3 Nisan 2013 12:46
Ezgi Görgü

Bombalama olayından sonra ölen insanlar hakkında herkes bir fikir beyan etti, katliam hakkında iyi (Unutursak kalbimiz kurusun)-kötü(Her kürtaj bir Uludere’dir!), özde ya da sözde bir sürü şey okuduk, duyduk, gördük ve izledik.

Gezdiğim bir fotoğraf sergisi üzerinden diyeceklerim var benim de. “Sen kimsin?​” derseniz; yaşadığım çağa tanıklık etmeye çalışan ve batıda yaşayan bir birey olarak “doğu”yu da hep merak etmiş biri diye kalabilirim aklınızda. Kürt coğrafyasının günlük yaşantısının bir parçası değilim bugün için, ama parçası olanları dikkatle izlemeye çalışıyorum bugünlerde. Yine acı bir tarihi gösteren 28 Aralık 2012’de baştan sona Kürtler ve kardeşçe yaşamak isteyen diğer halklardan insanlar, bugünü anmak, aynı olayın-olayların tekrarlanmaması, hesabının sorulması için ayaktaydılar.

Bu sebeple açılan “Faili Belli: Roboski Katliamı” sergisinde Roboski’de çekilen fotoğraflar Amed ve İstanbul başta olmak üzere 9 ilde ve yurt dışında çeşitli ülkelerde sergilenmekte, bu katliamın çözülmesi için bir adım daha atmakta. Belgesel fotoğrafçılık alanında insan hayatı için en kötü anları gösteren fotoğraflar var bu sergide, bu örnekleri görme “acısı”nı yaşatan bir ülkede yaşıyoruz. Garip olansa bunu yapmaktan hiç utanmayan bir yönetim erki. Nitekim bu fotoğrafları görmesi gerekenler de yine bu kesim başta olmak üzere ülkede yaşayan herkes olmalı.

BİR ANI YAKALAMAK İÇİN EN İYİ ARAÇ: FOTOĞRAF

Bir acı an, bazı halklar için binlerce andan birisi olmuş durumda. Geri gelmeyecek olanların ardından bir kıvranma hali. Diğerleri etrafında bağırabiliyorken hala, o (anne-daye) öylece durmuş, ‘yakalanmıştır’ fotoğraf karesinde sonsuza kadar. Çocuklarının yakalandığı bombalama zamanında durdukları gibi belki de. Kurtulamayacakları aşikar, üstlerine yağdırılan ateş topları yakacak, parçalayacak bedenlerini kaçış yok. O annenin de kaçışı yok, böyle bir andan, acıyı duyumsamaktan.

Bir annenin yüreğini soğutmasına, ferahlık vermesine neden izin vermiyor devlet ya da iktidar? Gittikçe gidiyor üstüne insanların. Sadece insan olmaktan dolayı -bile-  hesabını sorma ve yanıtını alma hakkına sahip anne-baba-kardeş-sevgili-eş-dost olan insanlara cevap vermeyi reddediyor yönetim her defasında.

İşte bu hesap sorma durumunda halkların bir arada olma hissi öne çıkmalı ki kaçışı olmayan şey-her neyse-ne Kürt halkı yalnız olsun ne de Türk halkı..

“Kendini tek eksene bağlamış memleket fotoğrafı, her türlü toplumsal sorumluluktan azade olduğunu zannederek yıllardır izlediği yolda ruhunu da, heyecanını da, etkisini de kaybederek kapalı bir dünya yaratmış, tekrarlardan muzdarip, gayet sıkıcı bir oyunla avutmaktadır kendisini. Gözlerini ve kalbini toplumsal olana kapatarak, objektifini de gerçeğin problemsiz görünümlerine çevirerek yaratılmış bir dünyadır bu. Tercih edilen budur. Çünkü açıktan açığa ifade edilmese bile bilinir ki gerçeğin toplumsal görünümleriyle kurulan her ilişki risk taşır. Bugün Türkiye’de fotoğrafla uğraşan geniş kesimi oluşturan kentli orta sınıflar, hayattan mümkün olduğu kadar erken emekli olma kaygısı taşıdıkları için, genellikle sıradan olanı, denenmiş, onaylanmış, yarışmış, ödüllendirilmiş, belletilmiş olanı tercih ederler. Çiğnenmiş olan sakızları yani.”

(Toplumsal Konular Çalışan Fotoğrafçının Maksadı Ne Olabilir? Mesele Dergisi Şubat-2009)

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et