İran’da kadın mücadelesi ve enternasyonalizm
Molla rejimine karşı verilen kadın mücadelesi, dünyanın her yanındaki kadınlar için bir ilham kaynağı olmuştu.
Tahran'daki İslami Azad Üniversitesinde protesto amacıyla kıyafetlerini çıkaran kadın öğrenci.
Esmira BEKİR
ODTÜ
Geçtiğimiz günlerde İran Tahran Azad Üniversite'nde güvenlik görevlileri tarafından başörtüsünü düzgün takmadığı gerekçesiyle sertçe uyarılan bir kadın öğrencinin üzerindeki kıyafetleri çıkararak avluda dolaşması, İran'ın ve tüm dünya basınında gündem oldu. Toplumun belirli kesimleri tarafından ''gereksiz'' eylemlilik diye nitelendirilen bu durumun tarihsel sürecine göz atmak, Molla rejiminin kadınlara yönelik baskıları karşısında yükselen İran kadın mücadelesini ve bunun dünyada yükselen kadın hareketine olan katkısının önemini vurgulamak gerekiyor.
İSLAM DEVRİMİ VE İRANLI KADINLARININ MÜCADELESİ
1979 İslam Devrimi sonrası İranlı kadınlar giyimlerinden saçlarına, sosyal hayatlarından evdeki yaşantılarına kadar hep baskı altında yaşamak zorunda kaldı. İşkence ve idam cazalarını beraberinde getiren bu ''devrim'' karşısında kadın mücadelesi kitleselleşmiş, dönem dönem yükselip sönse dahi her zaman İran'da bir heyula gibi dolaşmıştır. İslam Devrimi öncesi Tahran Üniversitesine kısa bir göz atarsak 1977 yılında kadınların büyük çoğunluğunun eğitim aldığı, eğitimin daha laik bir çerçevede dizayn edildiği, muhafazakâr ailelerin dahi kız çocuklarını okula göndermek noktasında ikna olduğu bir tabloyla karşılaşıyoruz. Ancak ''devrim'' sonrası tekelci kapitalizmin çıkarları doğrultusunda toplum ve iktidar politikaları muhafazakâr kodlarla tekrardan dizayn edilmiş ve bu durumdan en mustarip olan kesimse kadınlar olmuştu.
2019 yılında Mahsa Amini’nin ahlak polisi tarafından öldürülmesi sonrası kadınlar ölümü göze alarak sokaklara dökülmüş, başörtülerini çıkarmış ve bunun sonucunda İran'da Ahlak Polisi uygulaması bir süreliğine kaldırılmıştı. İran kadın hareketi, dünyanın her yanındaki kadınlar için bir ilham kaynağı olmuştu. 1988’de İran'da binlerce mahkûmun idamına imza atan, kadınlar için daha katı başörtüsü kısıtlaması getiren, onlarca kadının ve devrimcinin ölümüne sebep olan ve Ahlak Polisi uygulamasını geri getiren Reisi'nin ölümü de kadınlar tarafından lokmalar dökülerek ve danslarla kutlanmış, kadınlar tekrardan sokaklara dökülmüştü.
İRAN VE ORTA DOĞU’DA ÖRGÜTLENEN EMPERYALİST POLİTİKALAR
Günümüzde Orta Doğu emperyalistlerin yarış ve savaş alanı haline gelmiştir. Bölgede kök söktüren emperyalistler ''kadınların özgürleşmesi için çalışıyoruz'' bahanesini üreterek var olan mücadeleyi sönümlendirmeye ve kadının ikincil konumunu derinleştirmeye yönelik muhafazakâr politikalar örgütlemiş, kadınların daha yıkıcı baskılar altında yaşamasına önayak olmuştur. Bu örneği ABD'nin savaşı durduracağız bahanesiyle Irak'a girip yükselen komünist kadın hareketini tasfiye etmesinden ve kendi ülkelerinde ''pinkwashing'' yaparken Ortadoğu ülkelerinde muhafazakâr partileri desteklemesi üzerinden de daha net görebiliriz.
İran açısından da devrimci, demokrat grupların Şah'ı devirmek için birleştiği ve petrol krizleri sonucunda da Şah'ın devrildiği süreç SSCB'nin Ortadoğu'ya temasını engellemeye çalışan ABD aracılığıyla İslamcıların iktidara gelmesiyle sonuçlandı.
Kapitalist sistemde kadınlar yedek ve ucuz iş gücü, yeniden üretim garantörü olarak konumlandırılıyor ve bu sistemin eksiksiz sürdürülebilmesi adına emperyalist çıkarlar doğrultusunda Ortadoğu'da gerici ideolojiler halk tabanlarında örgütleniyor. Kadınların aileleri tarafından baskıya uğramasından, fabrikada daha ucuz işçi olarak çalışmasına kadar kuşatıldıkları her durum, kapitalistlere yaramaktadır.
KADINLAR DÜNYANIN HER TARAFINDA MÜCADELE EDİYOR
''Dünyada tüm kadınlar özgür olana dek ben de özgür değilim'' sloganını pek çoğumuz biliyoruzdur. Son dönemlerde tüm dünyada yükselen alternatif sağın etkisiyle Avrupa'daki ''femonasyonalizm'' tartışmalarını Türkiye'de de görmeye başladık. Kadın eylemliliklerinin sadece Türk kadınlarının talepleri etrafında şekillenmesi gerektiğini savunan tartışmaların ortaya çıktığı bu dönemde dünyanın birçok yerinde yükselen bir kadın hareketinin olması ve bu yükselişin tartışmalarla geri planda bırakılmaya çalışılması şaşırılacak bir durum değildir. Her sene ''eşit işe, eşit ücret'' yürüyüşü yapan ve “jin jiyan azadî” sloganı atan İsviçreli kadınlarla, kürtaj hakkı için mücadele eden Arjantinli kadınlarla, Siyonist saldırılara maruz kalan Filistinli kadınlarla ve halen daha molla rejiminin baskılarıyla savaşan İranlı kadınlarla mücadelemizin ortak olduğunu bulunduğumuz her alanda haykıracağız. Dünyanın her yerinde aynı çıkarlar doğrultusunda farklı sorunlar yaşayan biz kadınlar bulunduğumuz her alanda birbirimize sımsıkı sarılmalı ve enternasyonal kadın mücadelesini büyütmeliyiz.
Sermayedarların çıkarlarını gözeterek sürdürülen savaşlardan kaynaklı göç etmek zorunda kalan mülteci kadınlar ve asimilasyon politikaları ile baskılanan Kürt kadınları ile beraber yürüteceğimiz mücadele Türkiye açısından belirleyicidir. Dünyanın her yerinde sermayenin çıkarları doğrultusunda örgütlenen muhafazakâr ve gerici ideolojilerin karşısına koyabileceğimiz tek şey birlikteliğimizden doğan mücadelemizdir.