Bilkent’te ÖTK deneyiminin öğrettikleri
Kendi haline bırakıldığında süs havuzu yapmaktan öteye gitmeyen, bütçeyi daha fazla kâr için şirketlere aktaran bir yönetim karşısında öğrencilerin iradesini koymamız şart.
![Bilkent’te ÖTK deneyiminin öğrettikleri](https://staimg.evrensel.net/upload/dosya/262303.jpg)
Fotoğraf: Evrensel
Mısra
Bilkent Üniversitesi
Bilkent Üniversitesi, Türkiye’de öğrenci konseyi (ÖTK) seçimlerinin yapıldığı sayılı üniversitelerden biri. Bu haliyle Bilkent’te demokratik bir mekanizma hazırda var gibi görünüyor, fakat kiminle konuşsam Bilkent’in demokratik olmayan bir üniversite olduğunu söylüyor. Nedenini sorduğumda öğrencisinden akademisyenine aldığım yanıtlar şöyle oluyor: “En basitinden rektörlük yıllardır aynı olan ring düzenini maliyetler sebebiyle iptal etmeye çalışırken aylardır kütüphane önünde havuz inşaatı yapılıyor. Bu havuz kararı nerede, nasıl alındı?” Şimdi Bilkent kampüsüne gidip birine sorsanız internetin çalışmamasından kütüphanenin önemli yayınlara abone olmamasına, yemek porsiyonlarının azlığından özellikle yurtlardaki hijyen koşullarına dair bin ah işitirsiniz. Demokratik üniversite, ringler, çalışmayan internet, erişemediğimiz makaleler, küçük porsiyonlar ve kütüphane önündeki süs havuzu inşaatı… Birbirinden bağımsız sorunlar gibi görünse de hepsini bağlayan bir nokta var. O da üniversite yönetiminin kaynakları keyfince ve öğrencilere sormadan kullanması…
ÖTK VE ÖĞRENCİ İLİŞKİSİ
Adım adım gidelim: Bilkent’te ÖTK’miz var. Fakat bu ÖTK’ye kimi bölümlerden aday çıkmıyor. Yani bu ÖTK varla yok arasında, çünkü temsil edilmeyen ciddi bir öğrenci kitlesi var. Temsil edilen bölümlerin çoğunda tek öğrenci aday olmuş. Bu temsilcilerin çoğu, yalnızca birkaç oyla kazanmış. Sadece kendi oyuyla ÖTK’de olan temsilciler de var. Bölümlerden ÖTK’lere aday olan arkadaşlarıma sorduğumda, adaylık sürecinde konuştuğu çoğu arkadaşının tek aday olduğu için oy vermeyi gereksiz gördüğünü, neredeyse hepsinin de ÖTK’nin zaten pek bir iş yapmadığını belirttiğini öğreniyorum. Birden fazla adayın çıktığı bölümlerse seçime katılma oranlarının en yüksek olduğu bölümler oluyor. Adaylar çoğaldıkça seçime katılma eğilimi artıyor, temsiliyet güçleniyor. Mesela iki adayın yarıştığı bir bölümde kazanan adayın elli kadar oy aldığını görüyorum. O zaman sorulması gereken bir soru karşımıza çıkıyor: Bilkent öğrencisi ÖTK seçiminde neden oy kullanmıyor?
Bu sebebi arkadaşlarımla konuşarak öğreniyorum: ÖTK işlevsiz bir kurum olarak görünüyor. İşleyişi hayli bürokratik olan ve kontrol altında tutulan, üniversite senatosunda oy hakkı bulunmadığı için herhangi bir karara etkisi bulunmayan ÖTK, Bilkent’teki öğrencilere hitap etmekten oldukça uzak. Üniversite yönetiminin de benzer bir şikâyeti var: ÖTK yeterince etkinlik yapmıyor! Kendi yarattıkları işlevsiz ÖTK’nin işlevsizliğini öğrencilerin “tembelliğine” bağlıyorlar! Süs havuzu yaparken veya üniversitedeki başka bir işlevsiz kurum olan CİTÖK’ü geliştirmek için danışmadıkları ÖTK’yle ancak dört tane kalabalık eylem sonucu görüşmeyi akıl eden, sermaye güdümündeki üniversite yönetimi değilse kimdir bu işin sorumlusu!
ÖTK’Yİ İŞLEVSİZLİĞİNDEN KURTARMANIN ADIMLARI
İşlevsiz, çünkü karar almada yetkisi yok, ÖTK’yi dinleyip dinlememek rektörlüğün keyfine kalmış. Ayrıca ÖTK’nin yapısı da demokratik olmaktan hayli uzak: öğrenciler olarak bir kez oy verdik mi gerisine karışmıyoruz! Ne ÖTK’nin kararlarında söz sahibi olabiliyoruz, ne de seçtiğimiz temsilcimizin işlerini takip edebiliyoruz. Bir kere temsilciyi seçtikten sonra iki sene boyunca irademizi bir kişiye devretmiş oluyoruz. O temsilci çalışırsa ne âlâ! Oysa ÖTK’nin yapısı, örneğin bir fakültede alınan kararlara o fakültedeki öğrencilerin hepsini dahil eden bir şekilde olmalı. Seçilen temsilci, bu kararları diğer fakültelere ve rektörlüğe ileten merci olmalı, kararı tek başına fakülte adına alan değil. Şimdiki haliyle ÖTK’de herhangi bir kararın alınmasına hangi öğrenci katılabiliyor? Cevap: hiçbir öğrenci! Demek ki ÖTK’nin yapısındaki bu problemlerle öğrencilerin iradesini temsil etmek mümkün değil.
Yapısındaki bu bozukluğa sebep olarak üniversitelerde hiçbir direnişle karşılaşmadan at koşturabileceklerini sananlar Bilkent öğrencileri olarak irademize, karar alma ve üniversite yönetiminde söz sahibi olma hakkımıza sahip çıktığımızda ÖTK’yi dinlemek zorunda kaldı. ÖTK’nin ilettiği talepler, öğrenciler olarak aldığımız forumda belirlenen taleplerdi. Oradaki her talebin alınmasına foruma gelen bütün öğrenciler katıldı. Ringleri artan masraflar sebebiyle iptal edeceklerdi. Bilkent öğrencileri olarak hepimiz hakkımıza sahip çıktık ve bir kararı etkiledik. Buradaki karar, üniversite bütçesinin nereye aktarılacağının kararıydı. Bütçeyi kendimize, eğitimimize istedik. Kararı biz aldık. Ve bunun yolu da eylem yoluyla ortaya koyduğumuz irademize ÖTK aracılığıyla da sahip çıkarak oldu. Buradaki deneyimimiz bize demokratik bir ÖTK’nin nasıl olabileceğini ve nasıl sonuçlar alabileceğini, ÖTK’nin irademize sahip çıkmak için ne kadar kritik bir işlevde olduğunu gösterdi.
ÖTK’NİN GÜCÜ ÖĞRENCİLERİN KENDİSİ
Birebir yaşadığımız şeyler bize şunu öğretiyor: ÖTK’ler, yani sınıf ve bölümlerden başlayarak irademize sahip çıktığımız, her gün bir araya geldiğimiz alanlardan yükselen temsilcilikler en doğal hakkımız. Bizim sorunlarımızı tartıştığımız, karar alma mekanizmalarına katılıp irademizi üniversitenin tamamına ulaştırabileceğimiz yerler. Biz ÖTK’lere gittikçe, yan yana gelme alanlarımıza sahip çıktıkça, tartışma ve birlikte hareket etme alanlarımızı savundukça ve en önemlisi, irademize sahip çıktıkça rektörlük zaten halihazırda var olan bir ÖTK’yi dinlemek zorunda kalıyor. Kendi haline bırakıldığında süs havuzu yapmaktan öteye gitmeyen, bütçeyi daha fazla kâr için holdingin şirketlerine aktarmakta beis görmeyen bir yönetim karşısında bu yüzden öğrencilerin iradesini koymamız şart. En geniş katılımlı ÖTK’ler, elimizdeki en güçlü örgütlenme alanımız, en güçlü kozumuz. Bu kozu güya kâr amacı gütmemesi gereken vakıfların bütçesini bizim yararımıza, kendi bilimsel eğitimimize ayırmak için kullanmamız gerekir. Gücümüz birliğimizdedir. Biz yan yana gelip irademize sahip çıktıkça, ÖTK’lerin de yetkileri genişleyecek ve yapıları demokratikleşecektir.
Evrensel'i Takip Et