Kadın işçilerin çocuklarına kim bakıyor?
Kreşe gönderemeyen işçiler çocuklarını akrabalarına bırakıyorlar. Ya da vardiyalı çalışan eşler nöbet günlerini, çalışma saatlerini bir kişinin evde çocukla kalacağı şekilde ayarlıyor.
Görsel: Midjourney/Fırat Turgut/Evrensel
Emine UYAR
Ülkemizde kadınlar çalışabilmek için öncelikle çocuk bakımı sorununu çözmekle yüz yüze kalıyor. Çocuklarını bırakacak yeri olmadığı için çalışamayan ya da çalışırken işten ayrılan pek çok kadın mevcut.
Bu sorundan dolayı çocukları evde birbirine emanet edip üzerlerine kapıyı kilitleyip çalışmaya gitmek zorunda kalan kadın ve en son Selçuk’ta acı biçimde yaşadığımız gibi çıkan yangınlarda ölen çocuk sayısı az değil.
Özel kreş ücretleri asgari ücret düzeyinde iken devlet ve belediye kreşleri ise yetersiz.
HASTANEDE BÜYÜYEN ÇOCUKLAR
Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesinden bir sağlık işçisi kadın anlatıyor: “Hastanede bir kadın arkadaşımız oğlunun hapse girmesi, gelininin de bırakıp gitmesi ile 2-3 yaşlarındaki kız torununu bir süre servise götürüp getiriyordu. Şimdi hastane içindeki Okul Öncesi Eğitim Merkezine kabul edilmiş. Uyku merkezinde çalışan bir arkadaşım da çocuk doğduğundan beri yanında getiriyor, çocuk şimdi 2 yaşında.”
Pandemide kreşin kapalı olduğu dönemde aynı hastanede çalışan başka bir arkadaşının gelip çocuğuna baktığını anlatan kadın işçi, “Ara tatillerde, 15 tatilde hastane çocuk kaynıyor. Ben de getirmek zorunda kaldım. Çocuğun yanında, ‘İş yerine çocuk getirmek yasak’ denilerek mobbinge de uğradım” diye anlatıyor.
2 bin 500 dolayında kişinin çalıştığı DEÜ Hastanesi içinde 150 öğrencilik, yarı özel yarı kamuya ait şekilde hizmet veren MEB’e bağlı bir okul öncesi eğitim merkezi bulunuyor. Buraya 3-4 ve 5 yaşlarındaki çocuklar kabul ediliyor. Fiyatı ise 8 bin 500 lira, yani asgari ücretin yarısı. İşçi kadınların buradan faydalanabilmesi için de çocuklarını 3 yaşına kadar büyütmeleri gerekiyor.
HASTANE KREŞİNİ ÖZELLEŞTİRDİLER
Ege Üniversitesi Hastanesinde ise geçtiğimiz yaz zarar ettiği gerekçesi ile kapatılacağı açıklanan ve hastanede örgütlü sendikaların kapanmaması için mücadele ettiği kreş özelleşti. Kurum çalışanlarına indirimli ücreti ise 15 bin lira dolayında. Bu ücreti karşılayamayacak olan işçiler çocuklarını almak zorunda kaldı.
Bu kreşle ilgili başka bir sorun da kliniklere uzak olması, kendi aracı olmayanların çocukla birlikte gidip gelmesinin zor olduğunu ifade ediyor işçiler.
Kreşe gönderemeyen işçiler çocuklarını akrabalarına bırakıyorlar. Ya da vardiyalı çalışan eşler nöbet günlerini, çalışma saatlerini bir kişinin evde çocukla kalacağı şekilde ayarlıyor. Bu durumda evde olan kişi hiç dinlenemeden tekrar işe geliyor.
Dört beş yıldır çocuğun 36 aylık yani 3 yaşında olması şartının getirildiğini anlatan kadın işçi doğum izni ve ücretsiz iznin çok az olduğunu dile getirerek, “Ekonomik durumdan dolayı işe dönmek zorundayız. 36 ay bakıcı ile idare ettik. Güven problemi de had safhada. Sağlık çalışanı kadınlar olarak talebimiz 24 saat açık kreş” diyor.
ÇOCUK BAKIM YÜKÜ KADINLARIN ÜZERİNDE
Bayraklı Belediyesinde çalışan kadınlar “Anneanne-babaanneye bırakıyoruz. Kreşler 12 bin lira” derken, metal fabrikasında çalışan bir kadın işçi de “Çocuklara nineleri bakıyor. Anneanne ve babaanne olmadığı durumda mecbur bakıcı tutuluyor. Hatta çocuk için yıllarca ters vardiyalarda çalışıp eşiyle bir hafta boyunca görüşemeyen insanlar var” diyor.
Her iş yerinde bir kreş olması gerektiğini, bu konuda 150 ve daha fazla sayıda kadının çalıştığı iş yerinde kreş zorunluluğuna ilişkin yasa maddesi olduğunu ama yetersiz olduğunu ifade eden işçi, “10 yıl öncesine kadar bizim iş yeri kreş yardımı yapmıştı kadın çalışanlar için. Tüm ücreti karşılamıştı ama sonra maliyet gerekçesi ile bıraktı” diyor.
Kadınların çalışırken çocuklarını bırakabilecekleri nitelikli kreş ihtiyacı yakıcı olarak ortada duruyor.