Kampüsümüzden “tasarruf” istemiyoruz
Taşınılırken sorulmadı, ihtiyaçlarımız karşılanmıyor: Bu taşınma bizlerin çıkarına değil.
Fotoğraf: DHA
Zehra HAMURCU
Marmara Üniversitesi
Marmara Üniversitesi yeni döneme yeni kampüsünde başladı. Ancak kampüs birçok açıdan öğrencilerin üniversite hayatını zorlaştırmakta. Marmara Üniversitesinde geçirdiğimiz sıradan bir günü anlatarak üniversite yaşantımızın nasıl geçtiği daha iyi anlatabileceğimizi düşünüyoruz.
YA BAYILACAĞIZ YA DERSE YETİŞECEĞİZ
Yeni kampüse ulaşmak üzere Küçükyalı metro durağında iniyoruz. 20-30 kişilik kalabalık grupların beklediği yerlerin üniversiteye giden otobüslerin durakları olduğunu anlıyor ve otobüsümüzü bekliyoruz. Otobüs bizi kontrol kapısında indiriyor ve kartımızı okutup içeri geçiyoruz. İlk iki hafta kampüs içi ulaşımı iki ring aracıyla yapmak zorunda kalıyorduk. Bu da yarım saate varan bekleme sürelerine sebep oluyordu. Ancak ring sıralarında, dersliklerde, yemekhanede tartıştık; dilekçeler yazdık ve nihayetinde İETT otobüsleri kampüs içi ulaşımda kullanılmaya başlandı.
Derse yetişme yolculuğumuza devam edelim. Kontrol kapısından yine otobüse atlıyor ve dersliğe giriyoruz. Ders arasında hava almak için dışarı çıkıyoruz. Bir bakmışız bank yok, temiz olduğunu düşündüğümüz bir kaldırım üzerine veya merdivene oturuyoruz. Derse girmeden bir su içmek istiyoruz ama yepyeni kampüsümüzde kantinimiz yok, o yüzden yaklaşık 10 kişilik otomat sırasına girmeye karar veriyoruz. Ancak önemli ipucu; sıraya girmeden otomatta yeterli su olup olmadığını kontrol etmek boşa sıra beklememiz için önemli. Bekliyoruz ve otomat arıza veriyor. Ya bayılacağız ya derse yetişeceğiz. Derse koşturuyoruz ve öğle arası geliyor. Süre başladı! Yemekhaneye yürüyerek gitmek vakit alacağından ringe biniyoruz, zaten tüm turnikeler çalışmadığından sıra beklemek zorunda kalacağız. Geçen seneye göre %66 zamlanan yemekhanemizin porsiyonları aynı oranda azalmış. Ringler yemekhanenin önünden dolu geçiyor, yokuş yukarı 15 dakika yürüyoruz. Dersimize geçip günü sonlandırıyoruz. Fakültenin etrafında oturabileceğimiz, vakit geçirebileceğimiz mekanlar bulunmadığından, zaten kampüsün karşıda yaşayan arkadaşların ulaşmakta zorlanacağı bir konumda olmasından hızlıca dağılıyoruz.
BU TAŞINMA KİMLERİN ÇIKARINA?
Yeni kampüs en çok kontrol kapısıyla dikkat çekiyor. Kocaman “Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi” yazısı ve kendisinin büyük bir resmiyle kapı yeni kampüsün hazır olmuş nadir yerlerinden biri. Ancak kapıdan sonrası üniversitede bir suya bile ulaşması zor, öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılamaya yetmeyecek, kampüste yaşam olmayan bir üniversite bugünkü haliyle. Kendi bütçesine ek milyonlarca lirayla taşınan kampüsümüzün taşınma sebebini bilmiyoruz. Göztepe Kampüsü’nde bulunan İşletme binası yeni, birkaç yıllık, bir binayken o da Başıbüyük’e taşınanlar arasında yer aldı. Kemer sıkma politikaları atılan böylesi bir dönemde bu taşınma kimin çıkarına bilmiyoruz! Kampüsün henüz tüm ihtiyaçlarımızı karşılayacak düzeyde hazır olmamasından, taşınma sürecinin hiçbir noktasında fikrimizin sorulmaması bir yana yönetim tarafından muhatap alınmamamızdan, Göztepe ve Dragos kampüslerinde bulunan yurtlara birkaç yıldır öğrenci alımının durdurulup yeni kampüsümüzde bir yurt bulunmamasından anlıyoruz ki bu taşınma bizlerin çıkarına değil.
Her gün bu kampüse gelen, burada gün boyu vakit geçirecek olan bizleriz. Bu kampüs bizim. Kampüsün iyileştirilmesini, demokratik üniversite için söz hakkının bizde olmasını ve bütçenin bizlerin ihtiyaçlarına ayrılmasını sağlayacak bir mücadele vermenin sorumluluğu da bizimdir!