21 Kasım 2024 16:35

Asbest deprem bölgesini tehdit etmeye devam ediyor

Deprem sonrası enkazlarının kaldırılması ve ağır hasarlı binaların yıkılması sırasında, asbest riskine karşı ulusal mevzuatta yer alan önlemlerin hiçbiri alınmıyor; asbest tehdidi sürüyor.

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Ramis SAĞLAM
İzmir

Mersin Limanında 6 milyon ton asbestli hafriyatın denize dökülmesinin ardından Uluslararası Arama ve Kurtarma Danışma Grubunun (INSARAG) Türkiye’deki arama kurtarma gruplarına acil kodlu asbest uyarısı vermesi gözleri yeniden asbest tehlikesine çevirdi.

Dünya genelinde her yıl asbest kaynaklı 255 bin ölüm yaşandığı iddia ediliyor. Bu ölümlerin yüzde 91’i iş yerinde asbeste maruziyet sonucu gerçekleşiyor. Türkiye’de asbest maruzatının en yoğun yaşandığı alan ise deprem bölgelerinde ve kentsel dönüşüm alanlarında yaşanıyor.

Deprem sonrası yıkık binaların enkazlarının kaldırılması ve ağır hasarlı binaların yıkılması esnasında, asbest riskine karşı ulusal mevzuatta yer alan önlemlerin hiçbirinin alınmadığı Temiz Hava Hakkı Platformunun (THHP) ekim 2023’de hazırladığı “Deprem Bölgesinde Üç Kentte Asbest Tespit Çalışması” nihai raporuna yansımıştı.

6 Şubat Maraş merkezli deprem sonucu hazırlanan analiz raporunda Adıyaman’da 30 örneğin ikisinde, Kahramanmaraş’ta 21 örneğin 8’inde, Elbistan’da 15 örneğin 2’sinde farklı türlerde asbest tespit edilmişti. INSARAG ise NED-01 ekiplerinin ekipmanlarında asbest tespit etmişti.

Deprem sonrası bölgede yaşanan asbest maruziyetini, Temiz Hava Hakkı Platformu (THHP) Koordinatörü Deniz Gümüşel, Türk Tabipleri Birliği THHP Temsilcisi Prof. Dr. Gamze Varol ve Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı İş Sağlığı Araştırma ve Uygulama Merkezinden (İSAMER) Prof. Dr. Alp Ergör ile konuştuk.

RİSK DEVAM EDİYOR

Asbest riskinin sadece Antakya ile sınır olmadığını belirten Deniz Gümüşel “Çadır üstlerinden, ağaç yapraklarından, yol kenarlarından ve enkaz sahalarından aldığımız pek çok örnekte; Uluslararası Arama Kurtarma Danışma Grubunun da tespit ettiklerini belirttiği asbest türleri olan aktinolit ve krizotil çıkmıştı. Bu konuda yasal sorumluluğu olan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına uyarılarımızı yaptık” dedi.

Bina yıkımı, enkaz kaldırma ve depolama çalışmalarının asbest yönetimi mevzuatına uygun yapılması gerektiğini defalarca kez yinelediklerinin altını çizen Gümüşel “Bölge halkının bilgilendirilmesi, özellikle bu çalışmalarda yer alan işçilerin maske ve özel giysi kullanmaları gerektiğini defalarca vurguladık. Ancak halen enkaz depolama alanlarının rüzgar ile tozumaya açık, hiçbir önlem alınmayan ve yerleşim yerleri ile iç içe konumlandırılmış alanlar olduğunu görüyoruz. Bu durum yörede yaşayan halk için uzun yıllar boyunca sürecek bir asbest riski yaratıyor” diye konuştu.

YÜZ BİNLERCE İNSAN YAŞAMINI YİTİRİYOR

Asbestin Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından insanda kesin kanserojen olarak tanımladığı bir madde olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Gamze Varol, “Türkiye dahil birçok ülkede kullanımı yasaklanan asbest nedeniyle dünya genelinde her yıl yüz binlerce insan yaşamını yitiriyor. Solunan asbest lifleri, akciğer zarı kanseri olarak bilinen mezotelyoma başta olmak üzere akciğer, gırtlak ve yumurtalık kanserleri gibi ciddi sağlık sorunlarına neden oluyor. Ayrıca asbest liflerinin akciğer dokusunda sertleşmeye yol açarak nefes almayı zorlaştıran asbestozis adı verilen bir hastalığa da sebep olduğu biliniyor” uyarısında bulundu.

Asbestin sağlık üzerindeki etkilerinin 10-40 yıl aralığında ortaya çıkabileceğini aktaran Varol “Maruz kalma süresi ve dozu arttıkça kanser ve diğer hastalık riskleri de artar. Asbest için sağlık açısından güvenli bir alt sınır belirlenememiştir. Bu nedenle maruziyetten tamamen kaçınılması en güvenli yoldur. Özellikle eski binalarda asbest içeren malzemelerle karşılaşıldığında profesyonel destek alınmalı ve koruyucu önlemler titizlikle uygulanmalıdır” ifadesini kullandı.

UCUZ BERTARAF YÖNTEMLERİ TERCİH EDİLİYOR

Mersin Limanı genişletme projesinde açığa çıkan asbeste dikkat çeken Prof. Dr. Alp Ergör de “Asbest içeren malzemeyi uygun şekilde bertaraf etmek yerine daha ucuzu yeğleniyor. Su altında kalınca büyük bir sorun yok ancak şimdi ellerinde patlamış. Bu tehlikeli yığının hafriyatı süreci ve eğer hafriyat malzemesi bir yerlerde kullanılacaksa buradaki işlenme süreci çalışanlar ve çevre açısından tehlike yaratır” dedi.

Uluslararası Kanser Araştırma Kurumunun sınıflamasına göre asbestin 1. grup bir kanser etmeni olarak değerlendirildiğine dikkat çeken Ergör, “Bu denli açık bir bilgi olunca beklenen ilk şey ciddiyettir. Ancak süreç bu ciddiyetten yoksun. Günü kurtarmak ve artı değerden ödün vermemek için yapılıyor bu” dedi.

ÖNCEKİ HABER

Türkiye Kamu Sen İzmir Temsilciliği: Bütçe revize edilmeli

SONRAKİ HABER

UTTS, 1 Ocak’ta devreye alınacak: Ticari araç başına 2200 TL masraf yaratacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa