13 Kasım 2024 17:15

Terör kavramının tarihsel süreçteki değişimi

Ulusal bağımsızlık hareketleri üzerine farklılaşan tutumlar, sermaye sınıfının çıkarlarına uygun şekilde kavramların araçsallaştırılmasından kaynaklanıyor.

Fotoğraf: Volkan Pekal/Evrensel

Paylaş

Selinay UZUNTEL

İstanbul

 

Fransız Devrimi döneminde Jakobenler, karşı devrimcileri baskılamak ve devrimi korumak için devlet destekli şiddet politikaları uyguladı. “Dehşet Dönemi” (Reign of Terror) sırasında kullanılan “terör” kelimesi, devletin iktidarını sağlamlaştırmak için şiddete başvurmasını ifade ediyordu. Dolayısıyla terör kavramı devlet kaynaklı şiddeti tanımlamak için doğmuştu, ancak 19-20. yüzyıllarda emperyalizm ve sömürgecilik karşıtı hareketlerin ortaya çıkması ve güçlenmesiyle, terör kavramı zaman içinde dönüştü; devlet dışındaki grupların siyasi amaçlarla uyguladığı şiddete denk düşen bir anlam kazandı. Kavramın siyasal anlamdaki evrimi, Batı’nın ideolojik ve jeopolitik çıkarları doğrultusunda evrildi ve ABD-Sovyetler Birliği arasındaki Soğuk Savaş’ta terörizmin uluslararası siyaset için kullanışlı bir araç haline gelmesini sağladı. Örneğin, ABD, komünist hareketleri ya da anti-emperyalist direnişleri terörizmle ilişkilendirerek onları meşruiyetten yoksun bırakmaya çalıştı.

Uluslararası hukukta terör ve terörizm kavramlarının üzerinde uzlaşma sağlanamaması, büyük ölçüde emperyalist güçlerin ve ulusal çıkarların çatışmasına dayanır. BM’nin bu kavramları tanımlamaktan kaçınması, üye devletlerin farklı siyasi ve ideolojik tutumları sebebiyledir. Her devlet, terör kavramını kendi politik amaçları doğrultusunda kullanır: Ulusal bağımsızlık hareketleri bir tarafça "terörist" olarak görülürken, diğer tarafça "özgürlük savaşçıları" olarak desteklenir. Bu çelişki, burjuva devlet aygıtının ve sermaye sınıfının çıkarlarına uygun şekilde, kavramların politik araçsallaştırılmasından kaynaklanıyor.

Günümüzün modern devletleri, egemen sınıf olan burjuvazi ve onun siyasi temsilcisi olan hükümetler tarafından “terörizm” kavramı siyasi çıkarların korunması, toplum üzerindeki tahakkümün arttırılması için kullanılıyor. Böylelikle ellerindeki bu yöntem hem devletin “güvenlik” politikalarının meşrulaştırma hem sivil özgürlük alanlarının kısıtlama hem de muhalefeti bastırma adına oldukça etkili. Tarihsel bir bütün içinde incelendiğinde ise 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından ABD Başkanı Bush’un başlattığı “Teröre Karşı Savaş” (War on Terror) politikası, meseleyi bambaşka bir boyuta taşıdı. Bush yönetimi, bu politik hatta ilerleyerek Afganistan ve Irak’ı işgal etmişti. Kitle imha silahlarına sahip olduğu iddiasıyla başlayan Irak işgalinin esasında bölgenin petrol kaynaklarını kontrol etme ve Ortadoğu’daki jeopolitik çıkarları koruma amacı güttüğü dünya halkları tarafından görüldü.

“TERÖRLE MÜCADELENİN” SONUÇLARI NE OLDU?

Yakın tarihten birkaç örnek verelim. 2011’de NATO’nun “terörle mücadele ve insan haklarını koruma” söylemiyle Libya’ya askeri müdahalede bulunması; Suriye iç savaşına, 2014’te ABD’nin IŞİD’in yükselişine karşı “teröre savaş” gerekçesiyle, 2015’te Rusya’nın Esad rejimini desteklemek için yine “terörle mücadele” söylemiyle dahil olması; Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine askeri operasyonlarını “sınır güvenliği ve terör örgütlerine karşı mücadele” kapsamında başlattığını duyurması; Yemen’de Şii Husi isyancılarına karşı Suudi Arabistan ve müttefiklerinin bölgedeki “İran destekli terörist grupları yok etmek ve istikrarı sağlamak” adına askeri operasyonlar gerçekleştirmesi.

Sonra ne mi oldu? Stratejik çıkarların korunması, güç dengelerini kendi lehlerine çevirme amacı taşıyan emperyalistler; Suriye’de on binlerin ölümüne, milyonlarca insanın göç etmesine sebep oldu; Yemen’de insanlık krizi yaşandı, Yemen halkı kıtlık, kolera ve geniş çaplı yıkımla karşı karşıya kaldı; 2021’de ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi 20 yıllık “terörle mücadele” iddiasının asılsızlığını gözler önüne serdi, Taliban ülkeyi hızla ele geçirdi; Libya siyasi krize sürüklendi farklı milis gruplarının ve radikal İslamcı örgütlerin kontrol mücadelelerine sahne oldu. Bizler ise bir kez daha terörizm söyleminin, emperyalist paylaşım mücadelelerinin yarattığı yıkımlarda halkların payına ne düştüğünü gördük.

TERÖR BAHANESİYLE KÜRT HALKI DÜŞMANLAŞTIRILIYOR

Son zamanlarda yeniden gündemi olan “yeni bir çözüm süreci mi geliyor” tartışmaları “teröre” yönelik tartışmalarını da beraberinde getirdi. Esenyurt’tan sonra Batman, Mardin ve Halfeti belediyelerine atanan kayyımlar 2016’dan beri kalıcı hale getirilmeye çalışılan OHAL rejiminin söylediği üzere ‘terör örgütüyle bağlantılı’ oldukları iddiası üzerine atandı. Toplumsal hafızamızın biriktirdiklerinden öğrendiğimiz kadarıyla da ülkenin en gerici güçleri MHP ve HÜDA PAR ile ittifak yapan tek adam iktidarının derdi; PKK ile bir uzlaşı sağlamak, Kürt sorunun barışçıl ve demokratik çözümü için somut adım atmak değil. Aksine Rusya ve ABD’yle beraber “Suriye’yle ilişkilerin normalleşmesi” ve Rojava için yapılan pazarlıkları, Esads ve SDG/PYD ile yapılan görüşmeleri, Ortadoğu’nun bölgesel bir savaşa sürüklenme riski ve iktidarın iç siyasette yaşadığı sıkışmışlıkla beraber düşünüldüğünde; iki yüzlü bu “yeni süreç” demokratik çözümden ziyade bir ön alma, yaşanabilecek gelişmelere bağlı bölgeyi kontrol altında tutma hedefi taşıyor.

Kürt halkına yönelik baskı ve şiddeti eksik etmeyen, sayısız Kürt siyasetçiyi, hak savunucularını, gazetecileri tutuklayan; sayısız işçi grevini yasaklayan, protesto hakkını kullanan öğrencileri, şiddete karşı sesini duyurmaya çalışan kadınları, sendikal faaliyet gösterenleri “terör örgütüyle bağlantılı” diyerek kriminalize edenler faşist bir rejim inşası için adımlarını hızlandırıyor. Kürt halkını “terör” ile bağdaştıran ırkçı-şoven politikaların emekçileri bölmek ve mücadelelerine ket vurma amacı taşıdığını da görmeliyiz. Başta kayyum atamalarına “terör” söylemiyle meşruiyet kazandırılmasına karşı durmak üzere, seçme-seçilme hakkından başlayarak demokratik haklara, muhalefeti parçalamaya ve dağıtmaya yönelik saldırılara karşı birleşik bir mücadelede ısrar etmek zorundayız.

KAYNAKÇA:

https://marksist.net/serhat-koldas/teror-ne-terorist-kim

https://www.ozgurlukdunyasi.org/2015/03/30/teror-ve-teror-edebiyati/

https://www.ozgurlukdunyasi.org/2015/03/11/qliberallesmeqnin-oteki-yuzu-teror/

https://www.ozgurlukdunyasi.org/2015/03/11/kurt-gercegi-resmi-politika-ve-qbolucu-terorq-propagandasi/

https://www.ozgurlukdunyasi.org/2015/03/05/qyeni-dunya-duzeniqnin-oteki-yuzu-teror/

https://www.ozgurlukdunyasi.org/2013/12/30/qterorizme-karsi-mucadeleq-gerekcesiyle-tirmandirilan-emperyalist-savas-ve-saldirganliga-karsi-mucadele-uzerine/

https://www.ozgurlukdunyasi.org/2013/08/08/teror-ve-terorizm/

https://www.ozgurlukdunyasi.org/2013/08/06/terorle-mucadele-mahkemeleri/

ÖNCEKİ HABER

Orta Vadeli Program bize ne vadediyor?

SONRAKİ HABER

Üniversiteli kadınlar forumda bir araya geldiler

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa