13 Kasım 2024 21:57

The Substance üzerine: Bir yıldızın ve bedeninin parçalanışı

Yönetmenin beden algısı üzerindeki eleştirisiyle kadın bedeninin metalaştırıldığı, sermaye üzerine pazarlandığı tablo yüzümüze vuruluyor.

Paylaş

Nare ATAY

Eskişehir Teknik Üniversitesi

 

The Substance, Coralie Fargeat tarafından yazılan ve yönetilen eğlence sektörünün insan bedeni üzerinden sağladığı sermayeyi ve modern çağın bize dayattığı güzellik algısına dem vuran bir film. Cannes Fim Festivali’nden En İyi Senaryo Ödülü’yle dönen film, “body horror” tarzında olmasının yanı sıra tadında komedik unsurlar barındırıyor.

KADIN BEDENİNİN METALAŞTIRILMASI

Filmin ilk sahnesinde gündüz kuşağında fitness programı yapan, yaşına göre oldukça genç gözüken ve güzelliğiyle bizi büyüleyen baş karakter Elisabeth Sparkle’ın ismini meşhur Hollywood Walk of Fame caddesinde bir yıldızın üzerinde görüyoruz. Olay örgüsüyse Elisabeth’in, yapımcısı tarafından “İnsanlara istediklerini vermem gerekir, hissedarları ancak böyle memnun edebilirsin. 50 yaşına geldiğinde biter” diyerek onu işten çıkarmasıyla başlıyor. Elisabeth bu cümleye karşılık “Ne biter?​” diye soruyor ancak sağlam bir cevap dillendiremeyen yapımcı elleriyle bir kadın vücudunu çizer gibi yaptığında eğlence sektörünün, medyanın karşısının metalaştırdığı kadın bedeninin kast edildiğini anlıyoruz.

İşte bu durumdan muzdarip olan bir kadın olan Elisabeth de yaşı nedeniyle sektörün getirdiği standartlara uymayan, yeteneğine ve sektörde yıllarını verdiği emeğine rağmen artık “güzelliğinin yetersizliği” üzerinden yargılanan biri oluyor. Bunun üzerine Elisabeth, kendisine yöneltilen “Kendinin daha iyi versiyonunu olmayı hayal ettin mi hiç, daha genç, sadece daha iyi bir versiyonun?​” teklifini kabul ediyor ve Elisabeth’ten daha genç bir beden yaratılarak ortaya çıkan Sue karakteri filme dahil oluyor. Bu olayla bizim de gerçek yaşamda içinde bulunduğumuz ve sürekli olarak daha iyi versiyonumuzu arzulatan sistem işaret ediliyor.

Yani Sue ve Elisabeth, 7 günde 1 kere beden değiştirdiğini gördüğümüz aynı kişilerdir. Sue yavaşça Elisabeth’in kariyerinin yerini alırken, Elisabeth’in de aynı kişi olmasına rağmen bir anlamda kendisiyle çatışmasını izliyoruz. Sue’nun genç, hareketli, bencil bir kişiliğe sahip olmasıyla Elisabeth’in yaşlı ve yaşadıklarından dolayı özgüvensiz ve kendini günden güne dahada kusurlu gören, evden dışarı çıkmayı bırakan bir kişiye dönüşüyor. Bu durum Elisabeth’i yavaş yavaş tüketirken, onun karanlık kısmına da ayna tutuyor. Sue’nun doyumsuzluğu öyle bir raddeye geliyor ki Elisabeth’ten günbegün bir parça kopararak onu tanınmaz hale getiriyor.

KENDİNİ SİSTEME KABUL ETTİRME ARZUSU

Elisabeth’in kontrolünden çıkan bu döngü geri dönülemez sonuçlar bırakıyor ve onu eskisinden bile daha “kusurlu” bir kişiye dönüştürüyor. Son sahnelere doğru da Sue’nin neredeyse ele geçirdiği bedende Elisabeth’e saldırısını görüyoruz ve Elisabeth’in kendine olan nefreti ve şiddeti gözler önüne serilmiş oluyor: “Dengeye saygı gösterirsen başka bir sorun yaşamazsın.”

Elisabeth’e dengenin onun elinde olduğu söylenmesine rağmen düştüğü koşullarda psikolojik ve fiziksel koşullarla nasıl bir deney içerisinde olduğunu, aslında çoğu şeyin Elisabeth’in elinde olmadığını fark ediyoruz. Bir takıntı haline gelen sisteme kendini sisteme kabul ettirme isteğiyle bu yolda kayboluşunu görüyoruz.

Filmin sonunda da Elisabeth’in estetikten yoksun, Sue ile bedenlerin iç içe geçtiği tiksindirici bir yaratık olarak aldığı form sahneleniyor. Televizyon programını sunarken parçalanışı seyircilere izletilirken filmin açılışıyla kapanışı aynı oluyor ve Hollywood Walk of Fame caddesindeki yıldızın üzerinde son parçasına kadar yok oluşunu izliyoruz.

Yönetmenin çarpıcı bir şekilde yaptığı beden algısı üzerindeki eleştirisiyle içimizdeki çatışmaları ve dayatılan güzellik algısı sonucunda geri dönülemez değişiklerle kendimizi sürüklemediğimiz, insan bedeninin metalaştırıldığı, sermaye üzerine pazarlandığı, kendimizi sürekli olarak daha iyi versiyona ulaşmak için zorladığımız tablo yüzümüze vurulmuş oluyor.

ÖNCEKİ HABER

Uşak'ta oğlu tarafından bıçaklanan Asiye Yıldırım hayatını kaybetti

SONRAKİ HABER

The Substance üzerine: Daha genç olduğunuz günleri hatırlıyor musunuz?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa