RSF, Trump'ın basın karnesini çıkardı: Şiddet içeren dil, tehdit, gözdağı

ABD’nin yeni Başkanı Donald Trump’ın seçim kampanyası sırasında ve önceki yönetimi sırasında medyaya karşı sık sık şiddet içeren bir dil ve tehditler kullandığını, göreve ikinci kez seçilmesinin de Amerikan gazeteciliği ve küresel basın özgürlüğü için tehlikeli bir zamanı işaret ettiğini belirten Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) “Trump, medyaya karşı bugüne kadar benimsediği düşmanlığı ikiye katlamak yerine, yerel basın özgürlüğü iklimini onarmak ve Amerika Birleşik Devletleri'ni basın özgürlüğünde küresel bir lider olarak yeniden konumlandırmak için fırsatı değerlendirmeli” dedi.

Trump, siyasi arenaya girdiğinden beri kendisini eleştiren tüm haberlerden “sahte haber” olarak bahsetti. İlk başkanlığı sırasında bu terimi 2 binden fazla kez kullandı. 2024 seçimleri öncesinde de seçim kampanyasında haber sektörünü azarlamaya devam etti, sözlü saldırılar gerçekleşti. Hatta Federal İletişim Komisyonu'nu (FCC) defalarca hoşuna gitmeyen medya kanallarının lisanslarını iptal etmeye çağırdı.

MEDYA KURULUŞLARINA DAVA AÇTI

RSF’nin verilerine göre; Trump'ın medya karşıtı saldırısı 5 Kasım seçimleri öncesinde hız kazandı. Trump 1 Eylül'den 24 Ekim'e kadar yaptığı konuşmalarda medyaya en az 108 kez hakaret etti, saldırdı veya tehdit etti.

Trump, rakibi Demokrat adayı Kamala Harris ile yaptığı "60 Dakika" röportajını yayınladığı için CBS'yi anlamsızca dava etti. Programı Harris'in yanıtlarını daha iltifat edici görünmek için manipüle etmekle suçladı ve sosyal medya sitesi Truth Social'da "CBS lisansını kaybetmeli" dedi. Daha sonra el artırdı ve Fox News ile yaptığı bir röportajda CBS'ye karşı "kayıtlarına celp göndereceğiz" dedi.

Trump, başkanın doğrudan sahip olmadığı yetkisine rağmen, FCC'nin televizyon istasyonlarının yayın lisanslarını iptal etmesi için en az 15 çağrıda bulundu. ABC News'in Harris ile yaptığı tekil tartışmayı yayınlamasının ardından da cezalandırılması çağrısı yaptı. Seçilirse NBC News ve MSNBC'nin ana şirketi olan Comcast'in "ihanet" nedeniyle soruşturulacağını söyledi. Washington Post hakkında ise Federal Seçim Komisyonu'na şikayette bulundu.

Trump'ın Başkan Yardımcısı seçilen JD Vance, seçim kampanyasında destekçileri ve muhabirler arasında çatışmayı körüklemek için kendine özgü bir formül geliştirdi. Vance, destekçileri arasında kendisine soru soran herhangi bir muhabiri yüksek sesle yuhaladıkları çok sayıda basın toplantısı düzenledi.

SOSYAL MEDYANIN ‘MUSKLAŞMASI’

RSF “Donald Trump'ın teknoloji devi Elon Musk ile yakın bağları ve ona bir iş vaadi de endişe verici” dedi. “Musk'ın liderliğinde X, denetlenmeyen yanlış bilginin bir çöplüğüne düştü” diyen RSF şöyle devam etti: “Musk'ın kendisi de düzenli olarak yüz milyonlarca takipçisiyle açıkça yanlış paylaşımlarda bulunuyor. Musk'ın Trump Beyaz Sarayı'ndaki rolü, bu bilgi kaosu vizyonunun çevrimiçi olarak daha da yayılması riskini doğuracaktır. Trump'ın seçim zaferi belirginleştikten sonra Musk'ın X hakkındaki ‘Artık medya sizsiniz’ paylaşımı, daha da endişe verici bir durumun geleceğini öngörüyor.”

‘BASINA SALDIRI, BİLME HAKKINA SALDIRIDIR’

ABD’den RSF İcra Direktörü Clayton Weimers tüm bu yaşananlardan sonra “Basın özgürlüğü, Amerika'yı ilk etapta harika yapan demokrasimizin temel direklerinden biridir. Basına saldırmak aslında Amerikan vatandaşlarının bilme hakkına bir saldırıdır” dedi ve şöyle dedi: “Trump'ın yeni yönetimi medyayla olan tutumunu değiştirebilir ve gazetecileri korumak, güçlü ve çoğulcu bir haber medyasına elverişli bir iklim geliştirmek için somut adımlar atmalıdır. Trump hangi yolu seçerse seçsin, RSF basın özgürlüğü ve gazetecilerin güvenliği için yorulmak bilmez bir savunucu olmaya devam edecektir.” (MEDYA SERVİSİ)

ABD neden Trump'ı seçti: Prof. Cihan Tuğal değerlendirdi

Donald Trump nasıl bir yönetim kuracak?

ABD'deki Müslümanlardan Trump'a Gazze'deki savaşı sonlandırma çağrısı