Yine hal yasası yine aynı mantık
2012’de yüzde 25 fiyatlar düşecek denilerek yapılan hal düzenlemesinin fiyatları düşürmediği ortaya çıktı. Tanzim satış mağazalarında yapılan satışların da…
Kaynak: Pixabay
Sedat BAŞKAVAK*
Hal yasası yine gündemde. İddiası çok.
Asıl adı ‘5957 sayılı Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Kanunu’ olan ve 2010 yılında çıkarılıp, 1 Ocak 2012’de yürürlüğe giren hal yasası da iddialıydı. Yasaya göre sebze ve meyve ürünleri kayıt altına alınacak ve fiyatları yüzde 25 ucuzlayacak, yasa ile hem üretici hem tüketici hem de devlet kazanacaktı. 2012’den 2018’e kadar geçen süre zarfında bunların hiçbirisinin olmadığı görüldü.
2018’de enflasyonla mücadele programının bir aşaması da yine hal yasası değişikliği olarak gündeme geldi.
2018’de ise hal komisyonculuğunun kaldırılması, yeni haller kurulması rekabetin artırılması üretici ve üretici örgütlerinin satış imkanlarının artırılması vb. düzenlemeleri içeren bir taslak vardı, fakat hayata geçmedi.
AKP iktidarı yüksek enflasyonun gündeme geldiği her dönem, ‘Hal yasasında değişiklik yapacağız’ diye ortaya çıkıyor.
Şimdi de Ticaret Bakanı Ömer Bolat diyor ki… “Üretimin planlı olmaması, kayıt dışılık, üreticilerin örgütlenmemesi ve hallerin fiziki altyapılarının yetersiz olması nedeniyle hal yasasında değişiklik yapma kararı aldık”.
2012’de yüzde 25 fiyatlar düşecek denilerek yapılan hal düzenlemesinin fiyatları düşürmediği ortaya çıktı. Tanzim satış mağazalarında yapılan satışların da… İthalatın çözüm olmadığı zaten gün gibi açık. Hangi üründe ithalat artıyorsa o ürünün üretimi ülkede daha çok düşüyor. Et bunun en açık örneği.
BU MALİYETLER OLDUKÇA
Ülke tarımı ve üretici köylülerinin en önemli sorunları girdi maliyetlerinin yüksekliğidir. Bu çözülmediği sürece sonun da bitmeyecektir. Birkaç yıl önce 81 ilde 464 ilçede 3 bin üretici köylü ile yapılan ankete katılan üretici köylüler sorunlarını ortaya koymuşlardı. Ankete katılanların yüzde 24’ü, ‘Ekim alanlarım daraldı daha az ekiyorum’ demişti. Yüzde 52’si ‘Gelirim geçen yıllara göre azaldı’ demişti. Yüzde 73’ü tarımda en önemli sorun olarak, girdi fiyat artışını yani ilaç, gübre, mazot gibi girdilerin fiyatlarının yüksekliğini vurgulamıştı. Yüzde 62’si de ürününü direk tüccara verdiğini çünkü ondan borç alarak üretim yaptığını belirtmişti.
Yetersiz destekle, ithalat baskısı altında yapılan üretim nedeniyle üretimden kopan köylülerin ekim alanları daralıyor, gelirleri azalıyor. İlaç, gübre, mazot gibi girdilerin maliyetlerini karşılayamayan üretici köylüler üretim yapabilmek için tüccardan borç alarak üretim yapıyorlar. Dolayısıyla da tüccara bağımlı hale gelirken, ürün fiyatı açısından da tüm dayatmaları kabul edecek duruma geliyorlar.
Üretim planlı değil diyorlar üretimin planlanmasının bir koşulu da üretici köylülerin ne ektiğinde, hangi destekleri alacaklar, ne kadar alacaklar ve ürünlerine fiyat ve satış garantisi verilmesidir. Üretici köylü her yıl ondan kazanamadım belki bundan kazanırım diyerek şansını denemeye çalışıyor. Böylesi bir durumda plandan söz edilemez. Asıl bu durumun değişmesi lazım.
AKP iktidarının ve sıralı bakanlarının üreticilerin örgütlenmesinden anladığı tarım ürünleri pazarına, ihracatçıya, sanayiciye sözleşmeli üretim üzerinden istedikleri anda, istedikleri kadar ucuz fiyata tarım ürünü üretmeleridir. Üretici örgütlenmelerini, kooperatiflerini dağıtan, işlevsiz hale getiren bir siyasi iktidar üretici köylünün örgütlenmesini istemez.
Tarım Satış Kooperatifi Birlikleri Kanunu’nu değiştirdiler. FİSKOBİRLİK başta olmak üzere birlikleri anonim şirket haline getirdiler, kamu desteğini kaldırdılar. Milyonlarca üretici köylünün üye olduğu ziraat odaları ülke tarımı ve üretici köylünün geleceği hakkında bir cümle kurmuyor, kuramıyor. Tek yaptığı üretici fiyatı ve market fiyatı açıklamak.
ÇİFTÇİYE YENİ YÜKLER
Dünyanın pek çok ülkesinde üretici köylülerin sendikaları var. Ülkemizde ise köylüler sendika kurma hakkını mahkeme ile kazandılar. İktidar, köylüler sendikalarda örgütlenmesin, bir araya gelmesin diye elinden geleni yapıyor.
Kayıt dışılığın önlenmesi önemli ama kara para aklamanın cenneti haline getirilmiş bir ülkede, devletten en büyük ihaleler alan 20 şirketin sekizinin son 3 yılda vergi ödemediği bir ülkede, geçtiğimiz yıl bazı illerin ticaret odası başkanlarının bile zarar beyan ederek vergi vermediği bir ülkede, milletvekili şirketlerinin bile zarar beyan ederek vergi vermediği bir ülkede biberin, patlıcanın kayıt dışılığı tartışmasını yürütmek AKP iktidarının ‘Cambaza bak’ oyunundan başka bir şey değildir.
Amerikan Tarım Bakanlığının AKP iktidarı ve tarım bakanından önce Türkiye buğday rekoltesi açıkladığı, İtalyan fındık tekeli Ferrero’nun AKP iktidarından önce fındık rekoltesi açıkladığı, çay şirketlerinin tarım bakanlığı ve ÇAYKUR’dan önce çay rekoltesi ve fiyatı açıkladığı bir ülke her şey kayıt içinde ama asıl dert yük kimin sırtına binecek tartışmasıdır ve AKP iktidarı da üretici köylünün ve de halkın sırtındaki yükü azaltmak yerine yenilerini ekleme hesabı yapmaktadır.
* Tüm Üretici Köylüler Sendikası Eğitim ve Örgütlenme Uzmanı