MEKTUP | Yakın zamanda doğum yapmış bir anne: Ben de olabilirdim
Bu özelleştirmeler devam ettiği sürece, devlet kurumları, kamu kurumları niteliksizleştirilmeye devam ettiği sürece halk bu problemleri yaşamaya devam edecektir.
Fotoğraf: Pexels
BERİVAN YALKA
Son zamanlarda ülkenin gündemine adeta bir bomba gibi düşen yenidoğan ünitelerinde yaşanan skandallarla ilgili paylaşmak istediklerim var. İstanbul'da ikamet ediyorum ve doğum yaptığım hastane de bu skandala karışan hastanelerden biriymiş. Yaklaşık sekiz ay önce doğum yaptım. Doğum için özel hastaneyi tercih etmemin özel bir sebebi yoktu. Sadece güvenilir bir doktor arıyorduk ve tavsiye üzerine oraya gittik ve tavsiye edilen doktor gerçekten alanına hakim, alanında uzman, doğumu da sağlıklı bir şekilde tamamlamama yardımcı olan bir doktordu. Tabii ki gönül isterdi ki tıpkı hamilelik sürecim boyunca yani sekiz aylık sürecim boyunca tüm tetkiklerimi devlet hastanesinde eğitim araştırma hastanesinde yaptırdığım gibi doğumumu da devletime güvenerek yapayım ancak koşullar öyle değil.
Aslında her gün haberlerde, sağlık alanında, eğitim alanında, ekonomi alanında AKP politikalarının vatandaşı ne kadar mağdur ettiğini, her geçen gün ne kadar çıkmaza sürüklediğini görüyoruz. Özel hastanelerin açılması, özel hastanelerin bu kadar öne çıkartılması, devlet hastanelerinin niteliksizleştirilmesi, bunların her biri aslında planlı programlı. AKP'ye yandaş sermayedarlar zenginleşirken, vatandaş yoksullaştırılıyor ve muhtaç hale getiriliyor. AKP iktidarı her anlamda bizleri muhtaç hale getiriyor.
Bence bu skandal sadece birkaç tane bebeğin ölümüne sebep olan birkaç kişinin skandalı olarak değerlendirilmemeli. Özel hastanelerde en ufak bir operasyon geçirmek isteseniz 10-15 bin liradan başlıyor, ameliyat olmak isterseniz daha yüklü miktarlarda 80-90 binlerden bahsediliyor. En ufak bir muayene, eğer tamamlayıcı sağlık sigortanız yoksa 800-900 liradan başlıyor. Buralarda aslında görmemiz gereken şey şu; belki biz şanslı bir aileydik ve bu çeteye denk gelmedik ama bu sadece üç beş kişinin oluşturduğu bir çete bir örgüt gibi görülmemeli. Bu bir sistem ve sistemde dişliler bizleri de ezebilir.
Bugün sağlık alanında bunu yaparken eğitim alanında başkaca mağduriyetler oluşuyor çocuklar için. Hepimiz gördük. Temiz tuvaletleri yok, yiyecek bir lokma ekmekleri yok, okula aç gidiyorlar, okulda hijyen içerisinde tuvalete girip çıkamıyorlar, akademik anlamda nitelikli bir eğitim zaten yok uzunca bir zamandır ya da ekonomi alanında asgari ücretin 17 bin 2 lira olduğu bir memlekette markete gitseniz zaten 17 bin lirayla eminim dolabınızı her şeyiyle doldurma şansınız yok. Herkesin artık bir ekstra ikinci işe gitmeye çalıştığı, her fırsatta çoluğundan, çocuğundan, ailesinden, arkadaşlarından, sosyal yaşantısından uzaklaşarak, sürekli çalışmak durumunda kaldığı, sürekli sermayeye çalıştığı bir süreç söz konusu. Dolayısıyla bunun en temelinde yatan şeylerden birisi tabii ki bu özelleştirmeler.
Bu özelleştirmeler devam ettiği sürece, devlet kurumları, kamu kurumları niteliksizleştirilmeye devam ettiği sürece halk bu problemleri yaşamaya devam edecektir. Bu sadece görünenlerden bir tanesi. Tabii ki buralarda karşı çıkmamız gereken şey meselenin vahametinin dışında bu özelleştirme politikalarının kendisi olmalıdır. AKP'nin yirmi iki yılda vatandaşına verdiği yoksulluk, mağduriyet, sefalet, geçim sorunu, sağlıksız bir yaşam...
Dolayısıyla buraların görülmesi gerektiğini düşünüyorum ben. Ve buralara karşı yapılacak olan şey ise bir araya gelip birlikte bu meselelere karşı birlikte bir ses çıkarmaktır. Yani sağlıkta özelleştirme meselesine de doktorların bu kadar uzun çalıştırılmalarına da ya da sağlık personellerinin hemşirelerin ebelerin tüm personellerin bu kadar ya pandemi zamanından beri biliyoruz bunları. Yani 36 saat nöbetler, prim sistemleri, artık insanların canına tak ettiği ve ülkeyi terk etmek zorunda bırakıldığı bir politikadan bahsediyoruz. Dolayısıyla buraların çözümü olan şey de tabii ki halkın örgütlüğü birlikte mücadelesidir diye düşünüyorum.