Iskra Books Editörü Ben Stahnke: Yayıncılık yapmayı kamu hizmeti olarak görüyoruz
"Küresel mücadelelerin saflarında olanların yararlanabileceği devrimci materyalleri yayımlıyoruz. Erişilemeyen bilginin devrimci olmadığına inandığımız için kitaplarımızı ücretsiz erişime açıyoruz."
Iskra Books
Aras COŞKUNTUNCEL
Adını Lenin’in çıkardığı ilk gazeteden alan, ABD merkezli Iskra Yayınevi 2017 yılında kuruldu. Liberallerin, anarşistlerin ve Troçkistlerin hakimiyetinde olan ABD ve İngiltere’deki eleştirel, sosyalist yayıncılıkta alternatif bir yönelime sahip olan Iskra Yayınevinin kurucularından Ben Stahnke ile konuştuk.
İtalyan Filozof ve Araştırmacı Domenico Losurdo’nun Stalin kitabının ilk İngilizce çevirisini yayımladıklarından beri giderek artan bir popülariteye sahip olan yayınevi, son dönemde Aymeric Monville’den Ibrahim Allawi’ye, Stalin’in toplu eserlerinden FKÖ’nün tarihi elgelerine kadar, ABD’de a İngilizce baskısı olmayan birçok eseri yayımladılar. Yakında da Filistin Halk Kurtuluş Cephesinin tarihi belgelerinden Lenin’in toplu eserlerine dek bir dizi yeni kitap yayımlayacaklar.
‘ISKRA KÂR AMACI GÜTMÜYOR’
Web sitenizde tarihçeniz ve yayıncılığa yaklaşımınız hakkında kısa bir bölüm var, ancak Iskra'nın sahiplik yapısı ve nasıl işlediği hakkında biraz daha ayrıntılı bilgi verebilir misiniz?
Iskra Books, yayıncılık dünyasında ve belki de daha spesifik olarak radikal yayıncılık dünyasında çok özgün bir yerde, çünkü kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olarak faaliyet gösteriyor. Bu yasal ünvan bize çeşitli açılardan yardımcı oluyor: 1) Editoryal karar alma süreçlerimizi kâr mantığından ayırıyor -bu ne yazık ki radikal yayıncılar da dahil olmak üzere çoğu yayıncıya rehberlik eden bir mantık- ve 2) Bu durum, yasal olarak, Iskra’nin kâr amacı güdemeyeceğini ve tüm paraların yayınevinin misyonunu yerine getirmek üzere kendisine yeniden yatırılmasını garantiliyor.
Dolayısıyla Iskra kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olarak -bir bakıma- kamunun mülkiyetinde ve kamunun yararına hizmet etmek için var. Bu kamu yararını biz eğitim materyallerine, düşük maliyetli basılı materyallere, çekici görsel tasarıma ve ücretsiz eğitim etkinliklerine, kitap tanıtımları ve daha fazlasına sınırsız ücretsiz erişim olarak kavramsallaştırıyoruz. Eşitliğe, kapsayıcılığa ve bilginin demokratikleşmesine sıkı sıkıya inananlar olarak -“Erişilebilir değilse devrimci değildir” özdeyişini takip ederek- Iskra'nın temel misyonu akademi ile sokak arasındaki sorunlu ve dışlayıcı ayrım arasında köprü kurmak; yani entelektüel üretim sürecini ve bu üretimin ürünlerini yüksek öğrenimin dışına ve gerçek dünyadaki kurtuluş mücadelelerine katılan örgütleyicilerin ve eylemcilerin ellerine taşımak.
Iskra, her biri devrimci araştırmanın özgün bir alanına odaklanmış, kariyerlerinin başındaki araştırmacılar, bilim insanları, editörler ve eğitimcilerin sahip olduğu bir kolektif olarak faaliyet göstermekte. Editör kadromuzun çok disiplinli ve disiplinler arası yapısı, devrimci teorinin ekoloji, antropoloji, edebiyat, veri analitiği, felsefe tarih, nöroloji gibi alanlarla kesiştiği bir kavrayış sağlamaya yardımcı oluyor.
Iskra, dört ana editörden oluşan bir yönetim kurulu ve ardından yazı işleri kadromuzu da kapsayan çok daha büyük bir danışma kurulu tarafından yönetiliyor. 2017’deki başlangıcından bu yana Iskra, yalnızca editör kadrosunun gönüllü emekleriyle yürümekte. Şu anda 19 kişiden oluşan bir gönüllü kadromuz var.
Iskra gibi bir yayınevine ihtiyaç olduğuna nasıl karar verdiniz? Örneğin Verso gibi yayınevleri de eleştirel ve sosyalist metinler yayımlıyorlar. Sizi farklılaştıran bir durum var mı?
Iskra Kitap, 2017 yılında, devrimci teoriye dayanan araştırma ve öğretimle meşgul olan ve akademi içinde ve dışında aldığımız destekten memnun olmayan ben dahil üç araştırmacı ve eğitimci tarafından örgütlendi. Deneyimlerimiz, sosyalist araştırmalara sadece sonuçları gerçek bir devrimci değişimi ortaya koymadığı sürece hoşgörüyle bakıldığı yönündeydi; yani araştırmanın sonuçları mülkiyet ilişkilerinde, kârlarda veya yerleşik hiyerarşi ve sınıf yapılarında gerçek değişiklikler önermediği veya bunları dile getirmediği sürece... Dahası biz de radikal örgütlenme alanlarında gerçekleştirilen çalışmalarla akademi salonlarında gerçekleştirilen entelektüel üretim arasında büyük bir ayrım olduğunu hem gördük hem de deneyimledik.
‘BAZI YAYINLARDA YER ALMAK İÇİN OTOSANSÜR UYGULUYORLAR’
Örneğin, giderek istikrarsızlaşan ve daralan bir iş piyasasında iş güvenliği arayışı içindeki yardımcı doçentler, sözleşmeli yarı-zamanlı çalışan öğretim üyeleri ve lisansüstü öğrenciler, kâr amacı güden ve muhtemelen araştırmacının kendi özgün alanındaki bir avuç akademisyen dışında okunmayan araştırma makaleleri ve kitap taslaklarının üretimine inanılmaz miktarda zaman, emek ve çaba harcıyorlar. Kadro alabilmek için portfolyo incelemelerinin yalnızca “5 büyük” yayıncıdaki (SAGE, ScienceDirect, Springer, Taylor & Francis ve Wiley) yayınları dikkate alma eğiliminde olduğu göz önüne alındığında, birçok araştırmacının bu sözde prestijli platformlarda yer alabilmek için otosansür uygulaması gerekiyor.
Bir de akademik emekçilerin, dışarıdan sağlanan editoryal emek de dahil olmak üzere, tüm işi zaten halihazırda zengin olan bu yayıncılar için sağladığı ve daha sonra bu kâr amaçlı platformların başkalarının okuması ayrıcalığı için yazarlardan ücret talep ettiği bu düzeni ve teşvik ettiği emek gasbını da düşünün. Böyle bir sömürü ancak bilimsel bilginin kamuya yayılmasıyla ilgilenmeyen -ve aslında buna karşı çabalayan- bir kapitalizm altında var olabilir. Araştırmacının kendi iş güvenliği, sağlık hizmetleri ve geçinmeye yetecek ücret konularındaki şansını desteklemenin dışında, bu kadar kısıtlı ve erişilemez bir bilginin genel olarak kamuoyuna ne faydası var? Bilgi bu bakımdan kendine ihanet ediyor; tüm iyi niyetine rağmen dönüştürücü ve eğitici özelliğini kaybederek yağmacı kapitalist sistemin bir parçası haline geliyor.
Eğitimciler ve araştırmacılar olarak yayıncılık deneyimimiz bize gösterdi ki akademideki pek çok kişi soyut anlamda devrimci toplumsal değişimle ilgileniyor gibi görünse de soyut teorinin devrimci, sahadaki pratiğe taşınması hoş karşılanmamakla kalmıyor, aynı zamanda aktif olarak sabote ediliyor ve caydırılıyor. Örneğin, kendi alanlarımızda devrimci makaleler yayımlamak için, sıklıkla kullandığımız dili yumuşatmak veya bazı bölümleri tamamen kaldırmak zorunda kaldık. Pek çok dergi veya “5 büyük” yayınevi aslında Amerika Yerlileri, Filistin, Afrika ve ötesindeki ulusal kurtuluş mücadelelerini doğrudan destekleyen çalışmaları dikkate bile almıyor.
PROFESYONEL BİR MARKSİST-LENİNİST BASIMEVİ
Daha da kötüsü, yayıncılıkla ilgili önceki deneyimlerimiz birçok radikal yayınevinin bile bu karşı-devrimci ve nihayetinde gerici konumu sıklıkla sürdürmesi gerçeğiyle daha da sıkıntılı hale geldi. Bu sorunun ana noktasına yani Iskra’nın halihazırda var olandan ne farkı olduğuna dönersek, politika ile yayınevi arasında bağlantılar kurmakla başlayabiliriz. Örneğin, mevcut radikal yayıncılığa Troçkist ve anarşist fikirler hakim. Radikal kitapçılar da benzer durumda. Dolayısıyla gerçek anlamda devrimci bir platformun geliştirilmesinde -pratikte yalnızca kapitalizmin daha genel olarak kâr odaklı çerçevelerini değil, aynı zamanda ulusal kurtuluş sorunlarından ve uygulamalarından dikkatle kaçınan diğer yayıncıların gerici eğilimlerini de yıkmaya çalışan bir yayıncı- mevcut radikal yayınevleri ile akademinin yayınevleri arasında gerçek bir farklılık görmedik. İlkini ikincisinin destekleyicisi olarak gördük: Örneğin Verso’nun prestiji altında çalışmalarını yayımlamaya giden radikal akademisyenlerin yazılarının gerçekten devrimci bölümleri sonunda kaldırılıyor ya da çalışmaları reddediliyor. Iskra, yalnızca daha genel olarak yayıncılığın kapitalist eğilimlerini değil, daha spesifik olarak radikal yayıncılığın dışlayıcı eğilimlerini de yıkmak için geliştirildi. Biz komünistler olarak Troçkist ya da anarşist bir basın değil, o alanlardaki yoldaşlarımızın önemli ve verimli eserler üretebileceği ölçüde profesyonel bir Marksist-Leninist basımevi geliştirmeye çalıştık.
Çok kısa bir süre içinde Iskra, özellikle Losurdo'nun Stalin ve dönemine ilişkin artık klasikleşmiş olan analizinin İngilizcede yayınlanmasından sonra, hatırı sayılır bir popülerlik kazandı. Pek çok heyecan verici yeni baskı planı var; bu yeni yayımlanmış ve baskıdaki kitaplardan ve kısa vadeli planlarınızdan bahseder misiniz?
Dürüst olmak gerekirse biz de biraz şaşırdık. Bu işin içinde prestij ya da şan için bulunmuyoruz (ki zaten bu işte bunlar çok az); ve sonuçta yayıncılığı bir kamu hizmeti olarak hayal ettik ve bu çalışmayı üstlendik -örneğin, sahadaki devrimci pratiğe rehberlik etmeyi ve desteklemeyi amaçlayan teorinin yeni ve klasik önemli eserlerini yararlanılabilir ve erişilebilir hale getirerek insanlara hizmet ediyoruz. Emeğimizin tamamını bağışlıyoruz; hepimiz tam zamanlı çalışıyoruz, ailelerimiz var vb. ve Iskra dışında da örgütlenmeyle meşgulüz. Şu anda hiçbirimiz para almıyoruz ve hepimiz gönüllüyüz.
Geleceğe yönelik planlarımız, kataloğumuzu yayıncılıktaki kalıcı demografik dengesizliklerle mücadele edecek şekilde oluşturmak. Ufukta çeşitli yayınlarımız var -ünlü Siyah radikal kadınların siyasi anılarından, trans özgürlüğü ve radikal eylemin kesişimini konu alan antolojilere, efsanevi aktivistlerin, örgütleyicilerin ve Torkil Lauesen gibi düşünürlerin yayınlarına, James Connolly'nin daha önce yayınlanmamış eserleri, Afrika, Hindistan, Vietnam, Küba ve ötesindeki devrimci hareketlerle bağlantılara kadar…
‘KOLEKTİF OLARAK FAALİYET GÖSTERİYORUZ’
Iskra'nın yayıncılık felsefesi nedir? Yayıncılık yaklaşımınızı nasıl tanımlarsınız?
Yayıncılığa yaklaşımımıza Iskra'nın faaliyet gösterdiği temel çerçeveyi oluşturan beş temel değer yol gösteriyor. Bu değerler: 1) Yazılı basın yayıncılığında mükemmellik, 2) Güçlü bir erişilebilirlik, 3) Kolektif karar alma ve demokratik merkeziyetçilik, 4) Küresel kurtuluş mücadelelerine duyarlılık ve 5) Modern çağda yayıncılık pratiğine uygulanan komünist örgütlenme ilkeleri.
İlk olarak, bizim anlayışımıza göre sosyalizm daha geniş anlamda insan düşüncesinin avangartlığını temsil ediyor ve bu zorunlu olarak kültürel ve estetik düşünceyi de içeriyor. Önemli olmasına rağmen kötü tasarım, kötü malzeme kullanımı veya kötü genel yapı nedeniyle geniş bir okuyucu kitlesine ulaşmayan kalitesiz sosyalist yayınları hepimiz görmüşüzdür. Biz sanatçılar, zanaatkarlar ve estetikçiler olarak estetik mücadelenin devrimci mücadelenin temel bileşeni olduğunu anlıyor ve her kitabı başlı başına bir sanat eseri olarak değerlendirerek her kitabın basımına sağlam bir sanatsal yaklaşım getiriyoruz, böylece kitabın yalnızca iç kısmının değil, dış kısmının da erişilebilir olmasına özen gösteriyoruz.
İkinci olarak, yukarıda da belirttiğimiz gibi, en çok ihtiyaç duyan insanlar tarafından geniş çapta erişilemeyen bilginin devrimci olmadığına inanıyoruz. Dolayısı ile tüm basılı materyallere yayınlandığı gün sınırsız ücretsiz erişim sağlıyor, tüm çalışmalarımızın PDF’lerini ücretsiz olarak okuyucularımıza sunuyor ve kitaplarımızı maliyetine mümkün olduğunca yakın bir fiyata satıyoruz. Dahası, biz okuyucu-merkezli bir basımeviyiz, satıcı-merkezli değil. Bireysel okuyucular için en düşük son kullanıcı maliyetini sağlamak amacıyla satıcı indirimlerimizi mümkün olduğunca düşük tutuyoruz; bu da kitaplarımızın genellikle diğer radikal yayıncılar tarafından bile benimsenen piyasa değerinin çok altında satıldığı anlamına geliyor.
Üçüncüsü, demokratik merkeziyetçiliği benimseyen bir kolektif olarak faaliyet gösteriyoruz. hepimiz Iskra'ya inanıyor ve projeyi çok seviyoruz. Iskra, tüm editörlerin, kurumsal karar alma, strateji oluşturma ve yayın kabulüyle ilgilenen genel editörler kurulunun parçası olduğu yatay bir organizasyon.
Her gecen yıl büyüdük ve örgütleyicilik ilkelerini mümkün olduğu kadar kapsamlı bir şekilde uygulayarak, uygulamada etik kalarak, Iskra'nın küçük bir çevrimiçi platformdan tanınmış yazarlar, editörler ve kurtuluş mücadelelerinden düşünürlerle birlikte çalışan başarılı bir uluslararası yayıncıya dönüşmesini gururla izledik.
Başka pazarlarda da faaliyet göstermeyi veya farklı ülkelerde iş birlikleri kurmayı planlıyor musunuz?
Evet! Yukarıda belirttiğim gibi, şu anda Iskra bünyesinde birkaç kurum içi yayınevi geliştiriyoruz. Bunlardan yalnızca birini resmi olarak duyurduk: İrlanda dilindeki baskımız Bradán Feasa. İrlanda'daki editörlerimizle, ülkede halihazırda sürmekte olan dilsel canlanmayı kutlamak ve desteklemek amacıyla, İrlanda diline yepyeni eserler ve kataloğumuzdan çeviriler sunarak Gaeilgeoir'ın kurtuluş mücadelelerine yardımcı oluyoruz. Dahası, bunu resmi olarak duyurmamış olsak da çok yakında Vietnam diasporası için Vietnam dilinde yayıncılığa ve belli başlı türlerde heyecan verici yayınlara başlayacağız.
Tamamı şu anda kendi topraklarında ve yurtdışında özgürlük mücadeleleri ve canlanma yaşayan sömürgeleştirilmiş dillerde yayınlanmaya yönelik, sağlam bir İskra baskı dizisine sahip olma planımız var. Bu, İskra'nın İngilizce yayıncılığın ötesine geçmeyi, modelimizi emperyal merkezin dışına ve çevreye sağlam ve dönüştürücü yollarla getirmeyi amaçladığı temel yollardan biridir.
Iskra'nın siyasi bir örgütle herhangi bir organik ilişkisi veya bağı var mı?
Iskra herhangi bir siyasi parti veya dış kuruluştan bağımsız olmakla birlikte, yurt içi ve yurt dışında birçok siyasi parti ve kuruluşla çok olumlu ilişkilerimiz var. Yönelimimiz açısından sektercilik karşıtıyız ve dünya çapındaki anti-emperyalist kurtuluş mücadelelerini desteklemek için çalışıyoruz; bu da derinden ve sarsılmaz bir şekilde bağımsız kalmamızı ve geniş anlamda koalisyonlar kurmayı gerekli kılıyor. Hiçbir meşru devrimci partiye veya örgüte düşman değiliz, ancak aynı zamanda ulusal emperyalist şovenizme, gerici düşünceye, kadın düşmanlığına, homofobiye, transfobiye veya ırkçılığa da hoşgörü göstermiyoruz—ve emperyalist merkezdeki şovenist, sözde “sosyalizmlerin” (aslında faşist yeniden yapılanmalardır) son zamanlardaki tezahürleri gibi, bu konumları savunan örgütlerle çalışmayı reddediyoruz.
Bağımsız ve enternasyonalist kalmak bize dünya çapındaki koalisyonları, partileri, programları ve birleşik cepheleri desteklemek için geniş bir alan sağlıyor ve kendimizi dünya çapındaki özgürlükçü ve kurtuluş mücadelelerini geniş ölçüde destekleyen bir oluşum olarak konumlandırmayı hedefliyoruz.
Çok teşekkürler. Eklemek ya da paylaşmak istediğiniz başka bir şey var mı?
Sorularınız ve bu röportaj fırsatı için derin bir şükranla bitirmek istiyorum! Dostları gelecek yayınlarla ilgili e-postalara abone olabileceğiniz www.iskrabooks.org adresindeki web sitemizdeki yeni yayın duyurularını takip etmeye teşvik ediyorum (insanlara spam göndermeyeceğimize söz veriyoruz ve yalnızca ayda bir kez e-posta gönderiyoruz); ve ardından bizi Twitter/X'te @Iskrabooks ve @plbmagazine olarak, ardından Facebook ve Instagram'da @plbmagazine olarak bulabileceğiniz sosyal medyamızda.
Not: Söyleşinin İngilizce tam metnine ise Evrensel Daily’den ulaşabilirsiniz.