Asgari ücret için işçiler kendi sözlerini söylemeli
"İşçilerin 22-23 bin arasındaki asgari ücret tahminleri kendilerine değil patronlara ait. İşçiler kendi yanıtlarını ortaklaştırıp söyleyemezlerse asgari ücret mücadelesinin kazananı olamayacaklar."
Fotoğraf: Pixabay
Özgür KAYA
Ankara
Kasım ayına girilmesiyle birlikte yeni asgari ücrete dair tartışmalar da hız kazandı. Temmuz ayında da zam yapılmayan asgari ücret, yıl sonuna doğru enflasyon karşısında günbegün zayıflamaya devam etti. İşçi ve emekçiler arasında da ücretlerin reel olarak düşüşü farklı endeksler ile ifade ediliyor. Akyurt sanayi bölgesinde farklı iş kollarında çalışan işçiler düşüncelerini şu sözlerle aktarıyor: “Ocak ayında en ucuz telefondan 3 tane alabiliyordum, şimdi aynı telefondan 2 tane alamıyorum”, “Ocak ayında 30 kartondan fazla sigara alabiliyordum, şimdi 20 karton zor alıyorum.”
Aynı konuya hükümetin yorumu ise işçilerden ‘biraz’ farklı. Geçtiğimiz günlerde Bakan Şimşek dolar kuru ile bakıldığında asgari ücretin aslında çok da değer kaybetmediğini ifade etmişti. (Doların Merkez Bankası eli ile baskılandığına dair genel bir kabul olduğunu da hatırlatalım.) Gelişmekte olan ülkelere bakıldığında da bizim asgari ücretimiz yüksek diye de görüş belirten Bakan, ülkemizin 29 ülke arasında 26. sırada olduğunu atlamış gibi duruyor. Bakanın bu yaklaşımı işçiler arasında çok da karşılık buluyor diyemeyiz. İşçilerin, Bakanın bu görüşlerine tepkileri de yüksek. Bir işçi, “Yokluk görmemiş, asgari ücretle çalışmamış biri olduğu çok belli, ne kiralardan haberdar ne marketlerden” diyerek tepkisini gösteriyor. Başka bir işçi de “Ben her gün sabah marketin önünü süpürüyorum. Çöpe atılan etiketleri cebime koydum, her seferinde zam gelmiş. Neden bahsediyor bunlar” diyor.
"BAKAN PATRONLARI ANLAMAYI TERCİH EDİYOR"
Ancak işçilerin Bakana dair tepkilerinde bir eksik yan var. “Bu Bakan işten anlamıyor, bizi de anlamıyor” görüşü yaygın. İşçilerin bu görüşü, sorunu Mehmet Şimşek’in şahsında tarif etmiş oluyor. Oysaki Bakan örgütlü sermaye güçlerinin ihtiyaçlarını tarif ediyor. Geçtiğimiz günlerde de Ankara Ticaret Odası Başkanı Gürsel Baran, Merkez Bankasının asgari ücrete yüzde 25 zam tartışmasına katıldıklarını ifade etmişti. TOBB Konfeksiyon ve Hazır Giyim Sanayi Meclis Başkanı Şeref Fayat da asgari ücrette brüt ücretten net ücrete aktarımın daha yüksek olacağı bir formül bulunmasını umut ettiklerini söylerken, “Aksi takdirde asgari ücrette 25-26’nın üzerinde bir artış maalesef çok daha büyük bir istihdam çıkışına sebep olacak. Deutsche Bank’ın notunda yer alan asgari ücrette yüzde 30'un üzerindeki zammın işletmeleri zorlayacağı görüşüne katılıyorum” demişti. Aslına bakılırsa şunu söyleyebiliriz: Bakan Şimşek işçileri anlamıyor değil, patronları anlamayı tercih ediyor.
"TAHMİNLER İŞÇİLERİN DEĞİL PATRONLARIN"
Peki, işçiler kendileri için ne istiyor? Asgari ücret ne kadar olur diye sorduğumuzda tek kalemden çıkmış gibi bir yanıt geliyor görüştüğümüz işçilerden: “22-23 bin olur.” Bu yanıt yukarıda da örneklerini verdiğimiz patron temsilcilerinin önerisinin neredeyse aynısı. Uzun zamandır medyada gezen, sermayenin ihtiyaç ve isteğiyle ortaya çıkan yüzde 25 civarında zam söylemi, işçileri de tesiri altına almış gibi görünüyor. Asgari ücret ne kadar olursa ihtiyaçları karşılayacağını sorduğumuzda ise yanıtlar değişiklik gösteriyor. 30 bin diyenden 50-60 binlere kadar farklı farklı cevaplar geliyor. Söylenen rakamlar da gösteriyor ki 22-23 bin arasındaki tahminler aslında işçilere değil patronlara ait. Eğer işçiler kendi yanıtlarını ortaklaştırıp yüksek sesle söyleyemezlerse bu asgari ücret mücadelesinin kazanan tarafı olmaları zor görünüyor.