09 Kasım 2024 13:58

Cumartesi Anneleri, Mehmet Şirin Bayram ve Ramazan Tekin’in akıbetini sordu

Cumartesi Anneleri 1024’üncü kez Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelerek 28 yıl önce gözaltında kaybettirilen Mehmet Şirin Bayram ve Ramazan Tekin için adalet istedi.

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel

Paylaş

"Kayıplar bulunsun failler cezalandırılsın" talebiyle her hafta eylem yapan Cumartesi Anneleri/İnsanları'nın 1024'üncü hafta buluşması bugün Galatasaray Meydanı'nda, polis bariyerlerinin önünde yapıldı.

Eyleme, EMEP Milletvekili İskender Bayhan, DEM Parti Milletvekili Cengiz Çiçek, DEM Parti İstanbul İl Başkanı Murat Kalmaz, EMEP İstanbul İl Başkanı Sema Barbaros, çok sayıda kişi de destek verdi.  Cumartesi Anneleri'nin Galatasaray Meydanı'nda gerçekleştirdiği eylemde 10 kişilik katılım sınırlaması bu hafta da sürdü. Bu kısıtlama nedeniyle, eyleme katılmak isteyen çok sayıda yurttaş ve milletvekili dışarıda kaldı.

Eylemde, bundan 28 yıl önce kaybedilen Şirin Bayram ve Ramazan Tekin'in dosyalarındaki cezasızlığa dikkat çekildi. Eylemde, haftanın açıklamasını insan hakları savunucusu, kayıp yakını avukat Jiyan Tosun okudu.  

'KAYYUM UYGULAMASINA SON VERİLSİN'

Tosun, son dönemdeki Türkiye'deki iç siyaset gelişmeleri hatırlattı ve şöyle seslendi: 1024 haftadır, kayıp yakınlarının taleplerinin karşılık bulması için Türkiye'nin demokratikleşmesine ihtiyacımız var diyerek buluşuyoruz. Ancak demokratik bir ortamda, çatışmanın, çözümsüzlüğün değil, barışın, çözümün hedeflendiği koşullarda taleplerimizin karşılık bulacağını biliyoruz. Ancak ne yazık ki her güne ülkeyi çözümden, barıştan uzaklaştıran yeni sorunlarla uyanıyoruz. Bu sorunlardan biri de yurttaşlık statümüzü ve anayasal haklarımızı hedef alan kayyum atamaları oldu." "Hiç şüphe yok ki belediyelere kayyum atanması, seçme ve seçilme hakkına yönelik ağır bir saldırıdır. Kayyumlar yoluyla bu hakkın özünün etkisiz hale getirilmesi, seçmen iradesinin yönetime yansımasının engellemesi anlamına gelmektedir. Hukukun üstünlüğü ilkesini, insan hakları ve demokrasi değerlerini tümüyle ayaklar altına alan bu engelleme kabul edilemez. Barışı, insan hakları ve demokrasi değerlerini korumak için, yurttaş sorumluluğumuzun gereği olarak; kayyum uygulamasına son verilsin. Halkın oyuyla seçilmiş belediye başkanları derhal göreve iade edilsin çağrısında bulunuyoruz. Kayıplarımızın akıbetlerinin açıklanacağı, faillerin yargılanarak cezalandırılacakları demokratik bir Türkiye talebimizi tekrarlıyoruz." 

'BAYRAM VE TEKİN'İ UNUTMADIK'

 Tosun, 1024. haftamızda antidemokratik yönetimler nedeniyle 28 yıldır akıbetleri karanlıkta bırakılan, failleri cezasızlıkla korunan Mehmet Şirin Bayram ve Ramazan Tekin'i unutmadık diyerek buluştuk. Bayram Ailesi, Kulp Demirli köyüne bağlı Bira Zeyna mezrasında yaşıyordu. Korucu olmaya zorlanan köylüler ağır baskı görüyordu. Tüm baskılara rağmen köylüler korucu olmayı kabul etmeyince 1994 yılında köy yakıldı ve insanlar zorla yerinden edildi. Bayram Ailesi de Diyarbakır'a göç etmek zorunda kaldı. Mustafa Bayram, oğlu Şirin ile birlikte inşaatta çalışmak için Kocaeli'ne gitti. 18 yaşında olan Şirin, ailesine sevdiği bir kız olduğunu söyledi. Aileler görüştü ve söz kesildi. Şirin nişan için Kocaeli'nden eve geldi. 2 Kasım 1996 tarihinde köyde yaşayan amcasını ziyaret etmek için yola çıktı. Hava kararınca, devam eden operasyonlar nedeniyle tehlikeli olur diye yola devam etmedi. Geceyi geçirip sabah yola devam etmek üzere akrabaları olan Ramazan Tekin'in Kulp'un Demirci köyündeki evine gitti. 2 Kasım 1996 gecesi 65 yaşındaki Ramazan Tekin'in evi askerler ve korucular tarafından basıldı. 65 yaşındaki Ramazan Tekin ile evde misafir olan Mehmet Şirin Bayram gözaltına alındı. Gözaltına alınanların Kulp İlçe Jandarma Karakolu'na götürüldüğü ve beş gün karakolda tutulduğu bilgisi ailelerine ulaşsa da başvurdukları Karakol’dan "Biz almadık, bizde yok" cevabı verildi. Aile, tanıdığı koruculardan bilgi istedi. Ertesi gün M.B isimli korucu Mehmet Şirin Bayram'ı gözleri bağlı biçimde Kulp Jandarma İlçe Karakolunda gördüğünü ve kendisiyle konuştuğunu söyledi. Ancak karakola çağrılan korucu, şiddet görüp tehdit edilince tanıklığını geri çekti. Aileler savcılığa başvurdu. Hazal Tekin, evlerine yapılan baskında eşini ve misafirleri Mehmet Şirin'i gözaltına alanların içinde iki korucuyu tanıdığını, isimlerinin Fettah ve Cumali olduğunu söyledi. Kayıplarına ulaşmak için resmi makamlara başvuran aileler "Askeriyeyi şikayet ediyorsunuz" diye ağır baskı ve tehditle karşılaştı. Diğer gözaltında kaybetmelerde olduğu gibi etkin soruşturma yürütülmedi. Ramazan Tekin ve Mehmet Şirin Bayram'dan bir daha haber alınamadı; akıbetleri karanlıkta, failleri cezasız bırakıldı. 28 yıldır Bayram ve Tekin Aileleri sevdiklerinin akıbetini öğrenememenin acısıyla yaşıyor. 28 yıldır annesi, babası, kardeşleri Mehmet Şirin'i arıyor. 28 yıldır nişanlısı "Ölü ya da diri bir haber alıncaya kadar Şirin'i bekleyeceğim" diyor. Gözaltında kaybetme süresiz biçimde soruşturmaya açık bir suçtur, zaman aşımına tabi değildir. Hemen şimdi bu hukuksuzluğa son verecek, Mehmet Şirin Bayram ve Ramazan Tekin'in akıbetlerini açığa çıkartacak ve ceza adaletini sağlayacak etkinlikte bir soruşturma başlatılması için savcıları göreve çağırıyoruz. Kaç yıl geçerse geçsin; Ramazan Tekin, Mehmet Şirin Bayram ve tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz. 

'FAİLLERİ YARGILAYIN'

Tosun'un ardından İHD İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri, Bayram Ailesi'nin mektubunu okudu: 28. Yılında da aynı inanç aynı kararlılık, aynı özlem ve aynı acıyla, Şirin'i aramak... şirin'i aramak derken ; adalet aramak, bir insanın yaşam hakkını aramak ve onu hatırlatmak... yaşam hakkı elinden alınmış Şirin'in ve binlercesinin hesabını sormak. 28 yıldır her cumartesi Şirin'in sapasağlam, evden alınıp, bir daha geri dönmemesinin hesabını sormak, faillerinin bulunup en ağır şekilde yargılanmasını istemek. Sevdiklerimizin kemiklerini aramaya bizi mahkum edenlere hesap sormak. Kaybedilen evlatlarının mezarını arayan annelere bu ağır acıyı yaşatanlara, gerçek yargı önünde bir gün hesap sorabilmek için, on yıllarını meydanlarda geçiren kayıp yakınlarının, hakikat ve adalet arayışı, elbette ki bir gün üstün gelecek. Bu adalet arayışının yerini bulacağına inanarak, Şirin'in şahsında, kaybedilen bütün sevdiklerimizin akıbetini sormaya devam edeceğiz. Bu devlet, bu coğrafyada her anneye bir evlat canı borçlu. Bu coğrafyada devletin her kardeşe bir kardeş can borcu var. Bu coğrafyada devletin her eve bir can borcu var. Devlet bu hakikatle yüzleşmek zorunda. Devleti yönetenler cumartesi annelerinin, kayıp yakınlarının sesini duymalı ve bir an önce, zaman kaybetmeden bütün yargı mekanizmalarını harekete geçirerek faillerin ve sorumluların yargılanarak cezalandırılmasını sağlamalıdır. Bu ülkede bir iç barış sağlanacaksa öncelikle cumartesi annelerinin adalet arayışı görülmelidir. Biz, Şirin'in gözaltında kaybedilişinin 28.yıldönümünde de hakikat ve adalet talebimizi yineliyoruz. Şirin'i ve arkadaşlarını bulun, faillerini yargılayın diyoruz.  Cumartesi Anneleri / İnsanları, karanfilleri "tüm kayıplar için adalet" diyerek bir kez daha Galatasaray Meydanı'na bıraktı. (İstanbul/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçlerinden “İnsanca Yaşam Mitingi”

SONRAKİ HABER

Mülakat mağduru öğretmenler: Adaletsiz mülakata son verin

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa