Kadınlar ne yaşıyor?
İktidar parmak salladıkça, tehdit ettikçe kadınlar şiddete daha da açık hale geliyor. Erkekler normal ve hatta olağanmışçasına şiddete başvurabiliyor.
Fotoğraf: Evrensel
Av. İlke IŞIK
Kadına yönelik şiddet AKP iktidarının en temel verilerinden biri diyebiliriz. Uzunca sayılabilecek bir dönemdir ülkenin temel gündemlerinden biri olan kadına yönelik şiddet; giderek vahşileşen ve ülkedeki her kadının can güvenliğini yok edecek biçimde artıyor ve yaygınlaşıyor. Bugün diyebiliriz ki ülkenin her bir noktasında yaşayan kadınların tamamı, sıra bana da gelir mi korkusu ile yaşıyor.
Kadınların kendilerini güvende hissetmedikleri bir ülke yaratıldı. İktidarın tüm muhafazakar politikaları, kadınları eşit görmeyen uygulamaları, söylemleri; şiddetin ve şiddetin sürekli artıyor olmasının nedeni. Toplam ülke siyaseti ile çok ilişkisi var toplumun derinlerine inen bu şiddetin. Özellikle son 10 yılda kadına yönelik şiddetin bu kadar yükselmesi; iktidarın baskıyla, nefret söylemiyle, kışkırtmayla, tehditle, kaosla ülkeyi yönetmeye çalışmasıyla çok ilişkili.
İktidarın en tepeden en aşağıya kadar yürüttüğü bu siyaset biçimi toplumun tüm zerrelerine kadar nüfuz etmiş durumda. İktidar parmak salladıkça, tehdit ettikçe, nefret sözlerini ortalığa fütursuzca zerk ettikçe kadınlar şiddete daha da açık hale geliyor. Erkekler çok daha rahat, normal ve hatta olağanmışçasına şiddete başvurabiliyor.
KADINLARIN GERÇEĞİ REKLAMLARDAKİ GİBİ DEĞİL
Kadını aile içinde tarif etme, aile içindeki sınırdan dışarı çıkmaması üzerine tüm sistemi dizayn etmeye çalışma son derece temel bir politika olarak istikrarla uygulanıyor uzun süredir. Ancak bu durumu sermayenin kadınlar açısından ihtiyaç duyduğu, tariflediğinden bağımsız ele almak eksiklik olur.
Patronların, holdinglerin 8 Mart gibi dönemlerde yayımladıkları reklamlar ya da zaman zaman yapılan haberlerde anlatılanlar gibi değil gerçek. Kadınları aile içinde tanımlayıp, aile içindeki sorumlulukları kadının üzerinde bırakan, bu yükler altında ezilmesine neden olan bu sistemde kadınlar ancak bu şekilde çalışabilsin istiyorlar. Güvencesiz, sosyal haklardan yoksun bırakan, esnek çalışmayı ülkenin genelinde temel çalışma biçimlerinden biri olarak hayata geçirebilme planları söz konusu olan.
Orta vadeli programda yer alan ve ısrarla vurgulanan “aile ile uyumlu iş yaşamı” kilit bir ifade bu aşamada. Bununla birlikte ısrarla tekrarlanan ve üzerine planlar yapılan doğurganlığın arttırılması meselesi... Üç çocuk doğurma ısrarı iktidarın hiç vazgeçmediği bir mesele iken, ülkede buna rağmen evlenme ve doğum oranları düşüyor. Bu nedenle büyük ısrarla erken yaşta evlenmeye teşvik ediliyor kadınlar. Erken yaşta evlenenlere kredi vermeye ilişkin yasa dahi yaptıklarını hatırlayalım.
BOŞANMAK ENGELLENİYOR, ERKEN YAŞTA EVLİLİK TEŞVİK EDİLİYOR
Bunların tümünü birleştirelim şimdi. Kadınların erken yaşta evlenmelerini, hızlıca birden çok çocuk sahibi olmalarını, evlilik ve çocuklara ilişkin tüm iş yükünü kadınların üstlenmesini, bu yüklerle birlikte aile ile uyumlu yani esnek, kısmi sendikasız ve hatta sigortasız çalışmalarını planlamaya çalışan bir sistem var.
Kurmaya çalıştıkları bu sistemde kadınların boşanmalarını her biçimde engellemeye çalışıyorlar. Sistemin devamı için zorunlu çünkü bir yandan da. Erkekler sorunsuzca her yeni gün işe hazırlansın diye. Kadınlar kısmi, yarı zamanlı çalışma koşullarında tek başına bir hayat kurma olanaklarına sahip olamasınlar diye diğer yandan da. Hele de artan ekonomik krizle birlikte sadece ev kirasını bile karşılamak olanaksız hale gelmiş durumda iken.
Kadınlar şiddet dolu evlilikleri sürdürmek durumunda kalıyor böylece. Kadınları şiddetten koruyacak kamusal mekanizmalar da ısrarla kurulmayınca kadınların hayatı içinden çıkılmaz bir şiddet cenderesine dönüşüyor.
Şiddete uğrayan kadınların başvuracakları kurumlardan onların hemen barınmasını sağlayacak mekanlara, çocuklar için kreş eğitim ve diğer sorunların çözümünden geçim sorununa ilişkin maddi desteklere, kira yardımından çocuk ve pek çok sosyal desteğe kadar alınması gereken önlemler alınmadıkça; kadınları yargılamayan, eşit gören bir yargı mekanizması kurulmadıkça kadınların şiddet sarmalından çıkması olanakları söz konusu olamıyor. Bunları asla ve asla kurmayan siyasal iktidar, böylece şiddetin nedeni olan eşitsizliği derinleştirirken ortaya çıkan şiddeti de engellemek bir yana teşvik ediyor.
ŞİDDET VE GÜVENCESİZLİK BİRBİRİNİ BESLİYOR
Toplama baktığımızda kadınların sermayeye ucuz iş gücü sağlama görevini, sermayenin sürekli hayal ettiği esnek çalışma ile sürdürmesini istiyorlar. Çünkü bu kapitalizm için son derece elverişli. Bu durumun kadınlara yoksulluk olduğu kadar şiddet ve ölüm olarak döndüğünü ise söylemeye dahi gerek yok.
Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri bu bütünlüklü tablo nedeniyle artarak devam ediyor. AKP iktidarı, sermayenin ihtiyacını karşılamak üzere muhafazakar ve eşitlik karşıtı, kadın düşmanı politikaları bu durumun artmasındaki temel güvencelerini sağlıyor. Nitekim sermayeden bağımsız bir iktidar değil söz konusu olan. Şiddetin giderek artması, vahşileşmesi, her kadını her durumda her biçimde bulabilir hale gelmesi iktidarın yarattığı tüm elverişli koşulların sonucu. Özellikle son dönemde kadın düşmanı politikaların artışı, nefret ve ayrımcılık söylemlerindeki yükseliş, iktidarın sürekli şiddet içeren dili ve üslubu kadın cinayetlerinin artışı için zemini güçlendiriyor.
Kadınları eşit görmeyen, eşit haklara sahip olmadığına inanan iktidar sermayenin kadınlara reva gördüğü yaşam için elverişli koşulları çok daha rahat oluşturuyor.