10 Kasım 2024 04:00

'Mağduriyetin' gerçek yüzü: Kadınların aldığı nafaka asgari ücretin çeyreği etmiyor

Türkiye gündemi ne kadar yoğun olursa olsun, iktidar çevresi nafaka hakkına yönelik saldırılarına devam ediyor. Nafakaya yönelik iddiaları ve verileri Avukat Zekiye Karaca Boz ile konuşuyoruz.

Fotoğraf: Dilara Açıkyıldız/csgorselarsiv.org

Paylaş

Sıla ALTUN
İstanbul

Türkiye gündemi ne kadar yoğun olursa olsun çeşitli medya kanalları vasıtasıyla nafaka hakkına yönelik “mağduriyet” iddiaları gündemden düşmüyor.

Bu mağduriyet, kadınların erkeklerle kısa evlilikler yaparak ömür boyu, yüksek miktarda nafaka aldığı iddialarına dayandırılıyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ve iktidar kanadından çeşitli siyasetçiler bu iddialar üzerine nafaka hakkını sınırlandıracak ya da nafaka bağlanmasını zorlaştıracak çeşitli uygulamaların “Mağduriyeti giderme” adı altında hayata geçirilmesini savunuyor.

Örgütlenen nafaka karşıtlığının karşısında ise kadın örgütleri kendi verilerini toplamaya çalışıyor ve nafaka hakkının tam anlamıyla sağlanamamasından kadınların zararlı çıktığını anlatıyor. Kadın Dayanışma Vakfının hazırladığı 2024 yoksulluk nafakası izleme raporu, bu iddialara verilerle cevap vermesi açısından oldukça önemli. Yoksulluk Nafakası İzleme Raporu Araştırma Koordinatörü Avukat Zekiye Karaca Boz, yaptıkları araştırmanın sonuçlarını ve iktidarın nafakaya yönelik tutumunu değerlendiriyor.

GERÇEKLER İDDİA EDİLENDEN FARKLI

Nafaka hakkına dair tartışmalar devam ederken 2019 yılında bir yoksulluk nafakası raporu yayımladınız. Nafakaya yönelik tartışmalar o günden bu yana nasıl ilerledi ve 2024 yılında neden bu raporu güncelleme ihtiyacı duydunuz?

Nafaka tartışması Türkiye’nin gündemine 2011 yılında yoksulluk nafakasına dair verilen bir kararla geldi. Bir mahkeme, yoksulluk nafakasının Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasıyla Anayasa Mahkemesine (AYM) başvuru yaptı. AYM evlilik birliği sona erse bile boşanma sonucu yoksulluğa düşecek olan tarafa nafaka ödenmesinin bir haksızlık olmadığını ifade ederek Anayasa’ya aykırı bir durum olmadığı kararını verdi. Ama belirli çevreler nafaka tartışmasını açmaya devam etti.

Nitekim, 2016 yılında Mecliste bilinen adıyla boşanmayı önleme komisyonu kuruldu. Komisyonun amaçladığı şey güya aile kurumunun güçlenmesi için alınması gereken önlemlerdi. Ama komisyonda nafakadan yakınan erkeklerin sesleri daha çok duyuldu ve “nafaka mağduriyeti” diye bir algı yaratılmaya çalışıldı. Boşanma komisyonu herkesle görüşmüş ama nafaka alacaklısı kadınlarla, gerçekten mağdur olan kadınlarla görüşmemişti.

Biz de Kadın Dayanışma Vakfı olarak 2019 kasım ayında bir nafaka raporu yayımladık. Raporumuz gerçeklerin iddia edilenden farklı olduğunu, kadınların çok düşük miktarda nafakalara mahkum edildiğini, bu şekilde yaşamlarını sürdürmeye zorlandıklarını, hatta nafakaların ödenmediğini ortaya koydu. O dönem hem raporumuzun yarattığı etki hem de kamuoyundan gelen baskılarıyla nafaka konusunda yeni bir düzenleme yapılmaktan vazgeçildi.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN ÇEKİLME KARARI ETKİLİ OLDU

2022 yılından itibaren hem soyadı konusunda hem boşanmada yeni bir düzenleme yapılması hakkında, hatta aile hukukunda ara buluculuk gibi tehlikeli ve sorunlu yeni düzenlemeler gündeme getirildi. 2021 yılında bize göre hukuka uygun olmadığı net olan bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin, bu gündemde çok büyük etkisi olduğunu düşünüyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı ailenin korunmasına dayanılarak sunuldu ama aslında kadının aile içine hapsedilmesine yönelik bir karardı. Bundan sonraki düzenlemeler de aynı kisve altında sunuldu. Burada gördük ki iktidarın korumak istediği aile, geleneksel değerlerin hakim olduğu, ataerkil bir aileydi yani kadınların yok sayıldığı ve ikincil konumda olduğu bir aile. Dolayısıyla Medeni Kanun’daki eşitlikçi düzenlemeler arasında olan nafaka da hedef alındı.

Nafakaya dair tartışmalar yeniden açılınca bir rapor daha düzenlemeye kadar verdik. 2019’dan 2024’e kadar geçen 5 yıllık süre içinde nelerin değiştiğini görmek istedik. Maalesef, bu 5 yıllık süre içinde durumun daha da kötüye gittiğini fark ettik.

ORTALAMA YOKSULLUK NAFAKASI 1179 LİRA

Sizin araştırmalarınızda ortaya çıkan nafaka verileri neyi gösteriyor?

Bütün nafakalar “medyatik” kadınların aldıkları nafaka miktarları kadarmış gibi bir algı yaratılmak isteniyor. Ama araştırmamıza göre yoksulluk nafakasının ortalaması 1179.40 lira. Biz bu araştırmayı yaparken en güncel rakamlara nasıl ulaşabiliriz diye netleşmemiş nafaka rakamlarını da görmek istedik. 2024 için gördüğümüz en yüksek bağlanan nafaka miktarı bir anlaşmalı boşanma dosyasında. Kocanın ekonomik koşulları iyi olduğu için 10 bin lira. Onun dışında ulaştığımız en yüksek nafaka miktarları 5-6 bin lira arasında.

Aynı şekilde çocukların bakım ve eğitim giderlerini karşılamak için verilen iştirak nafakasında tespit ettiğimiz ortalama rakam ise 1422.59 lira. Yani çocuklar için hükmedilen ortalama nafaka miktarı 1500 lira bile değil.

Gördüğümüz dosyaların yüzde 41’inde aylık en fazla 500 lira yoksulluk nafakası verilmiş. Yüzde 27’sinde ise 500 ile 1000 lira arasında bir miktar kararlaştırılmış. Çocuklar için ise dosyaların yüzde 29’unda 500 ile 1000 lira arasında, yüzde 17’sinde 1000 ile 1500 lira arasında nafaka bağlanmış. Aylık 1500 lira ve üzeri nafaka verilmesine karar verilen dosya oranı ise yüzde 12. Sadece 6 tane kararda 3 bin liranın üzerinde iştirak nafakası kararı alınmış.

‘ÇOCUK İÇİN NAFAKA ÖDEMEK İSTEMİYORLAR’

Araştırmamızda yer almayan ama henüz geçen hafta verilen bir iştirak nafakası kararını örnek vereceğim. Okul çağında bir çocuk için 2 bin liralık bir iştirak nafakası bağlandı. Çocuğun annesi eğitim çağında bir çocuğun beslenmesini, giyinmesini, okul masraflarını, tüm ihtiyaçlarını 2 bin lira ile karşılayacak. Erkeklerin mağdur olduklarını söyledikleri nafakaların büyük çoğunluğu aslında çocuklar için ödedikleri iştirak nafakaları. Bu gerçeği çoğunlukla dile getirmiyorlar.

Nafakanın bu kadar düşük olması kadınların en temel haklarına erişimini engelliyor. Kadınlar barınma olanağı bulamıyor; beslenemedikleri, sağlık hizmetlerine ulaşamadıkları için sağlıklı yaşam hakkına erişemiyor. Çocukların eğitim hakkı, kişinin maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkı ihlal ediliyor.

YILLAR GEÇTİKÇE NAFAKA ERİYOR

Nafaka miktarlarının bu denli düşük olmasının sebebi ne?

Davanın açıldığı tarihteki ekonomik koşullara göre talep edilen nafaka miktarı, 5-6 yıl süren yargılamanın sonuna gelindiğinde çok komik bir rakama denk düşüyor. Örneğin, 2021 yılında bir dosyada talep edilen nafaka, o zamanın asgari ücretinin yüzde 20’si civarında istenmiş. Bu dosya 2024 yılında karara çıkmış. 2021’de 3 bin 40 lira olan asgari ücret 2024 yılında 17 bin lira.

Mahkeme, koşullar ne kadar değişirse değişsin sizin 2021 yılında talep ettiğiniz 600 liranın üzerine çıkmıyor. Biz bu yüzden bu düzenlemelerin gözden geçirilmesi gerektiğini söylüyoruz. Devlet, davanın açıldığı tarihin değil, davanın karara çıktığı tarihteki koşullara göre karar vermeli, yargılamalar bu kadar uzun sürmemeli.

Nafakanın belirlenmesinde baz alınan şey, tarafların ekonomik ve sosyal durumları. Ve erkekler mali durumlarını gizliyorlar. Mal varlığının bir kısmını üzerilerine almıyorlar. Durum böyle olunca kadınlar, erkeklerin gerçek gelirlerini ispatlamaya çalışıyor, bu araştırmaları mahkemenin kendisinin yapması gerekir.

DEVLET NAFAKA VERİSİNİ GİZLİYOR

İktidarın nafaka hakkına yönelik verilere dayanmayan bir mağduriyet yarattığı bir süreçte sizin yaptığınız çalışmanın önemi nedir?

Bu raporu gerçek sorunları tartışma amacıyla düzenledik. Nafaka konusunda bu kadar gerçek dışı tartışmaların yapıldığı bir yerde, eğer gerçekten bir haksızlık varsa devlet neden çıkıp bir istatistik yayımlamıyor? Tüm veriler devletin elinde var. Biz bunları görmek ve bunlar üzerinden tartışmak istiyoruz.

Biz daha önce mahkemelerde dosyalar üzerinde inceleme yapıp veri oluşturabiliyorduk. AKP’nin ilk yıllarından itibaren engellendi bu. Şimdi hazırladığımız raporları avukat meslektaşlarımızın dosyalarından inceleyerek oluşturduk. Devlet kendi elindeki verileri sunmadığı gibi bizim veri oluşturmamıza da engel oluyor. O yüzden gerçek verilerin bizim ortaya koyduklarımızdan daha korkunç olma olasılığı da var.

Aslında İstanbul Sözleşmesi’nin getirdiği yükümlülüklerden biri de devletlerin kadına yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile ilgili düzenli veri toplayıp bu verileri paylaşmasıydı. Bu veriler önemli çünkü bunlara dayanılarak politikalar oluşturulacak. Bunları göreceksiniz ki şiddete karşı önleyici ve koruyucu politikalar geliştireceksiniz. Verileriniz olmayınca sadece kendi hayal ettiğiniz toplumu dizayn etmek için politika oluşturuyor olursunuz. Devlet istediği aile odaklı politikaları oluşturabilmek için veri yayımlamıyor.

BOŞANINCA KADINLAR YOKSULLUĞA DÜŞÜYOR

Medeni Kanun’da yoksulluk nafakasının kadınlar tarafından alındığına dair bir ibare yok. Neden nafaka hakkı kadınlar üzerinden tartışmaya açılıyor?

Boşanmayla yoksulluğa düşecek taraflar diğerinden yoksulluk nafakası talep edebilir. Ama Türkiye’de çoğunlukla kadınlar yoksulluk nafakası alıyor çünkü evlilik birliği içinde kadınlar çeşitli sebeplerle çalışamıyor. Bakım emeği tamamen kadının üzerinde olduğu için çalışamıyorlar. Çocuk sahibi olduktan sonra eğer çalışıyorsa bile işten ayrılan taraf büyük oranda kadın oluyor. Çocuklu kadınların iş bulma olasılığı daha düşük oluyor. Her ne kadar Medeni Kanun’da “Kadının çalışması kocanın iznine bağlıdır” hükmü artık kaldırılmış olsa da erkekler izin vermediği için kadınlar çalışamıyor. Bu yüzden kadınların ekonomik güçleri olmuyor ve 10 yıl evli kalmış, çalışmamış bir kadın, boşandıktan sonra pat diye iş bulup hayata kaldığı yerden devam edemiyor. Devletin istihdam politikası, siyasi iradenin tercihleri kadınları yoksulluğa düşürüyor.

HAYATTA KALMAK İÇİN HAKLARINDAN VAZGEÇİYORLAR

Dosyalardaki nafaka taleplerinin yüzde 67’si yoksulluk nafakası. Yüzde 96’sı ise çocuklar için istenen iştirak nafakası. Tabii bu taleplerin hepsi karara bağlanmıyor. Kadınlar şiddetten kurtulmak için boşanmak istiyorlar ve kendi can güvenliklerini ve çocuklarının can güvenliğini sağlayabilmek için nafakadan, maddi ve manevi tazminat talebinden, hatta yasal olarak hak sahibi olduğu ortak mallardaki taleplerinden bile vazgeçmek zorunda kalıyorlar.

İncelediğimiz boşanma davası dosyalarının yüzde 88.4’ünde şiddet iddiası var. Bunların yüzde 97’si psikolojik, yüzde 73’ü fiziksel, yüzde 60’ı ekonomik, yüzde 17’si cinsel, yüzde 1’i de dijital şiddet. 2019’daki verilerle karşılaştırdığımızda dijital şiddet dışında diğer şiddet türlerinde bir yükselme var. Cinsel şiddet oranının yüzde 17 olmasını da ayrıca değerlendirmek gerekiyor. Bu oran sadece beyanda bulunan kadınları gösteriyor. Ama en az dile getirilen şiddet türüdür cinsel şiddet. Birçok kadın evlilik içinde tecavüzün bir suç olduğunu bilmiyor, bunu evliliğin doğal bir sonucu gibi görüyor. Buna rağmen dile getirilen cinsel şiddet oranı hiç az değil.

NAFAKA TAHSİLİ İÇİN BAŞVURU BAŞKA BİR MALİ KÜLFET

Kadınlar nafakanın tahsilinde de çeşitli sorunlar yaşıyor. Ancak medyada nafaka ödemediği için hukuken başı belaya girmiş erkek portreleri kamuya servis ediliyor. Siz buna dair ne düşünüyorsunuz?

Nafakanın tahsili konusunda da devletin sorumluluk alması gerekiyor. Bugünkü koşullarda nafakayı tahsil etmek nafaka alacaklısının çabasına bağlı. Mahkemeler tarafından hükmedilen nafakanın yüzde 44’ü ödenmiyor. Ödenmeyen nafakalar için kadınlar yüzde 38 oranında icra yoluna başvuruyor.

Bir de “Nafaka ödemedi, hapse giriyor” diye çok şikayet ederler. O kadar az bir sayı ki bu. Karşı taraf nafakayı ödemediğinde icraya başvurmuyor kadın. İcraya başvuranların içinde nafaka ödenmediği için cezaya başvuranların oranı sadece yüzde 27.

Cezaya çarptırıldıklarında nafakayı ödüyorlar mı? Sadece cezaya konu olan ayları ödüyorlar. Kadınlar maksimum geçmiş 3 ayın ödenmeyen nafakası için cezaya başvurabiliyor. Ya da nafakanın ödenmediği her ay kadının başvuru yapması gerekiyor. Ama bu, müthiş bir mali külfet ve emek gerektiriyor.

ADLİ YARDIM YETERLİ DEĞİL, KADINLAR HAKKININ PEŞİNE DÜŞEMİYOR

Boşanma dosyalarında adli yardım talepleri var. Adli yardımın iki boyutu var. Biri devletin ücretsiz avukat ataması, diğeri mahkeme masraflarının devlet tarafından karşılanması. Boşanma ve nafaka dosyalarında çok büyük oranda adli yardıma kadınlar başvuruyor. Son zamanlarda adli yardım talepleri daha az karşılanmaya başlandı. Mahkemeler sağlıklı bir gerekçe sunmadan yargılama giderlerinin devlet tarafından karşılanması talebini daha fazla reddetmeye başladı. Barolara aktarılan adli yardım ödeneklerinin yetersizliğiyle birlikte baroların adli yardım taleplerinin ret oranları arttı. Bu durumda kadınlar nafaka hakkının peşine de düşemiyor.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Pakistan'da tren istasyonunda meydana gelen patlamada en az 26 kişi öldü

SONRAKİ HABER

Atilla Eren Apartmanı davası: Depremin şiddeti göz ardı ediliyormuş

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa