Yoksulluk arttıkça stres duygusu artıyor
İzmir’de 30 Eylül ile 3 Ekim tarihleri arasında 634 katılımcıyla yapılan saha araştırmasına en şiddetli hissettiği duygular stres ve kaygı kişinin geliri düştükçe artığı ortaya çıktı.
Fotoğraf: Mahsum Kara/Evrensel
Bir Arada Yaşarız Eğitim ve Toplumsal Araştırmalara Vakfı (BAYETAV) İzmir Barometresi, yılda dört kez yayınlayacağı ve her mevsimsel geçişte İzmir’in sosyolojik fotoğrafını çekerek kamuoyu ile paylaşacağı İzmir Barometresi araştırmalarının ilkini tamamladı. Vakıf raporlarını üç aylık periyodlarla kamuoyu ile paylaşacak. Barometre hem zaman içerisindeki değişiklikleri izlemeyi mümkün kılan ortak temalara sahip olacak hem de güncel ihtiyaçlar ile uyumlu olarak özel temalara odaklanacak. Saha araştırması Ekim ayında gerçekleştirilen ilk Barometre araştırmasının özel teması ise, eğitim oldu.
634 KATILIMCIYLA SAHA ARAŞTIRMASI
Raporu Dr. Bülent Şık, Dr. Cuma Çiçek, Dr. Serkan Turgut hazırladı. Araştırmanın saha çalışması 30 Eylül - 3 Ekim tarihlerinde, bilgisayar destekli telefon anketi (CATI) yöntemi kullanılarak gerçekleştirildi. Araştırma kapsamında İzmir’in 30 ilçesinden 614 kişi ile görüşülerek, yapıldı. Katılımcıların yüzde 50’si kadınlardan yüzde 50’si erkeklerden oluştu. Katılımcıların yüzde 21’i 18-29 yaş aralığında, yüzde 39’u 30-49 yaş aralığında, yüzde 40’ı 50 yaş ve üzerinde oldu. Araştırmaya katılanların eğitim durumları ise şöyle yüze 44’ü ilkokul ve altı, yüzde 29’u lise, yüzde 27’si yüksekokul, lisans veya daha üzeri eğitim. Türk -İşin açlık ve yoksulluk verisi ve asgari ücret üzerinden yapılan gelir dağılıma göre, katılımcıların yüzde 14,6’sı derin yoksul, yüzde 46,5’i alt grup, yüzde 20,8’i orta alt, yüzde 10,1’i orta üst, yüzde 8’i ise üst gruptan oluştu.
Yapılan araştırmaya göre; İzmirlilerin en şiddetli hissettiği duygular stres ve kaygı. Bu duyguların şiddeti, kişinin geliri düştükçe artıyor. Derin yoksulluk koşullarında yaşayan katılımcıların yüzde 61’i bu duyguları çok sık yaşadığını ifade ederken, üst sınıfta bu oran yüzde 47’ye kadar düşüyor. Buna karşı, İzmirliler İzmir’de yaşamaktan oldukça memnun. Katılımcıların yüzde 73.5’i İzmir’de yaşamaktan memnun olduğunu söylüyor. Ancak, politik tercihler ve de etnik mensubiyet İzmir’de yaşamaktan memnuniyeti etkiliyor. Araştırmaya göre AKP ve DEM Partiyi destekleyenlerde İzmir’de yaşamaktan memnuniyetin düştüğü görülüyor.
Farklı profiller tarafından İzmir’e atfedilen ve İzmir’de yaşam memnuniyetini artıran bazı unsurlar öne çıkıyor. Bu değerler, en fazla ortaklaşılandan başlayarak şöyle sıralanıyor:
i) kadınların kamusal yaşama eşit katılımı (yüzde 65),
ii) kültür-sanat olanaklarının zenginliği yüzde 57),
iii) İzmir’in çocuk dostu bir kent olması (yüzde 55)
iv) yeşil alan, park ve sahil gibi kamusal alanların zenginliği (yüzde 55).
GÜNDEM EKONOMİ VE KADINA, ÇOCUĞA ŞİDDET
Katılımcılara göre, Türkiye’nin en önemli gündemleri ekonomi ve kadına/çocuğa yönelik şiddet. Bu iki öncelikli gündemin hemen ardından mülteciler, dış politika, adalet sistemi ve güvenlik sorunları geliyor. Katılımcıların yüzde 80’inden fazlası, Türkiye’de ekonominin mevcut durumunu “kötü” olarak nitelendiriyor ve yüzde 60’ı bu durumun daha da kötüye gideceğini düşünüyor. Yalnızca Türkiye ekonomisinin değil, kendi hanesinin ekonomik durumunun da 5 yıl sonra şimdikinden daha kötü olacağını düşünenlerin oranı yüzde 40’a yaklaşıyor.
GIDA ERİŞİMİ ENDİŞESİ
İzmir’de yaşayan her 10 kişiden 3’ü, geçtiğimiz üç ay içerisinde gıdaya erişim endişesi yaşadığını söylüyor. Son üç ayda sıklıkla gıdaya erişemediğini ifade edenlerin oranı ise, yüzde 23. Alt gelir grubunda bu oran, yüzde 77’ye kadar yükseliyor. Katılımcıların kendilerini en fazla ilişkilendirdiği ilk üç kimlik; Atatürkçülük, milliyetçilik ve demokratlık. Her dört İzmirliden en az biri kendisini en fazla Atatürkçülüğe yakın hissediyor. Katılımcıların kendilerini en uzak bulduğu kimlikler ise aşırı sağcılar, dine yakın gruplar, mülteciler ve Araplar.
Katılımcıların yalnızca dörtte biri, mevcut koşullarda yeni bir anayasa yapılması konusunda toplumsal uzlaşının mümkün olduğunu düşünüyor. Katılımcıların yarıdan fazlası ise, Türkiye’nin BRICS üyeliğine karşı çıkıyor.
YEREL YÖNETİMLERİN HİZMETLERİ YETERSİZ
İzmir’de yaşam memnuniyetini en fazla düşüren faktörler ise, yerel hizmetlerde yaşanan aksaklıklar ve iş olanaklarının yetersizliği. Her 10 kişiden sadece 3’ü, İzmir’deki altyapı hizmetleri, yerel hizmetler ve iş imkanlarının yeterliliği konularında olumlu görüşe sahip. Belediye hizmetlerinden, özellikle dezavantajlı gruplara yönelik desteklerden ve kamusal sosyal olanaklardan memnuniyet AKP seçmenlerinde belirgin bir şekilde düşük. CHP seçmenleri ise şehrin sosyal ve kültürel imkanlarından görece memnun olsalar da, İzmir’de temel belediyecilik hizmetleri ile ekonomik fırsatların yeterli olmadığı fikrine katılıyor. DEM Partili her dört kişiden üçü de belediyecilik hizmetlerinden memnun değil.
EĞİTİME İLİŞKİN KANAATLER, KAYGILAR VE BEKLENTİLER
Araştırmanın özel teması olan eğitime ilişkin bulgulara bakıldığında; öğrenci okutmanın İzmir’deki en az dört haneden birinin meselesi olduğu söylenebilir. Bu hanelerde çocukların yüzde 87’si devlet okuluna gidiyor. İzmirliler iyi bir okulun her şeyden önce kaliteli bir eğitim sunması gerektiğini belirtiyor. Veliler, eğitim kalitesini değerlendirirken hem eğitim programını hem de öğretmenlerin niteliğini önemsiyor. Öğretmenin öğrencilere bireysel olarak ilgi göstermesi ve doğru yönlendirmeler yapması en sık dile getirilen talepler arasında. Fiziksel imkanlar bakımından ise öncelikler; okulların temizliği ve sınıf mevcudiyeti. İyi bir okulda aranan diğer fiziksel olanaklar ise teknolojik donanım, ulaşım kolaylığı ve beslenme seçenekleri.
EĞİTİM MASRAFLARI, OKUL TEMİZLİĞİ KAYGISI
Okulların güvenliği, öğretmen ilgisizliği, çocukların akran zorbalığı yaşama ihtimali, alınan eğitimin kalitesi ve çocukların alınan eğitimden sonra erişebileceği kariyer-iş fırsatları velileri en fazla kaygılandıran faktörler. Daha sonra; eğitim masrafları, okul temizliği, ulaşım ve yüksek sınıf mevcudunun da kaygı yarattığı görülüyor. Sınav odaklı eğitim sistemi ise, veliler üzerinde tek başına kaygı yaratmıyor. Farklı veli profilleri, ücretsiz okul yemeği talebinde buluşuyor. Katılımcıların yüzde 80’inden fazlası, çocuklara okulda bir öğün ücretsiz yemek verilmesini devletin en önemli sorumlulukları arasında görüyor. Bu yoruma, ücretsiz okul yemeğine ihtiyaç duymayan gelir grubu da katılıyor.
NİTELİKLİ EĞİTİME ULAŞMAK ÇOK ZOR
Katılımcıların yüzde 70’i, nitelikli eğitime ulaşmanın yeterli ekonomik gücü olmayanlar için son derece zor olduğunu düşünüyor. Eğitimin niteliğine ilişkin tatminsizlik ve memnuniyetsizlik orta sınıf ile üst sınıfta çok daha güçlü. Alt gelir grubundaki veliler, çocuklarının aldığı eğitimden daha az şikayetçi. Ancak, alınan eğitimin çocuklarına daha iyi koşullar getireceğine inanmıyorlar.
Aylık eğitim harcamalarının, gelir grubu fark etmeksizin büyük oranda 5.000 TL ve 10.000 TL arasında değiştiği görülüyor. Gelir ile eğitime yapılan harcamalar arasında tutarlı bir ilişki olduğu anlaşılıyor. Çocuğunu yurt dışında okutma arzusu çocuklarının aldığı eğitimden memnun olmayanlarda ve bu eğitimin çocuklarına daha iyi yaşam standartları getireceğine inanmayanlarda oldukça yüksek. Eğitimin kalitesinden memnuniyet ve eğitim yoluyla sınıfsal sıçrama umudu arttıkça, çocuğunu yurt dışında okutma arzusu zayıflıyor.
AKP’li velilerde eğitimin kalitesinden memnuniyet ve çocuklarının eğitim yoluyla daha iyi koşullara kavuşabileceğine duyulan inanç daha güçlü. CHP’li velilerde ise nitelikli eğitimin sınıfsal olduğu düşüncesi ve ücretsiz okul yemeği talebi daha görünür oluyor. Ücretsiz okul yemeği talebi ve çocuğunu yurtdışında okutma hayalinin, farklı siyasi görüşlerden velilerin birbirine en çok yaklaştığı konular olması dikkat çekici. Bayetav İzmir Barometresi kapsamında bir sonraki araştırmanın Şubat ayında yayınlanması bekleniyor. (HABER MERKEZİ)