Yurt yönetimi tacizcileri değil öğrencileri hedef alıyor
Yalan açıklamalarda bulunan, arkadaşlarımızı bastırmaya çalışan ve parmak sallayıp “Sen ortalığı karıştırma!” diyebilen bir yönetim var oldu karşımızda.
Ege Kız KYK’den bir öğrenci
İzmir
Geçtiğimiz hafta, geçen sene Aydın’da ihmaller sonucu kaybettiğimiz sıra arkadaşımız Zeren Ertaş’ın ölüm yıldönümüydü. Zeren’in ölümünün ardından Türkiye’nin dört bir tarafında yurtlardaki kötü koşullara ve güvensizliğe karşı birçok öğrenci ses çıkarmıştı. Geçen seneden bu zamana değişen tek şeyse sadece günler oldu; güvenli olmayan yurtlar, düşen asansörler, sağlıksız hijyenik olmayan yemekler ve daha fazlası aynı kaldı. Hâlâ daha birçok arkadaşımız bu sorunları en uç seviyelerde yaşarlarken yurt yönetimi sorularımıza ve problemlerimize tepkisiz kalıyor.
Sorunlarımıza eklenenleri de bir çırpıda sıralayalım: Yeni yurt olmasından kaynaklı, geldiğimiz günden beri tadilatın, inşaat yapımlarının bitmemiş olması. Eski Ege Kız Yurdu’nda yaşanan taciz olayının üzerine yeni yurtta lavaboları düşenler, asansörde mahsur kalanlar, tamire gelen erkek işçilerin tacizine maruz kalanlar ve daha birçoğu çözülemeyen sorunlar... En basitinden memurlara, güvenliklere “Siz neden burayı düzeltmiyorsunuz? İşiniz bu değil mi?” diye sorduğumuzda herkesin kendi sorumluluğunu üstünden atıp başkalarına havale ettikleri bir sonuçla karşılaşıyoruz.
KARŞIMIZDA SEN ORTALIĞI KARIŞTIRMA DİYEN BİR YÖNETİM OLUŞTU
Zeren’in ölüm yıldönümünde onu anmak için toplandığımızda bizim için gelen bir otobüs dolusu çevik kuvvet ve sivil polisleri gördük. Herhangi bir akşam yurdun etrafında dolaşmayan güvenlikler bizleri gözünün önünden ayırmayıp her konuşmamızı da dinlemek için oradalardı. Çevik kuvvetlerin ve polisin yarattığı korku iklimi her bir arkadaşımızın içine işlerken yurttaki diğer öğrencileri de bizden ayrıştırıyordu. Yemekhane içerisinde yemeklerimizi alıp otururken Zeren’i anmak için bir duyuru geçirildi. Güvenlikler bu süreçte bilgilerimizi izinsiz bir şekilde alırken orada bulunan diğer görevliler yine bir korku ortamı yaratmaya çalıştı. Birçok etkenle birlikte güçlü geçmeyen anma, bizleri yurt yönetiminin hedefine koymuş olacak ki bir sonraki hafta 3 arkadaşımız idare tarafından ifadeye çağrıldı. Usulsüz olarak yürütülen süreçte yurt yönetiminin psikolojik baskısı her geçen gün daha da artarken anmaya katılan arkadaşlar içerisinde birbirimize düşürmeye çalışan söylemleri de oldu. Sürecin başından beri yalan açıklamalarda bulunan, her bir arkadaşımızı bastırmaya çalışan ve arkadaşlarımıza parmak sallayıp “Sen ortalığı karıştırma!” diyebilen bir yönetim var oldu karşımızda.
Bu sene güçsüz geçen eylemde haksız yere soruşturma başlatmaları şu anlama geliyor ki; büyüyen ve kıvılcımını bir yanındakine yansıtan öğrenci kitlesi karşısında yapabilecekleri tek şey bu şekilde usulsüzlüklerle, yıldırma yöntemleriyle bizleri ayrıştırmak ve korkutmak. Ailemizle, akademik hayatımızla, barınma hakkımızla tehdit edildiğimiz süreçte yine tek yapabildikleri psikolojik baskılar oluyor. Yurdumuzun sorunlarını artık kabul etmediğimizi söylerken karşımızda bulabildiğimiz tek bir muhatap bile olmaması içi çürüyen ve yukarıdakileri aklayan sistemin bir parçasıdır. Öğrenciler olarak büyüyen ve talepleri etrafında birleşen bir örgütlenme günümüzün en önemli ihtiyacı iken yalan yanlış cümlelerle, yasal olmayan bahanelerle üzerimize gelenlere karşı da yine en önemli ihtiyacımız birlikteliğimizden geçiyor. Bugün yurtta, yarın üniversite kulüplerimizde sonraki gün sokakta yaşadığımız/yaşayacağımız baskılar, korkutma çabaları bizim haklı birlikteliğimizi sönümlendirme adına ne kadar ilmek ilmek işleniyorsa bizim de ilmek ilmek işleyeceğimiz bir mücadele yolumuz var. Bu yolu da sen, ben, o değil tam tersine biz öreceğiz haksızlıklara, baskılara karşı güçleneceğiz!