Elie El Khoury: Amerikan seçimlerine değil direnişe güveniyoruz
İsrail saldırıları, diplomatik görüşmeler, ateşkes tartışmaları, iç savaş iddiaları... Lübnan'daki gelişmeleri Lübnan Komünist Partisi Merkez Komite Üyesi Elie El Khoury ile konuştuk.
Fotoğraf: Lübnan Komünist Partisi
Elif GÖRGÜ
İstanbul
İsrail’in eylülde kara harekatıyla genişlettiği Lübnan’a yönelik saldırıları sürüyor. Şu ana kadar Güney Lübnan’da 37 beldeyi yerle bir eden İsrail, 40 bin kadar konutu yıktı. Son bir yılda öldürdüğü Lübnanlı sayısı ise dün itibarıyla 3 bini aştı. Beyrut’ta da başta Dahiye bölgesi olmak üzere büyük yıkım var. Saldırılar nedeniyle yerinden edilerek ülke içinde göç etmek zorunda kalanların sayısı 1.5 milyonu buluyor. Genel sekreteri dahil birçok üst düzey yöneticisi suikastlarla öldürülen Lübnan Hizbullahı ise direnişe devam ediyor.
İsrail saldırılarını durdurmayan müttefikleri ise Hizbullah’a karşı bir cephe örebilmek için sık sık Lübnan’a geliyorlar. Bunların başında ABD geliyor. ABD Başkanı Joe Biden'ın Kıdemli Danışmanı Amos Hochstein İsrail ile Lübnan arasında birçok ziyarette bulundu. Lübnan yönetimi İsrail’in şartlarıyla bir ateşkese ikna edilmeye çalışıldı. Şu an ise ABD seçimlerinin sonuçları bekleniyor. Kimin ABD başkanı olacağının Lübnan ve Gazze’de durumu değiştirebileceğine dair beklentiler mevcut.
Tüm bu gelişmeleri Lübnan Komünist Partisi Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Elie El Khoury ile konuştuk. El Khoury ABD seçimlerinden direnişin durumuna, “iç savaş” iddialarından yerinden edilenlerin yaşadıklarına, sorularımızı yanıtladı.
İSRAİL LÜBNAN’DA HENÜZ HİÇBİR ŞEY BAŞARAMADI
İsrail’in saldırılarında; devam eden hava saldırıları ve güneyde başlayan kara işgali girişiminde son durum nedir? İsrail’in başlattığı bu savaşın güncel boyutları hakkında bize biraz bilgi verebilir misiniz?
Askeri operasyonlar açısından İsrailliler hiçbir şey başaramadılar. Çok sayıda asker ve çok sayıda makine, tank, zırhlı taşıyıcı vs. kaybediyorlar ki bu iyi bir şey. Bu da özellikle aldıkları büyük darbelerden sonra direniş için iyi bir itici güç oldu.
İsrail’in Lübnan’daki görünür hedefi 7 Ekim sonrası Hizbullah saldırılarını sonlandırmak ve sınırda kendi kontrolünde bir koridor oluşturmak olarak açıklanıyor. Komünist Parti İsrail’in Lübnan’a doğrudan saldırılarını ve güneydeki işgal girişiminin amacını nasıl analiz ediyor?
Temelde Netanyahu, kesin bir zafer yaratmaya, Hizbullah’ın işgal altındaki Filistin topraklarının kuzeyindeki faaliyetlerini kalıcı olarak sona erdirecek bir tür tampon bölge yaratmaya çalışıyor. Ve stratejik düzeyde ise İsrail, ABD’nin yavaş yavaş bölgeyi terk ettiğini ve Çin’in bölgedeki büyümesini ve etkisini kontrol etmek için nüfuzunu Güneydoğu Asya’ya yönlendirdiğini hissediyor. Netanyahu için mükemmel bir fırsat, bu fırsat gelecekte kaybolacak, çünkü ABD’nin desteği olmadan askeri, güvenlik ya da siyasi hedeflerine asla ulaşamayacak.
Komünist Partinin bu işgali nasıl algıladığına gelince, çok açık ki İsrail artık sadece güvenlik ve askeri hedeflere sahip değil, her zamankinden daha fazla olarak bölgeyi üstün bir şekilde kontrol etmek ve bölgedeki tüm ülkelerin temelde İsrail’e ve İsrail’in etkisine boyun eğdiği bir güç merkezi olmak istiyor. Ama aynı zamanda İsrail toplumunun kendisinde de bir değişim var, yeni topraklar işgal etme ve özellikle Litani’de (Güney Lübnan) yeni topraklara yerleşme hayalleri var. İsrail sadece bir “Yahudi varlığı” değil, kısmen bununla ilgili ama esas olarak sömürgeci ve yerleşimci bir varlık, bu da temelde savaşın özü. Bu dini bir mücadele değil. Ve evet, bu onun projesinin bir parçası.
İsrail’in siyasetini gerçekten etkileyen, yerleşimcilerin demografik yapısındaki büyümeyi fark etmek çok önemli. İsrail tarihinde bu hükümet kadar sağcı bir hükümet olmadı. Yerleşimler ve soykırımla ilgili çılgınca fikirleri öne sürüyor ve bu fikirler İsrail’in siyasi alanında son derece normalleşmiş durumda.
SAVAŞI HİZBULLAH KONTROL EDİYOR AMA SAVAŞAN BAŞKALARI DA VAR
Şu an için görünen direnişin Hizbullah savaşçıları tarafından yürütüldüğü. Bu doğru mu yoksa İsrail’e karşı direnişin bir parçası olan başka kesimler de var mı?
Hizbullah dışında İsrail’e karşı çıkan ya da savaşan var mı? Evet, var. Başka gruplar da var ama Hizbullah ile çok yüksek düzeyde iş birliği yapıyorlar. Ve temelde Hizbullah güneydeki savaşı kontrol ediyor. Bir de FHKC var, Pan Arap Marksist bir fraksiyon olan Filistin Halk Kurtuluş Cephesi. Şimdiye kadar 3 ya da 4 şehit verdiler. Ayrıca Lübnan’daki Müslüman Kardeşler’in bir uzantısı olan ve Hamas’a yakın olan “Al-Jama'ah Al-Islamiyah” da var. Ve başkaları da var.
Bu sadece siyasi ve askeri bir ittifak değil, aynı zamanda köylerde daha önce savaşmış olan insanlar da var. Bu onların ilk seferi ya da yaşadıkları ilk işgal değil. Onlar da köylerinde daha büyük bir işgali bekliyorlar.
ORDUNUN HEM SAVAŞMA KAPASİTESİ YOK, HEM DE AMERİKAN PLANI GEREĞİ UZAK TUTULUYOR
Lübnan ordusu şu anda direnişe katılmıyor ama İsrail’in hedefi olmaktan da kurtulamadı. En az 6 asker öldürüldü. Lübnan ordusu bu pozisyonunu daha ne kadar sürdürecek?
Lübnan ordusu bu çatışmaya, bu savaşa katılamayacak kadar zayıf. Hava saldırılarıyla kolayca katledilebilirler. Lübnan ordusu belki tarafsız değil ama savaşacak kapasitesi yok. Bu birincisi. İkincisi, Lübnan ordusunu uzak tutmaya yönelik siyasi bir karar var; özellikle Amerika’nın etkisi ve ordunun başındaki kişi üzerindeki baskısıyla orduyu çatışmadan uzaklaştırmak ve tırnak içinde “çözüm”ün parçası yapmak, orduyu Hizbullah’ın sınırdaki varlığının yerine koymak için. Yani temelde ordunun bu savaşı yürütecek ne siyasi iradesi ne de askeri kapasitesi mevcut.
İÇERİDE İKİ CEPHE VAR, BİRİ AMERİKAN BÜYÜKELÇİLİĞİ TARAFINDAN KONTROL EDİLİYOR
Bugün Lübnan’ı yöneten Hizbullah dışındaki siyasi güçlerin, farklı mezhepleri ve farklı siyasi ve ekonomik çıkarları temsil eden ve hatta farklı yabancı ülkelerle bağları olan siyasi grupların pozisyonu tam olarak nedir? Genel olarak İsrail saldırganlığına karşı ortak bir retorik var, ancak bu muhalif eğilimler arasındaki farklılıklar kendini nasıl gösteriyor?
Elbette Lübnan nüfusunun en az yarısı, siyasi olarak Hizbullah’ın karşısında. Ancak Hizbullah destekçisi olmayan ya da Hizbullah’a karşı olan insanların büyük bir kısmı mültecilere, yerinden edilmiş insanlara ve İsrail’le savaşma fikrine sempati duyuyor. Dolayısıyla şimdilik Hizbullah hakkında konuşmanın zamanı değil. Diğer kısım ise açıkçası Amerikan Büyükelçiliği tarafından kontrol ediliyor ve savaş üzerinde çok ama çok kötü bir etkileri var.
Temelde iki cephemiz var. Birincisi güneydeki askeri cephe, ikincisi ise iç cephe. İç cephede Hizbullah’a karşı belli bir ittifakın parçası oldukları ve temelde mültecilere ya da yerlerinden edilenlere karşı kışkırtıcılık yaptıkları ya da Amerikalılarla çok yakın çalıştıkları çok açık. Ve komünistler olarak bizim için bu bir ihanettir. Şu anda bu konuyla ilgili olarak yaşananlar bu şekilde.
HİZBULLAH ÇÖKERSE BİR İÇ SAVAŞ SENARYOSU OLABİLİR
ABD Başkanı Biden’ın Özel Temsilcisi Hochstein kısa süre önce Lübnan’a geldi ve bir dizi görüşme gerçekleştirdi. ABD Lübnan için ne istiyor ve ne planlıyor sizce? Ayrıca Lübnan’ın yeni bir iç savaşın eşiğinde olduğuna dair tartışmalar artıyor, bu gerçekten böyle mi?
Hem Hochstein ziyareti hem de Lübnan iç savaşı ile ilgili durumu yukarıda söylediklerim açıklıyor aslında. Yani evet, aynı güçler pratikte Lübnan içinde Hizbullah’a karşı bir tür darbenin parçası olarak bir iç savaş düşünüyorlar. İşte bu yüzden biz buna iç cephe diyoruz. Hizbullah zeminini koruduğu sürece böyle bir şey yapmaya cesaret edemeyeceklerdir çünkü Hizbullah’a bağlı ya da müttefiki olan başka güçler de buna izin vermeyecektir. Şimdilik böyle bir şey olmayacak. Ancak Hizbullah’ın çökmesi durumunda, Suudi Arabistan, İsrail, ABD ve Batı’nın silah göndermesi ve bir iç savaş senaryosu görmemiz yüksek bir olasılık olur.
Lübnan Komünist Partisi bölgedeki en köklü komünist partilerden biri ve bir direniş geçmişine sahip. Aynı zamanda dini mezheplere bölünmüş bir siyasi sistemde sınıf mücadelesi yürütmeye çalışıyor. Parti bu son süreçte önüne nasıl bir siyasi çalışma koydu?
Savaş 7 ya da 8 Ekim’de başlamadı. Hizbullah’ın, Hamas’ı ve Gazze’yi destekleme kararı yanlış değil çünkü bu bölgedeki tarihi mücadelenin bir parçası. Ve temelde şu anda bir söylem çatışması yaşanıyor bu yaşananlar ‘Hizbullah’ın hatası mı, değil mi’ diye... Ayrıca İsrail’i destekleyenler var. Bu üzerinde çalıştığımız birinci konu. İkincisi. Şu anda yaptığımız en önemli şey, mücadelenin bir parçası olan yerinden edilmiş insanların desteklenmesi. Onları elimizden gelen her şeyle desteklememiz gerekiyor; okullara yerleştirmek, yiyecek sağlamak, battaniye sağlamak, onurlarını korumak… Çünkü onların çocukları savaşıyor ve bizim sorumluluğumuz, öncelikle onları sağcı milislere ve militan destekçilerine ve yandaşlarına karşı korumaktır. Ayrıca sağlık ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Temel olarak, en büyük rolümüz lojistik, acil destek rolü ve insani yardım rolüdür.
SAĞLIK BAKANLIĞI DIŞINDA DEVLET YOK
İnsani duruma geçmişken, 1 milyondan fazla insan Güney Lübnan’dan kaçmak zorunda kaldı. Dahiye’ye yapılan saldırılar nedeniyle Beyrut içinde de yer değiştirmeler oldu. Biraz anlattınız ama bu insanlar şimdi ne yapıyor?
İnsanlar Beyrut’un güney banliyösü Dahiye’den ve güneyden toplu halde ayrıldılar. İlk gittikleri yer Lübnan Dağı, Şii olmayan köyler, temelde Hristiyanlar, Dürziler ve Sünni köyler ve kasabalar. Bunların yaklaşık yüzde 20’si toplum barınaklarında, çoğunlukla devlet okullarında ve geri kalanı apartman dairelerinde kalıyor. Ve ihtiyaçlar çok büyük. Sağlık Bakanlığının rolü dışında devlet yok. Bakanlık oldukça iyi bir performans sergiliyor, ama diğer bakanlıklar yok. Kimse bir şey yapmıyor. AB’den, Rusya’dan hatta Çin’den gelen insani yardım desteği var ama ihtiyaçlara kıyasla çok küçük bir miktar. Ama yine de örgütleniyoruz, fon topluyoruz ve elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Ve bir fark yaratıyoruz, ancak yine de fonlar gerçek ihtiyaçlara kıyasla oldukça az. İhtiyaçların ve yerinden edilmenin boyutuna kıyasla yeterli değil.
ABD’YE DEĞİL DİRENİŞE GÜVENİYORUZ
İsrail’in hedeflerini netleştirmek için ABD seçimlerini beklediğine dair yorumlar var. Yakın gelecekte Lübnan ve bölge halklarını nelerin beklediğini öngörüyorsunuz?
Amerikan seçimlerinin hiçbir şeyi değiştireceğini düşünmüyorum. Amerikan siyaseti siyonist etkisi altında. Bu yüzden güvenmemiz gereken şey Hizbullah’ın sahada ne yapabileceğidir. Lübnan’ın içinde herhangi bir mezhep çatışmasının yaşanmasına izin vermemek için kendimize güvenmemiz gerekiyor. İkinci olarak da kazanmak için direnişe güvenmeliyiz.