07 Kasım 2024 16:20

İlhan Erdost katledilişinin 44. yılında anıldı

Mamak Askeri Cezaevi’nde öldürülen yayıncı İlhan Erdost, mezarı başında anıldı. Avukat Şenal Sarıhan, “Onlar döve döve öldürmek istediler, biz öve öve onları yaşatmaya devam edeceğiz” dedi.

İlhan Erdost mezarı başında anıldı | Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı'nca "yasak yayın bulundurduğu" gerekçesiyle gözaltına alınan ve Mamak Askeri Cezaevi'nde dövülerek öldürülen yayıncı İlhan Erdost, ölümünün 44. yılında Karşıyaka Mezarlığı'ndaki mezarı başında anıldı. Anmaya, Erdost'un eşi ve kızlarının yanı sıra CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Avukat Şenal Sarıhan, Toplumsal Bellek Platformundan Özge Mumcu ve Eren Aysan'ın yanı sıra çok sayıda edebiyatçı ve Erdost sever katıldı.

Kızı Alaz Erdost "Dayanışmanız bize güç veriyor. Bu babamın ve amcamın gücü aslında. Bize hâlâ 44 sene sonra burada toplayan. Kendi evime taşınırken seneler önce. Annemlerle yaşadığım evdeki kütüphanelerin benim odama düşen kısmını beraberimde getirdim. Evde o kadar çok kitap vardı ki kendiisteğimizle aldığımız özel kitaplar hariç diğerleri odamızdaki kütüphanenin raflarına bir ayrım yapmadan yerleştirilmişti. Ben de topladım hepsini geldim. Zamanla evdeki kitapları ayıklamak istedim" dedi. 

Erdost, konuşmasına şunları ekledi:'"'Gece sensiz, gece sessiz, geceler bitmek bilmiyor. Ben kimsesiz. Evimiz dopdulu, evimiz bomboş. Gözlerimden yüreğime yaşlar dinmiyor. Dursun, yağmasın kar. Toprağın altında'  Bu koparılmış bir ajanda sayfasına, annemin el yazısıyla yazılmış şiirlerinden sadece biri. Bazı yerleri karalanmış ve sonu eksik kalmış. Kütüphanedeki bir kitabın arasından çıktı. Bir sonraki sayfasında da kardan adam çizilmiştir. Bunu gözünüzde canlandırabilsiniz. Nokta nokta virgül hat, işte size bir surat. Biliyorum ben bu tekerlemeli çizimi. Küçük kuzenlerimi oyalamak için yapardım. Acaba annem şiirini bizi susturmak için mi yarım bırakmıştı yoksa 'Toprağın altında' yazacak bir şey mi kalmamıştır. Bu yazıyı yazmaya çalışırken karşımda 30 yıllık can arkadaşım Özge oturuyor. 'Gelsin sevenlerin yanına gelsin. Karlar örtülü başına gelsin. Türküler'in kulağı kapı zilinde. Alaz resimlerin başına gelsin. Gül'ün öldü, yalnız ayakta yürür. Kavrulmuş yüreği kan mı tükürür? Gidişin değildi senin elinde."' Bu yarım kalmış şiiri yazan annem, o sırada 28 yaşındaydı. Ben 30 yıllık arkadaşlığımdan küçük.  Aklıma Metin Göktepe'nin annesiyle yaptığı bir konuşma geliyor. 'Anne devrim yakındır' diyor Fadime Göktepe'ye. Fadime Anne de 'Ne devrimi Metin? Şimdiye kadar kim kimi devirdi' diyor. 'Sen görürsün anne, sen görürsün' diye cevap veriyor Metin.  Yarım kalan sadece Metin'in hayali miydi? Yoksa biz hayal kurmayı mı bıraktık. 'Can kızın seni sorar.Hergün telefonla arar. Gül'ünün ciğeri yanar, nerede İlhan'ım diye. Akşam gelecektin hani? Yollara baktırma beni. Alaz'ın tanımaz seni. Zulüm nere, niye bize'. Annemin yazdığı ve eksik kalmamış tek şiir bu. O zaman elimizde kalanlar Can'ın tükenmiş sözü, annemin tamamlanmamış şiiri, Metin'in yarım kalmış hayali, Hrant'ın güvercin tedirginliği. Annem doğru der: Zulüm nere, niye bize"

Kızı Türküler Erdost, "Bir çocuğun taşıdığı en büyük yük ebeveynlerinin yaşanmamış hayatlarıdır. 44 yıllık bir yük. Üstelik normalde acıların zaman geçtikçe sönümleneceği beklentisine karşıt olarak gittikçe büyüyen bir yük. Yalnızca ailesinin değil bir toplumun omuzlarında. Bizler hep birlikte böyle bir yükü sırtlanarak yaşamaya çalılşıyoruz. 1995 yılında bir araçla kaçırılarak kaybedilen Fehmi Tosun'un kızı Besna Tosun,  2016 yılında 8 yaşındaki oğlu ile Cumartesi Annelerinin Galatasaray Meydanındki buluşmalarına gittiklerinde oğlunun dedesiin katili için 'İnsanlar el ele tutuşsalar aslında kaybolmazlar' dediğini söylüyor bir söyleşide. O yaşta dönüşü olmayan bir gidişi anlamlandırmanın zorluğu tanık benim için. El ele tutuşmak gidenleri getiremezdi belki ama acıların olduğu kadar umudumuzda da el ele tutuştuğumuz. Bu yükü tutuşarak biraz olsun hafiflettiğimiz kocaman bir ailemiz vardiye avunuyorum" ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Erdost ailesini, İlhan ve Muzaffer Erdost'un bütün dostlarını 44 yıl önceki büyük utanç ve acıyı halen daha yüreğimizde hissederek selamlıyorum. 44 yıl önce sözden korkanlar, kitaplardan korkanlar, kitapları coplarla susturmaya çalışanlar İlhan Erdost'u cezaevinin bir bloğundan diğer bloğuna taşıma bahanesiyle bir cezaevi aracının içinde 20 dakika içinde hunharca katlettiler. Öldüresiye dövdüler ve ardından da kısa süre sonra hayatını kaybetti. Bütün ölümler acı, bütün ölümler ailelerin yüreğinde sızı bırakıyor ama İlhan Erdost'un ölümü, ölüm şekli onun bütün sevenlerinde, o gün daha doğmamış olanlarda bile bu ölümden haberdar olduktan sonra içlerinde bir tarihle hesaplaşma duygusu yaratıyor. Maalesef bazı suçlular aynı organize, bazıları devlete suç işlettiklerinde organize suç örgütleri ile benzer yöntemler kullanırlar. Semboller üzerinden giderler. İbreti alem olsun diye korku salmak için yaparlar ve sembol tarihleri kullanırlar" dedi.

Özel şöyle devam etti: "Bundan yıllar sonra yine bir 12 Eylül günü, 12 Eylül 2010 günü aslında devleti bu sefer bir başka suç örgütüne tamamen emanet etmek için, o dönemin Fetullahçılarıyla, o Fetullahçıların birlikte olduğu bugünkü iktidar, bu sefer de 12 Eylül simge gününü araçsallaştırarak 12 Eylül'le hesaplaşacağız şeker kaplamasıyla bu devleti ele geçirdikleri anayasa değişikliğini bu millete hem yutturdular hem dayattılar. Güya 12 Eylül'le hesaplaşacaklardı, bir hesaplaşma görmedik. 12 Eylül'le hesaplaşacak olanlar dönüp de bu İlhan Erdost niye gözaltına alındı, nasıl dövüldü, gerçekten bu emri kimler verdi, bu cinayetin kanı kimlerin elinde diye hiç merak etmediler. Burada söyleyeceğim söz şudur: Suçları ile birbirlerine bağlı olanların bağı, en güçlü bağlardan bir tanesidir. Bugün de göbeğinden birbirlerine suçları ile bağlı olanların neler yaptıklarını, hangi suçları nasıl örttüklerini, kimlere cesaret verdiklerini ve halen kimlerden korktuklarını görüyoruz. Ama ondan daha güçlü bir bağ var. Bu birbirlerine acıları üzerinden bağlı olanların, haklıların gücü ve bağı. O birbirlerine acıları önünden, acılarıyla bağlı olanların huzurunda şu sözü veriyorum. Bir gün buraya iktidar partisinin genel başkanı olarak geldiğimde, o gün devlet, İlhan Erdost'tan, acıttığı bütün canlardan, babasız bıraktığı bütün evlatlardan, gözü yaşlı bütün eşlerden, annelerden özür dilemiş olacak. O güne kadar mücadelemiz devam edecek."

"ACILARIMIZI DİRENCE ÇEVİRMENİN GÜCÜNÜ İFADE ETTİK"

Kızlarının konuşmasının ardından eşi Gül Erdost şiir okudu. Ardından Avukat Şenal Sarıhan, "Biz 44 yıldır burada acılarımızı dirence çevirmenin gücünü ifade etmek için bir arada olduk. Hep birlikte olduk. Sıkı yönetim mahkemelerinin bulunduğu yerde aynı zamandan cezaevleri vardı. A ve B blok onlara göre gizli örgüt üyelerinin kaldığı yerdi. C Blok da sivil toplum örgütlerinden, sendikalardan arkadaşlarımızın tutulduğu yerdi. Muzaffer Abi'yi ve İlhan'ı onlardan birine doğru götürüyorlardı. Biliyorlardı ki o yapılmayan yargılamama onları özgürlüğe bırakacaktı ama her ikisini de özgür bir yaşamın içine göndermek istemediler. Onlar döve döve öldürmek istediler, biz öve öve onları yaşatmaya devam edeceğiz" dedi.

Sarıhan'ın konuşmasının ardından Özge Mumcu, Eren Aysan söz aldı. İHD ve Devrimci 78'liler Derneği adına yapılan konuşmaların ardından anma  Şair,Fotoğrafçı Mehmet Özer'in okuduğu şiir ile sona erdi. (Ankara/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Sağlık çalışanlarının iş bırakma eyleminin 3’üncü günü: Süresiz iş bırakma dahil planlarımızı yaptık

SONRAKİ HABER

Karşıyaka Belediyesi Kent AŞ işçileri haksızlıklara karşı yürüdü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa