35. Ankara Film Festivali’nde son iki gün
35. Ankara Film Festivali’nde dün, Ulusal Uzun Film Yarışması filmlerinden son üçü seyirci ve jüri karşısındaydı. “Hakkı”, “Mukadderat” ve “Ölü Mevsim" filmleri Ankara’da ilk kez izleyiciyle buluştu.

35. Ankara Film Festivali
15 Kasım’da Kapanış ve Ödül Töreni’yle sona erecek 35. Ankara Film Festivali’nde dün, Ulusal Uzun Film Yarışması filmlerinden son üçü seyirci ve jüri karşısındaydı. Hikmet Kerem Özcan’ın “Hakkı”, Nadim Güç’ün “Mukadderat” ve Doğuş Algün’ün “Ölü Mevsim” adlı filmleri Ankara’da ilk kez izleyiciyle buluştu.
“Hakkı”nın gösterimine yönetmen Hikmet Kerem Özcan, yapımcı Öykü Canlı ve oyuncu Cem Zeynel Kılıç katıldı.
Hikmet Kerem Özcan, bir izleyicinin filmin hikâyesini oluştururken esin kaynakları olup olmadığını sorusuna dair, “Evet, var. Yılmaz Güney’in ‘Umut’ filmi, benim genç yaşta izlediğim ve kariyerimde, sinema yolculuğumda mihenk taşı filmlerden biriydi. Tabii ki ondan etkilendim ama bu farklı bir hikâye, farklı bir zamanda geçen bir hikâye. Birçok başka esin kaynaklarım da oldu. Mesela, küçükken dinlediğim bir hikâyeden esinlendim bu filmde, bizzat Ege’de yaşanan bir olaydan.” dedi. Devamında Hakkı karakterini yaratma sürecinden bahseden Özcan, “Bir erkeklik krizi yaşadığını planlayarak oluşturdum Hakkı’yı. Çünkü zaten bacanağıyla olan bir çekişmesi var. Aslında bir yandan yaşadığı köyde, turizmle beraber birçok kişi zenginleşirken o, zenginleşme yarışının dışında kalıyor. Biraz da kendi karanlık tarafına geçtikten sonra, hayatındaki kadın kavramını da yok eden, en son kendi kendini de yok eden bir şeye dönüşüyor. Nermin’in gidişi, heykelin yok oluşu gibi.” dedi.
Oyuncu Cem Zeynel Kılıç, filmi ilk kez Ankara Film Festivali’nde izlediğini belirten Oyuncu Cem Zeynel Kılıçve projeye dahil olma “Burada ilk kez izledim ‘Hakkı’yı. Sadece senaryosunu biliyordum ve setteki çekimleri… Dışarıdan göremiyordum. O yüzden hâlâ etkisi var bende. İyi bir rol gelince, hani büyük küçük rol olmaz denir ya, iyi senaryolarda olmaz. Ama kötü senaryolarda olur o, rol seçeriz. Bana sorarsanız, iyi eser hepinizin farklı çıkarımlar yaptığı eserdir. Yani o film hepinizin olur. Mesela, yönetmenin veya senaristin hiç düşünmediği şeyi siz yorumluyorsunuz ya, işte o, onun iyi olduğunu gösterir. Zaten makbul olan da odur. Biraz seyirciye bırakmaktır işi. Bu senaryoyu okuduğumda dedim ki, çok iyi. Hem günümüz Türkiye’sini anlatıyor, hem de aslında insanlığın evrensel değerlerini… İkisini o kadar güzel harmanlamış ki.” cümleleriyle anlattı.
Fotoğraf: Ankara Film Festivali
“HİKAYEYİ ÇOCUKSUZ EVLERDE SIKILMA ANLARIM BESLEDİ”
“Ölü Mevsim”in gösterimine, yazar ve yönetmen Doğuş Algün, yapımcı Burak Kaplan, oyuncular Funda Eryiğit, Naz Göktan ve Haydar Şahin katıldı.
Doğuş Algün, yapım sürecinin nasıl geliştiğinin sorulması üzerine, “Filmin bir doğma anı yok, zamanla gelen gözlemlerden oluşuyor. Çocukluk yıllarından, çocuksuz evlerde sıkılma anlarım filmi besleyen noktalar. Senaryo süreci, filmi çektikten sonra bile devam etti, özellikle kurgu esnasında, ve toplamda yedi yıl sürdü senaryo aşaması. Son dört yılda senaryo hareketlendi. Bu süreçte izlediklerim ve okuduklarımdan esinlendim. Bir yandan oyun da yazdığım için dramaturji de çalıştık. Filmin kaba kurgusu dört saatti ve sonradan, baştan kurguladık. Sahne sahne kameranın hareketini tartıştık görüntü yönetmeni Ece Latifaoğlu ile. Kamerayı omuzda istedik, karakterlere daha derin girebilmek için ve bunun bir film olduğunu seyirciye nasıl unutturabiliriz üzerine düşündük. Ve hatta müzik bile kullanmadık” dedi.
Fotoğraf: Ankara Film Festivali
“YEŞİLÇAM’A ÖZLEMLE YAŞIYORUM”
Yarışmanın son gösterimi “Mukadderat” ile oldu ve gösterime yönetmen Nadim Güç, senarist Erdi Işık, yapımcı Rodi Kayım, oyuncu Aslıhan Gürbüz katıldı.
Nadim Güç, filmin çıkış hikâyesini anlatırken, “Erdi bu senaryoyla geldiğinde kahraman olmayan birinin hikâyesini anlattığını düşündüm. Herhangi bir evde olabilecek, herhangi bir hikâye. Bu çok hoşuma gitti. Yeşilçam’a özlemle yaşıyorum, bunu özellikle yapmasam da Yeşilçam sinemasına benzetilmesi hoşuma gitti. Filmde bir kadının değişimi ve halkalar şeklinde büyüyen, erkeklere de dokunan ve değiştiren bir yapı vardı. Kadınlar da, erkekler de hata yapıyor. İnsan olmaya doğru giden bir yol çiziyoruz filmde” ifadelerinde bulundu.
Fotoğraf: Ankara Film Festivali
“MÜBADELE DEĞİL, TEHCİR”
Dün ayrıca, Bülent Vardar’ın yönettiği “Köklere Yolculuk” (2024) aslı belgesel de dünya prömiyerini festival kapsamında yaptı. Vardar, Kuzey Yunanistan olarak bilinen Selanik, Yenice-i Vardar’da (Giannitsa) doğan ve büyüyen dedesi ile babaannesini odağına aldığı filmin gösterimi ardından Bülent Vardar, seyircilerin sorularını yanıtladı. Yapım sürecinin sancılı geçtiğini belirten Vardar, “Belki de çoğu zaman bu işi bitirmekten vazgeçmeyi düşünmüş de olabilirim, çünkü çok parasız koşullarda bu filmi bitirmek zorunda kaldım” açıklamasında bulundu. Zorluklara rağmen motivasyonunu kaybetmediğini belirten Vardar, şunları söyledi: “Beni motive eden şey, yıllar sonra Ayşe Hoca’nın gözleri yaşararak anlattığı şekilde, benim köklerim nereden geliyordu ve neden böyle oldu, niye orada hayat devam edemedi, bu insanlar buraya getirilmek zorunda bırakıldılar gibi sorular oldu. Bana sorarsanız, mübadele değil de bir tehcir, anlaşmayla göçe zorlanmışlar" dedi. (KÜLTÜR SERVİSİ)
Evrensel'i Takip Et