13 Kasım 2024 19:30

Petrolden doğan güç: Kan Dökülecek

Panzehiri, tedavisi olmayan; mükemmel bir yükselişin ardından tekrar kalkamayacak kadar kötü bir düşüşe sebep olan bir zehirdir güç.

Paylaş

Bilkent Sinema Topluluğu Üyesi

 

Paul Thomas Anderson'un Sinematografisi ve kurgusal bütünlüğü, görselliği ve oyunculuğuyla bilinen filmidir “There Will Be Blood”. Başkarakterimiz Daniel Plainview, filmin isminin hakkını verecek şekilde kan dökmüştür. Sadece vücutta akan al rengi sıvı değil; bütün gücü, parayı ve hiyerarşiyi simgeleyen siyah kanı, “petrolü” ortaya çıkarmıştır. Maden arayışında arkadaşını patlamada kaybettikten sonra arkadaşının oğlunu evlat edinen ve kasabasına geri dönen Plainview, burada gücünü sürdürmeye devam etmeye çalışmıştır.

Daniel, Daniel Plainview. Zenginlik hayaliyle gümüş ararken ayağını henüz kırmıştır. Fakat insanoğlunun kontrol edemediği, evrimleşmeyen ilkel özelliği olan hırsının gözünü karartması onu, asıl hedefi olan, günyüzüne çıkmayı atardamardaki bir kan gibi bekleyen o siyah kan “petrolü” verecektir. Sinirinin yansıması olan o sivri yüzü kadar keskin olan aleti, bir kez daha toprağa sapladığında esir olan petrolün yerden fışkırmasıyla hiyerarşinin hiç olmadığı kadar üst basamığındaki havayı solumaya başlamıştır Daniel.

Piramidin üst basamağındaki o yenilmezlik hissi... Onu kim durdurabilirdi artık? Bir ayak bağı. Adem’den bu yana insanın içini, en kötüsü olsa bile, parçalayan vicdan. Siyah kanın fışkırmasını heyecanla beklerken patlamada hayatını kaybeden arkadaşının oğlu H W Plainview. Bu oğlan, zenginliğe ulaşma hedefinde heba olan babasının canından kalan son parça, Daniel gibi parayı, hırsı ve gücü bu kadar idealize etmiş bir adam için ayağına bağlanmış demir ağırlıktan farksız olmuştur. Tek engeli bu da değildir, H. W. patlama sırasında petrolün fışkırmasını duyamayacak kadar işitme yetisini kaybetmiştir. Bu, üst basamaklardaki birisine yakışmayan büyük bir kusurdur. Siyah kana karşılık verdiği arkadaşının kanından olan, soy ismini verdiği artık evlatlık olan oğlunu ona kalan bir emanet. Ayağına bağlı demirin zincirini gevşetme amacı ile onu okula gönderdikten sonra güç piramidini kurmaya durmaksızın devam etmiştir Daniel.

Peki, böyle bir durumda inanç nerede yer alır? İnsan, varoluşundan beri bir sığınak, inanacak daha ulu bir varlık, maneviyat ister. Kendi imparatorluğunu kurmaya devam ettiği sırada köye gelen ağzı süt kokan, genç rahip “eli" gelmiştir. İnancı, damarlarında, tek bir kalp atışında ilahi gücü hisseden ve bunu çevresinedekilere empoze etmeyi görev edinmiş, bundan kurtuluşa ermişçesine haz duyan bir rahiptir. Daniel ile birkaç defa denk gelmiştir ve onu kiliseye gelmesi için ikna etmeyi denemiştir. Daniel bunu kendinden daha ulu bir varlık olduğunu kabullenemediği için ilk seferlerinde reddetmiştir. Rahiple son konuşmasında bunu halka kendini tanıtmak ve asıl üstün gücün maneviyatta değil bedende, somut bir şekilde dikildiğini göstermek için kabul etmiştir.

Pazar günü kilise... O pazar günü... Rutinleşmiş bir şekilde insanlar rahibin yardımı ile Tanrı’ya yakardıktan sonra Eli, kimsenin yapamayacağı bir cesaret ile Daniel’i tanrıya yakarması için kürsüye çağırmıştır. Bu cesareti karşısında afallayan Daniel, gelmeme ısrarlarına rağmen tanrının önü olduğuna inanılan tahta yüksekliğe çıkmıştır. Kazmanın toprağa saplandığı gibi taşlaşmış, petrol kadar siyah kalbe saplanan iki cümle... Eli, son gücünü haykırışına kullanırcasına bu iki cümleyi söyletir Daniel’e. Oğlumu terk ettim! Çocuğumu terk ettim! Bunları söyletmenin gururu ile kendinden geçen genç rahip son bir cümle ile tanrıdan özür dilemesini ister. Daniel kendinden düşük gördüğü insan müsvettelerine karşı küçük düşmüştür. Onun gözünde pasif, ezik bir karakter hangi vasıf ile onu bur duruma düşürmüştür? Artık aklından geçen tek şey, kalbi kadar soğuk bir intikamı toy din adamından almaktır.

Kasabanın terk edilmiş bowling salonu... Eli’yın ilahi güce duyduğu güvenin, Daniel’in ise intikam zannettiği yükselişinin sonu... Bowling topunun üç deliği olan hırs, petrol ve intikam uğruna parmaklarını kan dökülürcesine geçiren Daniel; kendi güç piramidinden düşüş hızı ile topu fırlatmaya başlamıştır. Dinin gölgesine sığınan genç adam, kaçışın inandığı ulu güçten değil de kendinin ta kendisi ilan eden bu beden bulmuş insan evladına yakarmakta bulmuştur. Firavun imanını kabul etmeyen, tam zıttına daha da asabileşen gücün kendisi olan varlık, ona acımamıştır. Ona yaşamının sonunu getiren dünyaya varmıştır Eli. Gücün iliklere kadar zehirlediğinin vücut bulmuş örneği Daniel. Panzehiri, tedavisi olmayan; mükemmel bir yükselişin ardından tekrar kalkamayacak kadar kötü bir düşüşe sebep olan bir zehirdir güç. Materyalleşmiş dünyada varlığına sorgusuz sualsiz inandığımız tek oluşum...

ÖNCEKİ HABER

Bilkent’te ÖTK deneyiminin öğrettikleri

SONRAKİ HABER

Güvenli kampüsler için CİTÖB istiyoruz!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa