoğunluğu azaltmadığı gibi daha da attırdı. Acil servislerde ülke nüfusunun çok üzerinde gerçekleştirilen poliklinik sayısı, her yıl gerçekleştirilen ameliyat sayıları, polikliniklere gelen hastaların çokluğu, plansız bir biçimde sürekli artış gösteren tıbbı teknoloji ürünleri, artan tetkik ve tahlil sayılarıyla karşılaştık.

   Randevu alamayan hastalardan yalnızca durumu çok iyi olan küçük bir kesim iyi hizmet veren sayılı özel hastanelere gidebildi. Durumu biraz elveren vatandaşlar daha kalitesiz olan özel hastanelere yöneldi. Özel hastanelerin sayısı 2002’den bu yana 2 kattan fazla arttı. SGK’nın %200’ün üzerinde ilave ücret talebini denetleyememesi büyük faturalara ve faturalandırılan bir sürü gereksiz işleme sebep oldu.

Bu program ve bu bağlamda sağlıkta özelleşmenin önünün açılması, İstanbul’da çok sayıda bebeğin, aralarında hekimlerin ve sağlık çalışanlarının da bulunduğu bir çete tarafından, tıbbi gereklilik olmaksızın anlaşmalı özel hastanelere sevk edilmesine, bu bebeklerin yoğun bakım takiplerinde hayatlarını kaybetmesine kadar uzanan bir süreci meydana getirdi.

ÖNCEKİ HABER

Gazze'de İsrail'in saldırılarında son iki haftada 777 Filistinli öldü

SONRAKİ HABER

Cumhuriyet dönemi eğitim ve eğitimin sınıfsal karakteri

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa