Bir Tarlabaşı varmış, bir Tarlabaşı yokmuş
Ülkenin en önemli foto muhabirlerinden biri yıkılmak üzere olan Tarlabaşı’nı can havliyle belgelemeye çalışırken, ürettiği fotoğrafları facebook’ta yayınlıyorsa en hafif deyimle bir şaşkınlık yaşayabilirsiniz. Üstelik bu fotoğrafçının bir “facebook çılgını” olmadığını biliyorsanız şaşkınlığı
İki yıl önce Tarlabaşı sokaklarında dolanırken esnaftan kentsel dönüşüm uygulanacağını duyan Ali Öz, “Hızla belgelemeliyim” demiş. Belki bunu demeden önce ilk fotoğrafını çekmiştir bile. Bazıları önce eylemcidir çünkü, uzun süre düşünmezler. Bütün yaşam pratiği bir saf tutma öyküsüdür, kimin yanında duracağını bilir. En önemlisi, fotoğraf çekmekle yetinmez. “Altı ay geçmişti, ben sürekli fotoğraflıyorum Tarlabaşı’yı. Herhangi bir gazetede çalışmıyorum ama sadece fotoğraf çekmek yetmezdi, bu insanların sesini duyurmalıydım. Sosyal medyayı kullanmaya karar verdim” sözleriyle anlatıyor Ali Öz. Yıkımları, boşaltmaları engelleyemese de “Bir zamanlar Tarlabaşı’da mutlu insanlar yaşardı” diyen fotoğraflar Ayıp Şehir ismiyle kitaplaştı.
TARLABAŞI SARIŞIN SAHİPLERİNİ BEKLİYOR
Bir duvar yazısı fotoğrafı daha var kitapta, “İnsanlar nerede?”...
“O sorunun cevabını ben de bulamıyorum. İnsanlar bir gecede buharlaştı. Göç fotoğrafı çekmekte ben bile zorlandım, o kadar hızlı gelişti ki olay.” Dava açıp kazanan bir kaç insan dışında herkes değişik yollarla hızlıca uzaklaşmış Tarlabaşı’dan. TOKİ, boşaltılan evlere, restore edilemez kararı alıp, yıkabilmek için, “girin, yağmalayın” çağrısı yapmış halka. Yoksul insanlar ya evdeki süslemeleri satmak için yağmalamışlar, ya da ahşaplarını sobada yakmak için. Bodrumlarda hazine dahi aranmış. Yağma sonunda yıkılan evler olmuş.
“Burası İstanbul’un en sağlam bölgesi, depremde en son yıkılacak yerler. İnsan profili de değişiyor, reklamlarda gördüyseniz, uzun boylu sarışın beyler ve hanımlar. Hiçbir zengin yoksulla aynı yerde oturmaz. Bu yıkım küçük bir alanda başladı ama Kasımpaşa, Dolapdere’ye kadar genişleyecek. Yoksullara şehir merkezinde yaşam hakkı yok. Oysa yoksul, bir sığınak bulmuş yaşıyor, midye dolmasını yapıyor, mısırını kaynatıyor, kestanesini yapıyor, yol parası harcamadan Beyoğlu’da satıyordu.”
Tarlabaşı’da fotoğraf çekmek on sene önce de “yürek isterdi”. Ama Ali Öz’ün çalışmaya karar verdiği sırada insanlar yıkım endişesiyle çok daha da agresifti. Yıkım ekipleri için fotoğraf çektiği bile düşünülebilirdi. Bu ilişkiyi nasıl kurduğunu soruyorum. “Bir adam her gün senin kapının önüne geliyorsa bu adamın bir derdi var diye düşünürsün. Onu kabul edersin. Çok inatçı bir adamım ben. Travestiler fotoğraflarının çekilmesine büyük tepki gösterir normalde. Ama beni yoldan çevirip “çek” diyorlardı. Çocuklar fotoğrafçılara saldırır ya, ben sokağa girdiğimde istiflerini bile bozmuyorlardı artık. O kadar alışmışlardı ki. Zaman zaman televizyon röportajlarını izleyip; abi ne güzel söyledin” diyorlardı. EVE GİDİP AĞLADIĞIM ÇOK OLDU “Buradaki sefalet arttıkça burası dünya yoksullarının merkezi oldu. Siyahlar, Bangladeşli, Pakistanlı, Azeri, ne kadar yoksul insan varsa... Pakistanlı Muhammet bodrum katında, ışıksız, korkunç bir evde yaşıyor. Azeri bir kadın tek gözde üç çocuğunu büyütmeye çalışıyor. Siyahlar odaya silme yatak serip her yatakta beş altı kişi yatıyor. Feci hayatlar. Bütün bu acılara tanık oldum. Eve gidip ağladığım çok oldu. O sokakların kokusunu unutamıyorum. Çöpleri özellikle almıyorlar, yazın fena koku yapıyordu.” Önce Adana sonra Çankaya Belediyesi kitap yapalım demiş, ikisi de olmamış. Oyalamış oyalamış destek vermemişler. Çankaya Belediyesinin yaptığından dolayı kitap sevincinin kursağında kaldığını söylüyor. Fotoğraf Evi ve Yurtiçi Kargo’nun desteğiyle Ayıp Şehir’i basan Ali Öz’ün yeni projesi Siyahlar, en büyük hayali ise “Türkiye Politik Belgeseli”ni kitaplaştırmak. ALİ BEYLER HARİÇ Ali Öz sayesinde pek çok fotoğrafçının ilgi odağı olmuş Tarlabaşı. Günübirlik gelen fotoğraf avcılarından sıtkı sıyrılan Tarlabaşılı duvara, “Fotoğraf çekmelere doymadınız” yazmış önce, sonra hemen istisnasını eklemiş; “Ali beyler hariç” “Fotoğrafçılar bana facebook’tan mesaj atıyor, biz de gelmek istiyoruz diye. Gelin diyor, gezdiriyordum Tarlabaşı’yı. Ertesi gün bir açıyorum Facebook’u, ‘Tarlabaşı’yı çektik’ diye albüm paylaşılıyor falan. İşte “Ali Beyler hariç” böyle oldu. Oysa bu kadar kolaysa neden iki yıl gecemi gündüzüme kattım ben.” (İstanbul/EVRENSEL)