02 Kasım 2024 17:39

Çağdaş Hukukçular Derneği’nin düzenlediği konferansta ‘Faşizm’ başlığı

ÇHD’nin 50’nci yılı nedeniyle düzenlediği ‘Kriz’ temalı konferansın ikinci gününde Faşizm “Kanunları, Yönetmelikleri, Bütün Kararları/ Hepsi Halka Karşıdır” başlıklı ilk oturumu yapıldı.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Çağdaş Hukukçular Derneği’nin 50. Yıl vesilesiyle İzmir Sanat’ta düzenlediği ‘Kriz’ temalı konferansın ikinci gününde Faşizm “Kanunları, Yönetmelikleri, Bütün Kararları/ Hepsi Halka Karşıdır” başlıklı ilk oturumu gerçekleşti.

Ceren Yılmaz’ın başkanlığında gerçekleşen oturuma konuşmacı olarak Şebnem Oğuz, Doğan Emrah Zıraman, Süreyya Karacabey ve Hakkı Özdal katıldı.

“KALICI BİR ŞEKİLDE ÖRGÜTLENMEK GEREKİYOR”

Söyleşide ilk olarak söz alan Şebnem Oğuz, konuşmasında geç faşizm ve strateji sorunununu ele aldı. Siyasi mahpuslara selam göndererek sözlerine başlayan Oğuz, günümüzdeki geç faşizmin özelliklerine değinerek, “Klasik faşizmin dört aşamasından bahsediliyor. Geri dönüş olmayan nokta, faşizmin ilk aşaması gibi. Örneğin seçimlerin askıya alınması klasik faşizmde bir dönüm noktasıdır ama şu anda öyle bir dönüm noktası yok. Çünkü günümüz faşizminde seçimlerin askıya alınmasının ihtiyacı yok. Klasik faşizm güçlü bir kominizim tehdidine karşı seçimleri askıya almayı uygun bulmuştu. İlk olarak günümüzde böyle bir tehdit yok. İkincisi ise günümüzün sağ popülist liderleri parlementer sahnede her gün gördüğümüz oyunlar üzerinden kendilerini üretiyorlar. Geç faşizm için seçimlerin ikinci bir işlevi de seçim düşüncesinin bir tuzağa yol açması. Geç faşizmde önce bir sokak hareketi gibi direnişler bastırılıyor. Sonrasında seçim mücadelesi oluşuyor ve mücadele etme eğiliminden uzaklaşılıyor. Bu alanda da seçimler geç faşizm için işlevsel diyebiliriz” dedi. Son olarak stratejiden söz eden Oğuz, “Stratejilerimizi faşizmin yükselişini önlemeye dönük kurmamız gerekiyor. Sağ popülist liderlerin kitleyle kurduğu bağı zayıflatmak için kalıcı bir şekilde örgütlenmek gerekiyor” ifadelerini kullandı.

“KOLLEKTİF BİR TANIMLAMAYA İHTİYAÇ VAR”

Ardından söz alan Doğan Emrah Zıraman ise “Faşizme dair entelektüel çalışmada iki şeyin önemli olduğunu düşünüyorum. Birincisi kollektiflik. Literatürde faşizm sadece entellektüellerin bireysel olarak tanım yapacakları bir şey değil. Kollektif bir tanımlama ve karar alma mekanizmalarını da dillendirmeye ihtiyaç var. İkincisi mücadeleyle ilgili kısımda faşizme dair bir tanımlama çabası varsa ona dair mücadele de içermesi gerekiyor. En azından anti-faşizmi de gözetmesi gerekiyor” diye konuştu.

Ardından sözü devralan Süreyya Karacabey ise faşizm ve gündelik hayata değindi. Konuşmasında eğitimin önemine dikkat çeken Karacabey, “Bütün bunların bize gösterdiği baskıcı eğitim. Çok uzun zamandır insanlık eğitimi söz konusu. Size kırmızı ışıkta durmak öğretilirken başka şeylerin de öğretildiği bir süreçten geçiyoruz. Karşımızda çok büyük bir öğrenme biçimi var. Yaşanan bazı şeylere bir insan bunu nasıl yapar ben asla yapamam diyoruz. İşte bu söylem bizim tuzağa düştüğümüz an. Önce biz olsak yapmazdık ezberinden çıkmamız lazım” ifadelerini kullandı.

“FAŞİZMİ İLERDE DAHA FARKLI TARTIŞACAĞIZ”

Son olarak söz alan Hakkı Özdal ise siyasi mahpuslara selam göndererek konuşmasına başladı. “Türkiye’de sermaye sınıfı faşizme ne zaman ihtiyaç duydu” sorusuna cevap vererek bu süreçte iki önemli tarihin olduğunu belirten Özdal, “İlk tarih1958. Demokrat Parti neredeyse siyaseti yasaklaması noktasına geldi ve Vatan Cephesi’ni kurdu. Ardından İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası ikiye ayrıldı. Türkiye kapitalizmine dair bu ayrım çok şey söylüyor. 2. Tarih ise 12 Mart. 12 Mart’a sol eksiksiz olarak faşizm tespiti yaptı. 12 Mart faşizminin hangi koşullarda günümüze geldiğine bakacak olursak birkaç noktası var. İlk nokta 68 öğrenci hareketi. Aynı anda 68-69 ve 70’lerde sanayici kapitalizmin yükselişi. Aynı zamanda işçi sınıfının hem sayısının artması ve işçi sınıfının politik bir güç olarakta görülmeye başlanması” dedi.

Ardından “Sosyalistler işçi sınıfı örgütü, işçi sınıfının politik mücadelesinin merkezi. Buna çok ihtiyacımız var” diyen Özdal, sözlerini “Erdoğan’ın ‘iç cephe ve sıradaki biziz’ söylemi çok tesadüf değil. İç siyasete ilişkin bir planlama vardı. Kürt hareketiyle CHP arasında sonuç alan bir ilişki var. Esenyurt Belediyesi bunlardan biri. CHP ve Dem Parti arasındaki ittifak halk arasında oluşan bir ittifak. Bunu dağıtmaya yönelik bir hamle planlanmıştı. Eğer Ortadoğu yeniden biçimlenecekse Ortadoğu’daki Kürt varlığı önemli unsur olucaktır. AKP Kürt hareketini bir seçime zorluyor. ‘Müzakere etmezlerse eskisinden daha sert davranacağız’ dediler. Bu süreç Türkiye’nin herhangi bir sorunu çözme yöntemi değil ve bugün konuştuğumuz faşizm önümüzdeki dönemlerde bugünden farklı başlıklarla tartışacağımız bir konu olacak” diyerek tamamladı. (İzmir/ EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Haydarpaşa Garı’nda yeni oyunlar

SONRAKİ HABER

Urfa ve Sivas’ta kayyum protestosu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa