"Trump’ın antidemokratik bir hükümet sistemi kurması artık daha kolay"
Cornell Üniversitesi'den Isabel V. Hull: ABD’de demokrasi halihazırda ciddi şekilde baltalandı ve (seçilirse) Trump’ın ikinci döneminde antidemokratik bir hükümet sistemi kurması artık çok daha kolay.
Fotoğraf: AA
Ekim KILIÇ
New York
Ekim ayında Ralph Bunche Enstitüsü, ABD DAAD Mezunlar Derneği ve Almanya Konsolosluğu tarafından yürütülen Almanya Kampüs’te programının iş birliğinde 2024’ün Amerika Birleşik Devletleri’ni, Almanya’da Nazi iktidarının hemen öncesindeki 1919-1933 Weimar Cumhuriyeti ile çeşitli yönleriyle karşılaştıran oturumlar düzenlendi. “Militarizm ve siyasal şiddet” üzerine sunum yapan Cornell Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Görevlisi Isabel V. Hull ile etkinlik sonrası bir röportaj gerçekleştirdik.
Sunumunuzu üç bölüme ayırdınız. Birincisi siyasi şiddet, ordu ve paramiliter güçler, ikincisi darbe girişimleri ve üçüncüsü de iki ülke arasındaki benzerlikler üzerineydi. Bu çerçevede 2024’teki ABD ile 1919-1933’teki Weimar Cumhuriyeti arasındaki paralelliklerden bahsettiniz. Nedir bunlar? Ve bu karşılaştırma neden gerekli ve önemli?
“Ordu” üzerine konuşmak üzere görevlendirildim; bu da siyasi şiddet ve bunun paramiliter gruplarla düzenli ordu ve darbe girişimleri arasındaki ilişkisine bakmamı öneriyordu. Her iki konuda da ABD ile Weimar arasında yapılan karşılaştırma anlamlı olmak için yeterli benzerliğe sahip değil. Ancak üçüncü bir yön var: Gleichschaltung, yani diktatörlüğün konsolidasyonu. Benim argümanım hem Weimar Cumhuriyeti’nde hem de ABD’de demokrasinin altının oyulmasının uzun süredir devam ettiği, bunun kısmen kurumsal (mahkemeler, partiler), kısmen de medya ve kamuoyu kaynaklı olduğuydu. Her iki süreç de uzun vadeli olmuştur/olmaktadır.
Gleichschaltung kavramını ABD bağlamında detaylandırabilir misiniz? Böyle bir konsolidasyonu yansıtan herhangi bir tarihsel eğilim var mı? Varsa, bunu örneklendirebilir misiniz?
Gleichschaltung (koordinasyon), Hitler’in 30 Ocak 1933’te şansölye olarak atanmasından 2 Ağustos 1934’te şansölye/başkanlık birleşmesine ve ordunun kendisine bağlılık yemini etmesine kadar geçen dönemdir. Yasal görünen yöntemleri (Reichstag Yangını Kararnamesi ve Etkinleştirme Yasası gibi) siyasi şiddetle birleştirdi. Yasalar/kararnameler Komünist Partiyi yasa dışı ilan etti, herkes için sivil hakları ve siyasi özgürlükleri sona erdirdi ve gücü demokratik olarak seçilmiş Reichstag yerine şansölyede topladı. Böylece bu “yasalar” demokrasiyi fiilen sona erdirdi. Siyasi şiddet hemen başladı ve ekim 1933’e kadar belki de 500-600 ölü sayısına ulaştı. Bir sonraki şiddet dalgası, ordunun kendi şiddet tekelini tehdit ettiğini düşündüğü SA’nın (Nazilerin paramiliter grubu) Başkanı Ernst Röhm’ün idam edilmesiydi. Aynı olayda (haziran 1934) belki de 100 kişi öldürüldü ve işin en dikkat çekici kısmı Başkan Hindenburg ve ordu liderlerinin cinayetleri kabul etmesiydi.
Gleichschaltung hakkında iki önemli nokta vardır: 1) Yasal gibi görünen önlemleri siyasi şiddetle birleştirir ve 2) Hitler şansölye olmadan önce, “saygın” siyasi partiler, mahkemeler, bazı subaylar tarafından Cumhuriyet’in altının oyulması, temmuz 1932’de cumhuriyet yanlısı Prusya polisinin tasfiyesi, Brüning Hükümetinin tazminatları sona erdirmek için tasarlanan, ancak kasıtlı olarak bunalımı daha da kötüleştiren ve böylece Cumhuriyet’e olan desteği azaltan ekonomik politikaları vb. yoluyla uzun süredir devam ediyordu. Hitler bir koalisyon hükümetinin başbakanı olduğunda, koalisyon ortakları iktidarın pekişmesini sağladı ve kendi partilerini “gönüllü olarak” feshetti.
ABD ile karşılaştırma başkanlık gücünün kademeli olarak “imparatorluk başkanlığı”na doğru genişlemesi, kongrenin durağanlığı ve yasalar üzerindeki denetimden vazgeçmesi, ilk Trump yönetiminde yüksek mahkeme ve temyiz mahkemelerinin doldurulması, bağımsız bir Cumhuriyetçi partinin çöküşü, “bir kişiye bir oy” ilkesinin Cumhuriyetçiler tarafından eyalet düzeyinde gerrymandering* ve diğer ayrımcı hileler yoluyla baltalanması, milyarder medya sahiplerinin (LA Times, Washington Post) başkanlık için herhangi birini destekleme konusundaki isteksizliği, yerleşik medyanın Trump ve destekçilerinin yeni, tehlikeli ve sözde “soldaki” her şeyden farklı bir fenomeni temsil ettiğini kabul etmedeki yavaşlığı vb. Buradan çıkan sonuç, demokrasinin halihazırda ciddi şekilde baltalandığı ve Trump’ın (seçilirse) ikinci döneminde antidemokratik bir hükümet sistemi kurmasının artık çok daha kolay olacağıdır.
Peki bu paralelliklerin yanı sıra ne gibi farklılıklar var?
Farklılıklar: Weimar ve ABD’de paramiliter güçlerin düzenli orduya oranı tersine dönmüştür. Weimar’daki darbe girişimleri sırasında (1919/1920) düzenli ordu, solcu girişimleri bastırmak için sağcı paramiliterleri görevlendirmiştir. 1920’de ordu sağcı girişimleri durdurma konusunda bölündü, ancak 1923’te Hitler’in girişimini bastırmada sadık kaldı, bu yüzden Hitler yasal görünen önlemlere geçti.
Teorik bir soru sormak istiyorum. Sunumunuz sırasında “Geçerli tarihsel karşılaştırmalar işleve dayanır” dediniz ve daha sonra “Benzerlikleri karşılaştırmak ilginç sorulara odaklanmamızı sağlar” dediniz. Bu noktaları günümüz ABD’si ile Weimar Cumhuriyeti arasındaki karşılaştırma bağlamında ne kadar anlamlı oldukları konusunu detaylandırabilir misiniz?
Tarihsel örneklerde geçerli karşılaştırmaların sadece bazı farklılıklarla birlikte çok sayıda benzerliğe bağlı olduğunu söyledim, bu yüzden “askeri” bakış açısı iyi çalışmayacaktır.
Sizce 6 Ocak “kongre baskını” neydi? Gelen raporlar bunun daha önce planlandığını söylüyor. Ama dışarıdan bakıldığında planlı olsa bile anlamsız faşist çetecilerin bir girişimi gibi de görünüyor. Mesela 6 Ocak’ın orduda bir karşılığı var mı? Ya da genel olarak şunu sorabilirim, sizce ABD ordusunda siyasi klikler var mı? Onları Hitler’in partisi gibi ciddi yapan nedir?
6 Ocak, isyanı kılıf olarak kullanan bir ayaklanmaydı. Trump ve Willard Oteldekiler tarafından planlanmıştı. Tam olarak anlayamadığımız, ancak Savunma Bakanlığı ve ordudaki “vekil” yetkililerle ilgili olan nedenlerden dolayı yeterince hızlı bastırılamadı. Orduda bazı siyasi klikler var (örneğin Michael Flynn ve muhtemelen kardeşi Charles), ancak genel olarak ordu siyasetten çok doğru bir şekilde uzak duruyor. Ordunun 6 Ocak’ta müdahale etmekte tereddüt etmesinin bir nedeni de bu olabilir. Ancak dediğim gibi, başka olasılıklar da var ve bunlar hiçbir zaman yeterince ortaya çıkarılmadı.
Bu olasılıklar nelerdir? Ve sorumun ikinci kısmı olarak, bunun Savunma Bakanlığındaki “vekil” yetkiliyle bir ilgisi var mı?
Burada iki noktayı tekrarlamak önemlidir: 1) ABD ordusu her zaman siyasetin dışında kalmıştır ve 2) 6 Ocak’ta ne Willard Otelde ne de Ulusal Muhafızların geciken müdahalesinde neler olduğuna dair hikayenin tamamına sahip değiliz. Sadece “vekil” ünvanına sahip yetkililerin çokluğu, Savunma Bakanlığı ve Kara Kuvvetleri Bakanlığında karar alma süreçlerinden Trump’ın atadığı kişilerin sorumlu olduğu anlamına gelmektedir ki bu da ya siyasi inançtan ya da deneyim ve bilgi eksikliğinden kaynaklanan bir fark yaratmış olabilir.
Alman Aryan ırkçı milliyetçiliğinin tabanı ile Trumpist milliyetçiliğin tabanı arasındaki paralellikler ve farklılıklar nelerdir? Trump’ın Latinler ve siyahlar arasında artan desteği onu nereye koyuyor?
Trump, kendisini kendi amaçları doğrultusunda kullanmak isteyen beyaz ırkçı ve “Hıristiyan-milliyetçi” grupların örtüsüdür. Buna ek olarak Heritage Foundation ve America First Policy grubunda da kendi hedefleri olan (ekonomik, dış politika, sosyal) gericiler bulunmaktadır. NSDAP’nin (Alman Nazi Partisi) farklı odaklara sahip farklı sağcı grupların bir karışımı olması ve diğer partilerdeki gericilerin onun yolunu açmaya yardımcı olması açısından burada Weimar ile birçok paralellik bulunabilir. ABD’de cinsiyet boyutu son derece önemlidir (Almanya’da çok daha az) ve genel olarak siyah erkek desteğini açıklamaktadır. Latinler ve cinsiyet konusunda iyi veriler görmedim, bu nedenle Trump’ı destekleyenlerin öncelikle Latin erkekler olup olmadığını bilmiyorum. Trump’ın kendisi içgüdüsel ama programatik olmayan bir ırkçı ve temelde hiçbir şeye güçlü bir şekilde inanmıyor. Ayrıca olağanüstü derecede cahil. Hitler programatik bir ırkçıydı, neyi başarmak istediğine dair net bir vizyona sahip, kapsamlı bir ideologdu. Kişisel çıkar peşinde değildi.
Bu hareketin toplumsal cinsiyet boyutunu detaylandırabilir misiniz? Söylemlerinin ötesinde nasıl bir rol oynuyor? Ne kadar merkezi?
ABD’de cinsiyet konusu çok önemli, çünkü Kamala Harris bir kadın ve normalde Demokratlara oy verecek olan ya da Trump’tan memnun olmayan pek çok kişi en azından kadın düşmanlığı nedeniyle tereddüt ediyor: Kadınların erkeklerden daha az yetkin olduğunu düşünüyorlar, “liderliği” erkeklerle ilişkilendiriyorlar, kadınlar için daha büyük fırsatlar nedeniyle erkeklerin statü kaybı olduğunu düşündükleri için kızıyorlar vs. Nihai sonuçların ne kadarının cinsiyete bağlı olduğunu anlamak yine çok zor olacaktır, ancak yakın bir seçimde belirleyici olması muhtemeldir. Trump ve hareketi, Proud Boys benzeri kadın düşmanlığını, hareketlerinin ve (Trump’ın Başkan Yardımcısı Adayı) J.D. Vance gibi adaylarının merkezi haline getirmiştir. Burada fazla bir şey eklememe gerek olduğunu sanmıyorum.
*Gerrymandering: Stratejik taksimat, seçim bölgelerinin belirlenmesi aşamasında seçim bölgesi sınırlarının belirli bir parti yahut grubun faydasına olacak şekilde çizilmesinin sağlanması işlemidir.