Valensiya sel felaketi: Alarm verildiğinde yüzen ölüleri izliyordum
Selde 223 can kaybeden Valensiya’da binlerce kişi yerel hükümetin istifası için sokağa çıktı. Evrensel’e konuşan Pedro Villa da yapılaşmadan kriz yönetimine bir dizi soruna dikkat çekiyor.

Fotoğraf: Alex Juares/AA
Elif GÖRGÜ
İstanbul
İspanya’nın özerk bölgelerinden Valensiya’da 29 Ekim’de meydana gelen sellerde 223 kişi hayatını kaybetti. En az 78 kişinin daha kayıp olduğu tahmin ediliyor. Bu büyük felaket dünya kamuoyunda iklim krizinin ciddiyetini yeniden gündeme getirdi. Cumartesi gecesi hâlâ çamurlu olan sokaklara çıkan ve sağcı Halk Partisinin (PP) kontrolünde olan özerk yönetimi protesto eden binlerce kişi ise kayıp ve yıkımın bu boyutta olmasındaki siyasi nedenleri hatırlattı.
Valensiya hükümeti, meteoroloji kurumunun uyarılarını görmezden gelmişti, uyarı mesajı yayımlandığında ise birçok bölge sular altında kalmıştı bile.
223 ÖLÜM, 70’DEN FAZLA KAYIP VE ON BİNLERCE EVSİZ
İspanya Komünist Gençliği (Marksist- Leninist) Valencia Komitesinden Pedro Villa, “Selden etkilenen köyler şu anda normale dönmeye çalışıyor, ancak bundan çok uzaklar” bilgisini veriyor, “Yıkılan köprüler, selden etkilenen evlerdeki mobilya ve eşya yığınları, enkaz halindeki arabalar ve her köşede çamur... Etkilenen belediyelerde 845 bin 371 kişi yaşıyor ve yaklaşık 75 bin kişinin evini kaybettiği tahmin ediliyor. Şu sırada 223 ölü ve 70’ten fazla kayıp var, dolayısıyla bu sayı artabilir.”
Pedro Villa
Evrensel’e konuşan Villa’ya göre, acil servisler hâlâ kayıpları arıyor. Bazıları hayatta, yaralı ya da mahsur kalmış olarak bulunmuşlar. Aramalar devam ediyor.
Peki bu kadar büyük yıkım ve can kaybının tek nedeni iklim krizinin yarattığı aşırı hava olayları mı?
29 Ekim’de Valensiya’da yaşanan ve İspanyolcada kısaca “DANA” diye adlandırılan hava olayı, İspanya’nın Akdeniz kıyısı boyunca sonbahar aylarında meydana gelen yağışları ifade ediyor. Türkçede “soğuk damla” denilen hava olayı her yıl tekrarlanıyor. Ancak bu yıl şiddetinin öncekilere göre oldukça yüksek olduğu belirtiliyor. Bu şiddet beklenmesine rağmen gerekli önlemlerin alınmaması dikkat çekiyor.
İspanya basınına göre, merkezi meteoroloji kurumu AEMET, 23 Ekim’den itibaren uyarı yayımlamaya başladı. Bu uyarılar devam etti. 29 Ekim sabahı da şiddetli yağışlar başlayınca önce turuncu, sabah 7’den sonra ise kırmızı alarm verildi. Saat 11 olduğunda bazı dereler çoktan taşmıştı. Yerel saatle öğlen 1’de ise Özerk Hükümet (Generalitat) Başkanı Carlos Mazon, en kötünün geride kaldığını ileri sürdü. Acil durum direktörü bile seli unutmuş, boğa güreşleri festivaliyle ilgili toplantıya girmişti.
Ancak akşam saat 6’da sel, Torrent, Picanya, Paiporta, Benetússer, Sedaví, Massanassa ve Catarroja Belediyelerine ulaşmıştı. En çok kurban bu bölgelerden verildi. Yerel yönetim akşam saat 8’de SMS ile evlerinizi terk etmeyin uyarısı yaptığında onlarca insan ve binlerce ev sular altında kalmıştı bile.
Bir yandan sokaktan çamurları temizlerden uzatılan televizyon mikrofonuna konuşan Bir Valensiyalı, “Alarm çaldığında ben bir ağacın tepesinde yüzen ölüleri izliyordum” diye isyan edecekti daha sonra.
“Elbette iklim krizinin önemli bir rolü var, ancak belirleyici faktör o değil” diyor Pedro Villa da, “Valensiya daha önce de büyük sel felaketlerinin yaşandığı bir bölge. En ünlüsü 1957’de yaşanmıştı, ancak trajedinin büyüklüğü ve sonuçlarında iki belirleyici faktör var: Kentsel spekülasyonlar nedeniyle sele eğilimli alanlarda yapılaşma ve hükümetlerin kentleşmeyi düzenleme ve iyileştirme, kanalları iyileştirme ve temizleme ve krizi yönetme konusundaki hareketsizliği.”
ŞİRKETLER İŞÇİLERİ ÇALIŞMAYA ZORLADI
Villa da uyarının, halk zaten kelimenin tam anlamıyla boynuna kadar suya batmışken ulaştığını belirtiliyor ve bir başka önemli konuya daha dikkat çekiyor: “Şirketler sel başladığında bile işçileri çalışmaya zorladı ve birçoğu iş yerlerinde ya da evlerine giderken su altında kaldı.”
Bu arada Carlos Mazon’a “yemekte” olduğu için iki buçuk saat boyunca ulaşılamadığını da ekliyor. Birçok yetkili de akşam 8’e kadar ortadan kayboldu.
Intersindical Sendikasının Sözcüsü Beatriu Cardona da, sosyal medya paylaşımlarında, “Birçok insan işini kaybetmediği için hayatını kaybetti” yorumunu yaptı. Cep telefonlarına gönderilen kırmızı alarmla bile bazı işverenler hâlâ insanlardan işe gitmelerini istiyordu:
“Gördüğümüz çok önemli bir şey de cesur iş yeri temsilcilerinin pek çok hayat kurtarmış olmasıdır. Çok önemli bir online ticaret şirketinde ayağa kalktılar ve bu koşullarda çalışmayacaklarını söylediler. Cep telefonu alarmı çaldıktan sonra bile işe gitmek zorunda kalan ve hayatlarını riske atan ya da kaybeden insanlarımız var.”
Sosyal medyaya da yüzlerce çalışan, patronları uyarılara rağmen eve gitmelerine izin vermediği için iş yerinde mahsur kaldıklarını yazdı.
Valensiya’da onlarda mağazası bulunan Inditex İspanya kızılhaçı gibi kurumlara 4 milyon avro yardım yapacağını duyurdu. Aynı şirketin çalışanlarının ise sel günü uyarılardan hiç haberi olmadı, çünkü çalışırken telefon kullanmaları yasaktı!
ÖZELLEŞTİRME ETKİSİ: ACİL DURUM AJANSI KAPATILDI
Bu arada Valensiya’da yerel yönetimin özelleştirme kararları da felaketin boyutlarında etkili oldu. Pedro Villa, “Sağcı hükümete göre Valensiya Acil Durum Ajansı ‘gereksiz para israfı’ olduğu gerekçesiyle aylar önce dağıtıldı” diye anlatıyor:
“Öte yandan, kriz yönetimi beceriksiz, yavaş ve ticari çıkarları ön planda tutuyordu. Mevcut kaynaklar kullanılmadı, gönüllülerin çalışmaları engellendi ve hatta köyler yerine bir alışveriş merkezini temizlemeye yönlendirildiler! Merkezi hükümete gelince, iktidar partisi bir önceki yasama döneminde özerk hükümette yer aldığı ve gerekli önlemleri almadığı ve şimdi de yardım için daha fazla araç sağlamamak için bürokrasiye sığındığı ve işin büyük kısmını yapmak zorunda kalan emekçi sınıflar olduğu için sorumluluk taşımaktadır.”
DAYANIŞMA VE SAĞCILARIN İSTİSMARI
En hızlı dayanışmayı halk kesimleri gösterdi. Süpürgesini kapan Valensiya’ya koştu. Bu arada aralarına karışan aşırı sağcılar da dikkat çekti.
“Aşırı sağın ırkçılık, kafa karışıklığı ve hükümetin yönetimiyle ilgili aldatmacalar yaymaya çalıştığı, zaman zaman yağmalamalar yaptığı, protestoları ve dayanışma hareketlerini sahiplenmeye çalıştığı ve bazı etkileri olduğu doğru, ancak gerçek şu ki, bu gençliğin geniş kesimlerinin katıldığı çok geniş bir hareket ve sağ çok gürültü yapsa da, kurumsal olmayan sol ve halk sınıfları da dayanışma yardımında çok önemli bir rol oynuyor” diye anlatıyor Villa: “İspanya’nın dört bir yanından yoldaşlar fiziksel ve ekonomik yardım göndererek, fiziksel olarak hareket ederek ve başka birçok şekilde dayanışma gösteriyorlar.”
Barselona liman işçileri de hızla dayanışma gösterenler arasındaydı örneğin. İşçiler 150 bin avro topladılar ve yardım malzemeleri dolu 11 kamyonu Valensiya’ya gönderdiler.
BUNDAN SONRA NE OLACAK?
Valensiya’nın selden en çok etkilenen bölgeleri hâlâ çamur içinde. Binlerce iş yeri ve ev kullanılamaz halde. Halk öfkeli. Yerel yöneticilerin istifasını istiyor.
Villa, ilk iş olarak “Sokakları çöplerden ve arabalardan temizlememiz, iletişim ve hizmetleri yeniden çalışır hale getirmemiz gerekiyor” diyor: “Etkilenen evleri, iş yerlerini temizlemek, onarmak ve döşemek ve iyileşmesi mümkün olmayan birçok komşusunu kaybetmiş, parçalanmış bir toplumu yeniden inşa etmek için mali yardıma ihtiyacımız olacak. Sorumluluklar netleştirilmeli, ekonomik, sosyal ve psikolojik destek sağlanmalı ve felaketin bir daha yaşanmaması için mümkün olan en kısa sürede önleyici tedbirler alınmalıdır.”
Bu arada bazı gençlik ve öğrenci örgütleri, Valensiya felaketinin yerel ve merkezi sorumlularını protesto etmek üzere 12 Kasım Salı günü için ders boykotu kararı aldı. UGT ve CCOO gibi büyük sendikalar ise 8 Kasım’da 10 dakikalık sembolik bir iş bırakma gerçekleştirdiler. Ancak genel kanı sendikaların üzerlerine düşen görevi yapmadığı yönünde.
Evrensel'i Takip Et