05 Kasım 2024 05:04

Ege adım adım NATO üssüne dönüşüyor

ABD-NATO ekseni içinde yer alan Türkiye gibi Yunanistan yönetimi de ülke topraklarını, Ege’yi ve Doğu Akdeniz’i bu eksenin ihtiyaçlarını göre düzenliyor.

Fotoğraf: Primeminister.gr

Paylaş

Seyit ALDOĞAN
Atina

Üzerinde yaşadığımız coğrafyaya yönelik 1990 ve sonrası yıllarda gündeme getirilen emperyalist planlarla “stratejik” ortaklıklara soyunan ve “pastadan” pay alma amacını dış politikalarının temel unsuru durumuna getiren bölge gericilikleri, bugün de başta Amerika olmak üzere emperyalizmin Ortadoğu’yu savaş ve müdahalelerle yeniden yapılandırma politikalarına açıkça destek veriyorlar. Bir yandan milyar dolarlarla ifade edilen silah ticareti, askeri üsler, tatbikatlar, sınırların dışına asker göndermeler, diğer yandan neredeyse rutin hale gelmiş anlaşmalara atılan imzalar... Kuşkusuz bölge gericiliklerinin “ulusal çıkarlar ve güvenlik” maskesiyle servis ettiği bu “stratejik ortaklıklar” bölge halklarını savaş ve katliamların hedefi ve kurbanı durumuna getiriyor.

Türkiye ve Yunanistan hükümetlerinin izlemiş oldukları politikalar tam da bu yöndedir. NATO ve ABD’nin her iki ülkeyi “kararlı” ve “güvenilir” ilan etmesinin nedeni emperyalist plan ve müdahalelere olan bağlılıklarıdır.

Hem Erdoğan hem Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis “ulusal güvenlik”ten bahsederken aslında emperyalist bağımlılık ilişkilerini daha da artıracak olan politikalara bağımlılığı teyit ediyorlar. Miçotakis Hükümetinin Ukrayna savaşında, ABD ve AB’nin Ortadoğu, Karadeniz, Balkanlar ve Doğu Akdeniz politikalarında aldığı tutum Yunan gericiliğinin propaganda ettiği gibi “Türk tehdidi”nden değil emperyalist bağımlılık ilişkilerinden kaynaklanıyor.

Yıllarca ekonomik kriz gerekçesiyle işçi ve emekçilerin kazanımlarını gasbeden, ücretleri düşüren, temel kamu hizmetlerini özel sermayeye açan Yunanistan hükümeti, şimdi bütçenin fazlalık verdiği propagandasını yapıyor. Ancak işçi ve emekçilerin gasbedilen hakları ve ücretleri gündeme geldiğinde “rekabetçi ekonominin korunması” ve “ulusal güvenlik” argümanı gündeme getiriliyor.

YUNANİSTAN TOPRAKLARI NATO’NUN HİZMETİNDE

Temmuzdaki son NATO zirvesinde üye ülkelerin gayrisafi milli hasılaların yüzde 2’sini NATO harcamalarına ayırması kararına ateşli destek veren Miçotakis Hükümeti silahlanmaya devasa miktarlarda bütçe ayırıyor. NATO ve ABD’ nin Trakya’da kurduğu üslere her türlü savaş gücü kaydırmasını, Doğu Akdeniz’den Karadeniz’e kadar olan coğrafyayı kontrol edecek radar sistemlerinin kurulmasını ve casus uçaklarının üslenmesini defalarca itiraf ettiler ve bu iş birliğini “ulusal güvenlik” için yapılan “stratejik ortaklık” olarak açıkladılar. ABD ve NATO’nun Ukrayna’ya verdiği askeri desteğin önemli bir bölümü son NATO zirvesinde ABD’nin isteği doğrultusunda kurulan ve içinde Romanya, Bulgaristan ve Yunanistan’ın yer aldığı “askeri harekat koridoru” aracılığıyla yapılıyor. Bölgedeki tüm ülkeler de NATO üssü durumuna getiriliyor.

Yunanistan Savunma Bakan Yardımcısı Yannis Kefaloyannis’in Rizospastis gazetesinde yayımlanan demecinde ABD ile savunma iş birliği anlaşmasında “Larisa Askeri Havalimanında olduğu gibi Yunanistan askeri kuvvetlerine ait sahalarda askeri yardım ve kolaylıklar sağlanmasının” teyit edildiğini söyledi. Bu kolaylıkları şöyle sıraladı: “Hava trafiği, uçakların bakımı, savaş gemileri ve keşif uçaklarının konuşlanması, hava taşımacılığı ve yakıt ikmali.” Anlaşma 2022 yılında imzalandı ve her yıl yenileniyor.

İSRAİL İLE ARTAN İŞ BİRLİĞİ

İsrail ve Yunanistan arasında da son yıllarda her alanda artan bir iş birliğinin olduğu Doğu Akdeniz’de münhasır ekonomik bölge başta olmak üzere askeri ve ticari anlaşmaların yapıldığı ve İsrail ordusunun da içinde olduğu çok sayıda tatbikatın gerçekleştirildiği biliniyor.

İsrail’in başta Filistin olmak üzere bölge ülkelerine yönelik savaş ve katliamlarda kullandığı yakıt, silah ve diğer askeri ihtiyaçlar Yunanistan üzerinden sağlanıyor. Motor Oil Petrol Şirketinden düzenli aralıklarla yakıt yükleyen gemilerin İsrail’e gittiği defalarca haber oldu. JA1 adı verilen uçak yakıtlarının Atina yakınında bulunan Agion Teodoron Rafinerisinden yüklendiği, gemilerin “Overseasship Holding Group” (OSG) Şirketine ait olduğu ve bu şirketin ABD ile İsrail arasında yapılan yakıt anlaşması doğrultusunda Agion Teodoron ve Salamina Rafinerilerine “Overseas Sun Coast” ve “Overseas Sandorini” isimli tanker gemilerini gönderdiği çıkan haberler arasında. Yunan hükümeti bu haberlere yönelik açıklama yapmaktan kaçınıyor.

Girit adasında bulunan Suda Amerikan üssünün devasa büyüklükte ve her türlü askeri hareketliliğe uygun olduğu da biliniyor. Ortadoğu’ya yapılan müdahalelerin hepsinde bu üs oldukça önemli bir rol oynadı. Doğu Akdeniz’deki gelişmeler, NATO’nun genişlemesi ve Rusya’nın abluka altına alınması planları doğrultusunda Batı Trakya’da kurulan üsler adeta tüm bölgeyi denetleme ve müdahale üsleri durumuna getirilmiş bulunuyor.

KIBRIS MESELESİ

Son zamanlarda Ortadoğu’da gündeme gelen gelişmelerle birlikte Kıbrıs sorununun da gündeme gelmesi kuşkusuz bir tesadüf değil. Uzun yıllar sonra Güney Kıbrıs (Kıbrıs Cumhuriyeti) Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis’in Beyaz Saray’a davet edilmesi ve askeri-ticari gündemli görüşmeler yapılması bölge yönetimlerinin önüne konacak yeni görevlere ilişkin somut bir örnektir.

Ayrıca Güney Kıbrıs’ın İsrail ile olan yakın ilişkisi, askeri ve ticari anlaşmalar, askeri üslerin kullanımı vb. bölgede önemli bir yer tutuyor. Yunanistan da bütün bu anlaşmalar içinde yer alıyor. Doğu Akdeniz’de ilan edilen münhasır ekonomik bölgelere ilişkin başta ABD, Fransız, İtalya petrol tekelleriyle anlaşmalar yapılmıştı. İsrail, Mısır, Yunanistan ve Güney Kıbrıs, Doğu Akdeniz konusunda ortak hareket ediyorlar. Bu eksenin mühendisi ise ABD emperyalizmi.

ADALAR NATO ÜSLERİNE DÖNÜŞÜYOR

30 Ağustos 2024 tarihinde, geniş haber kaynaklarına sahip Enikos haber sitesinde ABD yönetiminin acil koduyla Yunanistan’a 2 milyar avroluk bir yatırım önerdiği yazıldı. Haberde ABD’nin 1 milyon top mermisi üretmek için Yunanistan’a baskı yaptığı üzerinde duruluyor ve anlaşma sağlanamaması durumunda yatırımın Türkiye veya Arnavutluk’a yapılacağı vurgulanıyor.

İsrail adalarda İHA ve SİHA’ları tespit eden gelişmiş ve yaygın radar sistemleri kurdu. Enikos haber sitesi haziran ayındaki bir haberinde İHA’ları “Havada imha eden” sistemin kurulmasının da bir sonraki adım olacağını yazdı. Haberde Savunma Bakanı Nikos Dendias’ın genelkurmay başkanına adalara yönelik her türlü saldırının önüne geçebilecek caydırıcı sistemlerin kurulması emrini verdiği belirtildi. Dendias, “Gerekirse tüm Ege füze sistemleriyle donatılarak mühürlenecektir. Savunmasız yer bırakılmayacaktır” dedi.

Kuşkusuz bütün bunların gerekçesi “Türkiye’den gelen tehditler” olarak açıklansa da esas olarak ABD ve NATO’nun Doğu Akdeniz planlarının gereğidir. Türkiye’nin Lozan Anlaşması gereği adaların silahlandırılmayacağı iddiasını geçmişteki kadar gündeme getirmemesinin nedeni bu planlar. Adaların birer NATO-ABD üssüne çevrilmesi uzak bir olasılık değil.

TÜRKİYE BU PLANLARIN DIŞINDA DEĞİL

Erdoğan yönetimi de bu planların dışında bulunmuyor. İsrail’e yönelik “Katil, haydut” söylemleri sürse de ABD ve NATO’ya bağlılıkta kusur edilmemektedir. Türkiye’de iktidarın asıl korkusu, olası denge değişikliklerinin Kürt sorununu nereye taşıyacağıdır. Özellikle de bugünden çok “yarının Kürt sorunu” endişe yaratmaktadır ve kuşkusuz ezilen tüm halk kesimlerinin ve emekçilerin demokrasi talebiyle de ilgilidir.

ABD-NATO ekseni içinde yer alan Türkiye ve Yunanistan gericiliklerinin Filistin, Suriye, İran, Lübnan, Doğu Akdeniz, Balkanlar, Kürt sorunu vb. sorunlarda da görüldüğü gibi egemen güçlerin çıkarları gerektirdiğinde “İsrailleşmekten” çekinmeyeceklerini söylemek temelsiz değildir.

Emperyalizme ve bölge gericiliklerine karşı mücadele etmek dışında başka bir yol görünmüyor.  

ÖNCEKİ HABER

Tez-Koop-İş Samsun Şubesi Kadın Meclisi: Ücretsiz ve nitelikli sağlık hakkı için mücadeleye

SONRAKİ HABER

İzmir'de kadınların eylemi: "Çocukları biz koruyacağız"

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa