31 Ekim 2024 04:30

Bir dönem panoraması: ‘Sazın Teli Koptu’

Cem Akaş'ın, “Sazın Teli Koptu” adıyla derlediği kitapta, Zülfü Livaneli’nin Erdal Öz’e yazdığı mektuplar yer alırken Öz’ün Livaneli’ye yazdığı iki mektuba yer verildi.

Erdal Öz(solda), Zülfü Livaneli(sağda) | Fotoğraflar: Mahmut Turgut, Svklimkin/Wikimedia Commons (CC-BY-SA)

Paylaş

Tarık ÖZYILDIRIM

“Altı yıl boyunca mektuplaşmışız Zülfü’yle. Mektuplar beni çok gerilere götürdü. Bazı şeyleri hatırlayamadım. Ama şaka maka yapmışım Zülfü için. Sevdim kendimi, aferin bana. Benim ona yazdığım mektupları merak ediyorum. Birer belge çünkü bu mektuplar. Türkiye’nin tarihsel durumuna ışık tutan mektuplar değil belki ama bizim kişisel tarihimize ayna tutan mektuplar…” Erdal Öz, yurt dışında bir nevi sürgün olan Zülfü Livaneli’yle yıllarca süren mektuplaşma serüvenini böyle özetler.

12 Mart faşist darbesiyle 1972-1973 yılları arasında üç kez hapse girip çıkan Livaneli, tekrar içeri alınacağı haberini alır almaz Onat Kutlar’ın pasaport yardımıyla İsveç Stockholm’e uzanan yeni bir döneme girer. Burada Erdal Öz’le arasında dostane mektuplar başlar. Bu mektuplaşmalar; kimi zaman edebiyat üzerine, kimi zaman dönemin siyasi kargaşası üzerine, kimi zaman da aileler ve yaşamları üzerine olur. Mektuplaşma trafiği 1984’te Livaneli’nin Türkiye dönmesine kadar devam eder.

Cem Akaş, bu mektuplaşmaları “Sazın Teli Koptu” adıyla derleyerek yayıma hazırladı. Kitapta, Zülfü Livaneli’nin Erdal Öz’e yazdığı mektuplar yer alırken Öz’ün Livaneli’ye yazdığı iki mektuba yer verildi. Çünkü Livaneli’nin dosyalayıp aileye teslim ettiği Öz’ün mektupları henüz bulunamamıştı. Mektupları yayına hazırlayan Cem Akaş’ın deyimiyle “Bu küçük kitap, boyundan çok büyük bir dostluğun mekanıydı.”

ACILAR VE SUSKUNLUKLAR İÇİNDE

Livaneli’nin Öz’le tanışması Sergi Kitapevinin açıldığı yıllara denk gelir. Bu kitapevi üniversite öğrencilerinin, devrimcilerin, aydınların uğrak yeriydi. Livaneli; bu güler yüzlü insanla, Erdal Öz’le burada karşılaşır. 12 Mart 1971’le gelen mahpusa, işkenceye, acılara ve suskun günlere beraber tanık olurlar. Denizler darağacına gider, ardından davalar, sürgünler, gözaltılar… Bu karanlık günlerin izlerini Erdal Öz ve Livaneli arasındaki mektuplaşmalarda görürüz. Bu iz, hem içimizi ısıtır hem de sızlatır cinsten olur.

Erdal Öz, ilk mektuplarında Cumhuriyet’te yer alan Yaralısın romanından ve çocuk kitaplarının yayımladığı “Arkadaş Kitaplar”dan bahseder. Livaneli, bu çalışmaları takdir eder: “’Arkadaş Kitaplar’ın yayınını gazeteden izliyorum hem de gönderdiğin kitapları okudum. Türkiye’de bugüne dek yapılan en iyi çocuk yayını olduğunu müflis ve başarısız bir yayıncı olarak rahatlıkla söyleyebilirim.”

Öz, mektuplarda zamanının çoğunu çocuk yayınlarına ayırdığını ve yerli yazarları, aydınları çocuklar için kitap yazmaya teşvik ettiğini Livaneli’ye anlatır. “Çocuk yayınları ile ilgili çalışmaları az önce tamamladım ve hemen sana yazmaya başlıyorum. Eve de getiriyorum yayınevindeki işleri. Bitmiyor, beni aştı bu çocuk dizisi. Gücüm yetmiyor… Daha da önemlisi yerli yazarları çocuk kitapları yazmaya özendirdim… Aklıma gelenleri sayayım sana: Fakir Baykurt, Bekir Yıldız, Nezihe Meriç, Ülkü Tamer, Yaşar Kemal, Aziz Nesin, Cemal Süreya…”

Mektuplarda da anlaşılacağı üzere bir roman, bir hikaye yazarından çok yayıncı kimliğiyle karşımıza çıkar Erdal Öz. “Herkese bu işin nasıl yapılacağı konusunda uzun uzun öğütler veriyorum da oturup kendim bir kitapçık yazamıyorum. Yalnız bu konunun çok güç olduğuna inandığımdan değil, vaktimin olmayışından. Acı ama gerçek bu.” Yaşar Kemal de Erdal Öz’ün edebiyattan çok yayıncılıkla uğraşmasına kızar “Edebiyat adanmışlık gerektirir, yayıncılıkla vaktini harcıyorsun. Oturup yalnızca edebiyat düşünmen, yalnızca yazı yazman lazım” der. 

DENİZ GEZMİŞ ANLATIYOR

Erdal Öz, yayıncılıkta ilerlerken Zülfü Livaneli de Avrupa’da konserlere çıkar. Özgün bir müzik türü oluşturarak halk şiirini, çağdaş Türk şairlerinin şiirlerini ezgilere dönüştürür. Notalarında Pir Sultan Abdal, Dadaloğlu da vardır; Nâzım Hikmet, Can Yücel de. Müziğini politik bir söyleme oturtur. Öz’e yazdığı mektuplardan birinde durumu şöyle izah eder: “Hepimiz 12 Mart döneminin kurbanlarıydık. Şarkılarımın elbette politik içeriği vardı.”

Livaneli, özgün müzik tarzıyla adından söz ettirirken diğer taraftan da edebiyata göz kırpar. Roman ve hikayeler kaleme alır. “Roman konusunda da durum şu: Bir şairle bir işçinin ilişkisini inceleyip bir roman yazdım. Temize çektim, bitti. Ama aradan üç beş ay geçince yazdığım şey eksik gelmeye başladı bana… O plan üzerine çalışmaya başladım, sonra biraz daha genişlettim, biraz daha…”

Erdal Öz’ün Livaneli’ye yazdığı 7 Haziran 1976 tarihli mektupta, yeni çıkardığı “Deniz Gezmiş Anlatıyor” kitabının yarattığı etkiden bahsederken nasıl yıpratıldığını dile getirir. “Yeni kitabımı sana iki üç gün sonra göndereceğim. Bir hafta içinde iki baskısı da tükendi ‘Deniz Gezmiş Anlatıyor’ üçüncü basımım iki güne kadar çıkıyor. Ama kitabın başına gelenleri bilemezsin. Ne ağır suçlamalar yapıldı. Günlerdir acı içindeyim ve bu kitabımdan iğreniyorum… Ölü yıkayıcısı dediler, tüccar dediler…”

Oysaki Öz’ün amacı, “Bizim hikayemizi sen yazacaksın.” diyen Deniz Gezmiş’in vasiyetini yerine getirmekti. Bütün eleştirilere rağmen kitabın dördüncü basımı da kısa sürede biter. Kitap genişletilerek 1986’da “Gülünün Solduğu Akşam” adıyla yeniden yayımlanır. Livaneli de 18 Eylül tarihli mektupta Erdal Öz’e destek olur. “Bu kadar sahtekarın boy gösterdiği böyle bir ortamda dürüst işe saldıracaklar doğal olarak it ürür kervan yürür sonuçta.”

Livaneli’nin, Öz’e yazdığı bir mektupta belirttiği gibi ilişkiler, konuşmalar, dostluklar, yeminler, inançlar, sevgiler eskise de onların dostluğu da sevgisi de eskimedi. “Sazın Teli Koptu”yu okuyunca eskimeyen bu dostluğun tadı damağınızda ve dimağınızda yer eder. Kitap, Öz’ün 6 Mayıs’ta vefatının ardından Zülfü Livaneli’nin anma yazısıyla sona erer.” İstanbul’dayım. Akşam acı acı çaldı telefon. ‘Erdal Öz öldü’ dediler. Bir cam kırıldı birden, bir martı çığlık attı, bir sazın teli koptu! Kırk yıllık anılar geçti gözümün önünden. ‘Seni hiç unutmayacağız, namuslu, yürekli, yiğit arkadaşım benim’ diye mırıldandım. İçim kan ağlıyordu.”

*Zülfü Livaneli Erdal Öz "Sazın Teli Koptu” -Yayına Hazırlayan Cem Akaş, Can Yayınları ,1. Baskı, İstanbul, 2024

ÖNCEKİ HABER

Gözaltındaki Ahmet Özer’in avukat kızı, emniyete alınmayınca tepki gösterdi

SONRAKİ HABER

Sağlık çalışanları 34 haftadır ‘Vergide Adalet’ istiyor: IMF talimatlarına sessiz kalmayacağız

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa