13 Kasım 2024 06:02

Fabrikalarda kayyım tepkileri: Hem yanaşıyor hem görevden alıyorlar

Fabrikalarda belediyelere atanan kayyımları konuştuğumuzda önce DEM Parti suçlansa da, iktidara “Hem yanaşacaksın hem de bütün seçtiklerini görevden alacaksın” tepkileri ortaya çıkıyor.

Fotoğraf: Unsplas

Paylaş

Ercan KESKİN
Ankara

Geçtiğimiz iki aylık süreçte kadın ve çocuk cinayetleri, intihar vakaları, TUSAŞ saldırısı derken işçilerin sadece ekonomik sorunlara gömüldüğü, bunun dışındaki olayların umursanmadığı halden bir nebze çıkılmış görünüyor. En azından Sincan'daki fabrikalardan bu durumu gözlemleyebiliyoruz. Daha öncelere bakacak olursak bir konu üzerine tartışma açmak istediğinizde ‘Onu bunu boşver yüzde kaç zam gelecek onu söyle.’ gibi cevaplar alırdınız. Tabi hala benzer düşünenler var. ‘Bilerek suni gündem yaratıyorlar. Ekonomi konuşmayalım, bunlarla oyalanalım diye.’ şeklindeki bakış açısı işçiler tarafından çokça dile getiriliyor. Bir yönüyle haklılar. Hükümet ekonomik gidişattan memnun değil ve işçilerin bu konuyu sorgulamasını istemiyor. Dün canhıraş Erdoğan’ı savunan pek çok işçi şuan ‘Yeter, buramıza kadar geldi. Ben nereden bileyim ekonominin daha da kötüye gideceğini. Son bir şans vermiştim.’ diyor.

Bu yüzden AKP suni olarak gündem yaratmasa bile bazı olayların gündemde daha fazla yer kaplaması için özel önem gösteriyor. Bunun sonucu olarak ekonomik durum, gündemi hala domine ediyor fakat siyasi ve toplumsal konular eskisi kadar tartışmaya kapalı görünmüyor. Çünkü yaşananların peşi sıra gelişmesi ve her sabaha bir öncekini unutturacak büyük bir olayla uyanmamız fabrikalarda ‘artık yönetememe sorunu’ düşüncesini ortaya çıkarıyor. Örneğin bir et restorantı olan Köfteci Yusuf’a çıkan kararda bile bütün bir halk tarafından hükümet eleştiriliyor, “Adama operasyon çektiler. Kesin bir konuda istediklerini yapmadılar, onlar da ceza vermeye çalışıyor” deniyor. Bunlar düşünüldüğünde denebilir ki tek adam iktidarı halk tarafından güvensizlik problemi yaşıyor.

ANKARA’YA DA KAYYIM ATARLARSA?

Bu güvensizlik problemi pek çok konuda tezahür ediyor. Ülkede yaşanan son gündeme yani kayyım meselesine bakacak olursak işçiler için aynı durum burada da geçerli. Farklı siyasi görüşten, farklı etnik kökenden, farklı yaştan pek çok işçi hükümete duyduğu güvensizlikle birlikte kayyım atama politikalarına soru işaretleriyle bakıyor. Hatta yer yer Dem Parti eksenli tartışılsa bile. Tabi buradan işçilerin Kürt sorununu benimsediklerini ve milliyetçi duygularından arınarak meseleyi tartıştıklarını söyleyemeyiz. Mesela herhangi bir parti tutmadığını, hepsini aynı gördüğünü ve bu yüzden siyasetten uzak durduğunu söyleyen bir işçi olaya dair tartışma açıldığında “Gördün mü Dem’liler gene ortalığı karıştırmaya çalışıyor. Eğer böyle bir şey olduğunda halkı sokağa çağırıyorsan ve polise bu şekilde davranıyorsan demek ki kayyım atanması doğru” diyor. Buna karşılık Filistin protestosunu, Kazdağları direnişini örnek veriyorum. “İnsanlar özgürlükleri kısıtlandığı ne yapmalı sineye mi çekmeli?​” diyorum. “O ayrı o ayrı’ diyerek geçiştiriyor. Daha sonra söze Atatürkçü genç bir işçi giriyor: “Ben Ankara’da Mansur’a verdim. Yarın öbür gün benim seçtiğim belediyeye atanmayacağını nereden bileyim? Bunun bir sınırı yok. O zaman her istediğine bir bahane bulur, görevden alır. Meseleye Türk-Kürt diye değil, hakkın elinden alınması olarak bakmak lazım” diyor.

Bunun üzerine başka bir işçi ise “Biz şuradan bir işe başvursak anne kızlık soyadına kadar araştırıyorlar. Bu adamların suçlu olduğunu yeni mi öğrendiler. Ya danışıklı dönüş var ya da hükümet çıkarına göre farklı davranıyor” diye ekliyor. Öncesinde anlatılan durum, burada aktarılan veya aktarılmayan işçi görüşleriyle birlikte, fabrikadakilerin pek çoğu durumu AKP’nin umarsızca tavırlarından yorumluyor ve tartışıyor. Kayyım politikasında karşı çıkılacak temel noktalarından biri bu ve eleştiler azımsanmayacak düzeyde. Ancak uygulanan politik tutumu analiz edebilmek için sorunu daha da irdelemek ve iyi temellendirmek gerekiyor. Adaletin, hukukun ve halk iradesinin çiğnenmesinin yanında iktidarın uygulamaya çalıştığı bir Kürt siyaseti de var. Tabi ne kadar başarılı orası tartışılır. Örneğin daha önce, AKP’yi desteklediğini söyleyen Kürt bir işçi konuyu tartışırken şu soruyu soruyor. “Bir ülke nasıl yönetilir? Kaosla. Hükümetin yaptığı da tam olarak bu. Yani bir şey olacağı yok. Umut beslemeye de gerek yok. Kayyımı desteklemiyorum”

"HEM YANAŞACAKSIN, HEM GÖREVDEN ALACAKSIN..."

İktidar ikircikli eylemleriyle hem Kürt halkının oyunu toplamaya hem de milliyetçiliği kışkırtarak ve kitlesini kendine tekrar yedekleyerek iktidarını sağlamlaştırmaya çalışıyor. Dolayısıyla meseleyi sadece “halk iradesinin gaspı” çerçevesinde değerlendirmek sorunun bir yönünü yadsımak anlamına geliyor. Buna karşılık DEM Parti’ye oy veren Kürt bir işçi ile yine hiçbir partiye destek vermediğini belirten bir işçinin konuyu tartışma biçimi eksik kalan yönü tamamlıyor. Kürt işçi “İnsanlar sokağa çıkıyorlar diye eleştiriliyorlar. Hakları engelleniyorsa bu insanlar ne yapsın? İki zılgıt, iki Kürtçe slogan duyuyorlar. Vay efendim neymiş? Bunlar ülkeyi bölmeyi çalışıyorlar. Kürtlerin belediyelerinin neredeyse hepsine kayyım atandı. Yani ülkede ‘Kürt sorunu yoktur’ deyince sorun ortadan kalkmış olmuyor” diyerek eylem videosu gösteriyor.

Videoyu izleyen diğer işçi, “Sonuçta Kürtler geçmişten bugüne benzer sorunları yaşıyorlar. Yaşayan onlar, kararı veren onlar, başkanı seçen onlar. Hem yanaşacaksın hem de bütün seçtiklerini görevden alacaksın. Eğer gerçekten barışçıl bir çözüm istiyorsan önünü açacaksın, engellemeyeceksin” diyor.

ÖNCEKİ HABER

Erdoğan, Azerbaycan'dan ayrıldı

SONRAKİ HABER

İsrail ordusunun Gazze'ye düzenlediği saldırılarda son 14 günde 502 Filistinli öldü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa