24 Kasım 2024 03:16

Şiddetin panzehiri dayanışma ve mücadele

Artan şiddetin panzehiri kadın dayanışması… Kadın işçiler şiddeti dayanışmayla nasıl aştıklarını anlattı.

Şiddetin panzehiri dayanışma ve mücadele

Fotoğraf: Nisa Sude Demirel/Evrensel

Berivan BALKAY

Uzun yıllardır AKP iktidarının gölgesinde yaşayan işçi ve emekçi kadınlar; işte, evde, sokakta yani bulundukları her alanda şiddetle burun buruna yaşam sürdürüyor. Ancak AKP iktidarının kadınlar için, işçi ve emekçiler için örgütlemeye çalıştığı ve hatta belli oranda başardığı şey güvensizlik hissiydi. İşçinin işçiye güvenmemesi, kadının kadına güvenmemesi, AKP iktidarının işçilerin örgütlenme mekanizmalarını baskıyla köreltmeye çalışmasının bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. Ancak bunu aşan çokça örnek de var. Size Esma ve Yıldız’dan bahsetmek isterim.

Esma ile Yıldız İstanbul’da plastik üretimi yapan bir fabrikada çalışıyorlar. Esma üretimde, Yıldız ise taşeronda temizlik işçisi. İkisi de kendi çocuklarıyla yaşamaya çalışan iki kadın. Bu iki işi kadının dayanışma hikayesini sizinle paylaşalım…

Bir gece vakti Yıldız’ı imam nikahlı olduğu eşi, 3 çocuğuyla beraber evden kovuyor. Yıldız ne yapacağını bilemiyor ve Esma’yı arıyor. Esma da kapısını açıyor Yıldız’a. Artık kış gelmiş, hava soğuk. Çocuklar sabah okula gidecek, Yıldız ve Esma da işe. Ama o gece bir türlü sabah olmuyor. Oturuyorlar iki arkadaş ve ne yapabilirler diye düşünmeye başlıyorlar. Esma sabah işe gidiyor ve kendi bölüm temsilcisine durumu anlatıyor ama arkadaşını da incitmeden ona nasıl destek olabileceğinin yollarını arıyor. Esma bu durumu şöyle anlatıyordu; “Bana deseler ki bir arkadaşın düğünü var haydi para toplayalım, asla yapamam. Ama Yıldız’ın yaşadıkları bende bir şeyleri harekete geçirdi. Bir şeyler yapmalıydım, elimden bir şeyler gelmeliydi. Bir güç geldi birden, gittim bölüm temsilcim ile görüştüm.”

Temsilcisi ile görüştükten sonra, temsilcilerin olduğu bir grupta bu mesele paylaşılıyor ve işçiler Yıldız’ı hiç tanımamalarına, bilmemelerine rağmen aralarında bir dayanışma örmeye, Yıldız’a yeni bir hayat kurmaya başlıyorlar. Yıldız için fabrikada herkes el uzatıyor ve önce toplanan parayla bir ev tutuluyor. Esma, Yıldız’ı yanından ayırmıyor, evi de kendi binasında tutuyor.

Ev tutuldu ama ya eşyalar? Ya çocukların ihtiyaçları? Fabrikadaki fikir alışverişiyle Yıldız için nerelere başvuru yapabileceklerini, nelerden faydalanabileceklerini konuşuyorlar. Başvuruları yapıyorlar, aynı zamanda eşya arayışına da giriyorlar. Yıldız bir yandan yavaş yavaş güvende hissetmeye başlıyor, “Kapımı kapatayım, çocuklarım yanımda olsun, gecenin köründe uyandırılıp şiddete uğramayayım, başka bir şey istemiyorum. Zaten çalışıyorum ben, bakarım çocuklarıma” diyordu Yıldız. İşçilerin dayanışmasıyla Yıldız’a önce buzdolabı bulunuyor, sonra koltuklar, bir baza, yorgan, battaniye…

Hem çocuklar hem de Yıldız, şiddetsiz bir yuvaları olduğu için artık daha mutlular. Ama kaygı devam ediyor. Çünkü hem uzun yıllar maruz kaldıkları şiddetin travmasını atlatmak kolay değil hem de hâlâ tam olarak güvende hissetmiyorlar. Esma’nın ve işçilerin dayanışması ise sürüyor çünkü dayanışma yaşatıyor.

İşçiler birbirine güvenmeyi seçiyor, ancak mekanizmaları işletmeyenin, Yıldız’ı korumayanın devlet olduğunu da tartışmaya çalışıyor.


'BİTTİ' DEDİĞİM ANDA KADINLARIN ELİ UZANDI

Melek ERTEKİN

Arkadaşlar merhaba yıllardır verdiğim kadın mücadelemden ötürü bir çoğunuz beni tanıyorsunuz aslında. 25 Kasım’a giderken sizlerle bu zor süreçlerimde kadın dayanışması ve mücadelenin nasıl beni hayatta tutuğunu anlatmak isterim.

Biliyorsunuz ki doğuda çocuk yaşta evlendirilmiş, töre kurbanı olan, çocuk yaşta çocuk doğuran bir kadınım. Yıllardır çocuklarımı almak için mücadele ediyorum. Bu süreçte beni destekleyen o kadar güzel dostlarım, kız kardeşlerim, “ailem” diyebileceğim kardeşlerim oldu ki. Başta Avukatım Sevil Aracı, Sevil ablamla tanışma sürecimiz diğer kadınlarla bir araya gelmeme vesile oldu.

Velayeti bende olan çocuğumu 2 yıl kaçırıp, eğitim hayatını bitiren babası için yaptığım bir basın açıklamasında tanışmıştık ve o gün beni hiç tanımıyor, bilmiyordu. Sadece 10 dakikalık bir basın açıklamasında orada konuşulan benimle ilgili özeti dinlemişti. Açıklama bittikten sonra, “Eğer bir gün hukuki ya da yaşamınla ilgili bir ihtiyacın olursa ben de yanındayım, beni ara” demişti. 

Aradan bir yıldan fazla zaman geçmişti. İki çocuğum yanımdaydı, 3’üncü çocuğumu alma mücadelesindeyken bir komplonun ortasında buldum kendimi. Çünkü 4 yıldan sonra eski eşim beni bulmuş, bununla yetinmeyip oğlumla iletişime geçmişti. Artık hiçbir şey eskisi gibi değildi. Eski eşim çocuklar için benimle konuşmak istedi. İlk başta kabul etmesem de çocuklarım için ikna oldum. O gün tartıştık, yine şiddete uğradım. Parmaklarım, kaburgam kırıldı. Kendi evime de gidemedim, bir kadın arkadaşımda kaldım ve ne yapacağımı bilmeden odaya ve dünyaya kapattım kendimi. Sevil ablanın, “Yanındayım” cümlesi aklıma geldi, telefonunu buldum, yanına gittim.

Sevil abla o günden sonra beni hiç yalnız bırakmadı. Ekmek ve Gül’ün tüm kadınları ile aile olduk. Artık onlarca kardeşim olmuştu. Sürekli yanımdalardı. Özelikle en büyük oğlumun vefatından sonra kadın dayanışmasının önemini daha çok anladım. Bu süreç sadece duygusal bir dayanışma süreci değildi. Etrafımdaki kadınlar yaşadıklarım boyunca benim yanımda olmayı görev edinmişlerdi. Hastanede, hukuki süreçte, ev yaşantısında yaşadıklarımda hepsi benimle ilgilendi.

Kadın dayanışmasının en güzel haliydi. Sadece kötü günün acısını değil, iyi günlerin tatlılığını da paylaşıyoruz. Umudu paylaşıyoruz. Bu acı süreç bana o kadar güzel şeyler kattı ki, herkesten yeni bir şeyler öğreniyorum.

“Bittim” dediğim yerden hemen bir kadın elini uzatıyor ve kalkıyorum. Bu süreç her şeyden önce artık yalnız olmadığımı ve artık hiçbir şeyden korkmadığımı gösterdi. Beni hayata tutunduran tüm kadınlara teşekkür ediyorum, yaşasın kadın dayanışması.


YARALARIMIZI GİZLEMEMELİYİZ

Tuzla'dan metal işçisi kadın

Merhabalar ben Tuzla’da bir metal fabrikasında 11 yıldır çalışıyorum. Fabrikamızda 3 vardiya var. Maaşım asgari ücretin bir tık üstünde. Ancak fazla mesai yaparak geçinebiliyorum. Yıllar önce çok severek evlendiğim eşim tarafından yıllarca şiddete maruz kaldım. Kaç defa yüzümde, gözümde morluklarla işe gitmek zorunda kaldım. Her gün iş arkadaşlarıma yalan söylemekten utandım. Ömrüm “Kapıya çarptım”, “Gece çocuğu emzirmeye kalkarken ayağım beşiğe takıldı, düştüm” diyerek geçti. Fabrikadaki kadın arkadaşlar bana hep inanıyor sanıyordum. Bir başka kadın arkadaşın yüzündeki morlukları fondötenle kapattığını fark edinceye kadar…

Arkadaşıma yaklaşıp, yüzündeki morluğun nedenini bildiğimi söyledim. O da “Sen kendine bak. Biz sanki bilmiyoruz kapı, beşik yalanlarını” dedi. İlk hissettiğim şey utanç duygusuydu. Ben çok yorulmuştum artık. Bu böyle sürüp gidemezdi. Boşanmaya karar verdim. Çok zor bir süreçten geçtim. Eski eşim boşanmamak için her yolu denedi. İftira attı, ısrarla takip edip iki üç defa sokak ortasında şiddet uyguladı. Çocukları benden kaçırdı. Ben üç yıl fabrikadan akşam eve dönerken bu durumdan kurtulmak için uğraştım. Üç yılda 3 defa ev değiştirdim. En az 5 defa şikayetçi oldum. En sonunda mahkeme bizi boşadı. Sürekli ev değiştirmek zorunda kaldığım için çektiğim kredilerin altından hâlâ kalkamıyorum. Bir gün dahi “Fazla mesaiye kalamam” deme lüksüm yok. Fazla mesai olmadığı zamanlarda ev temizliğine gidiyorum. Çünkü sadece borçlar değil çocukların bakım yükü de bende. Eski eşim çocuklarına bir kuruş dahi vermiyor. Kısaca benim hikayem bu.

Yazımın başında bahsettiğim diğer işçi kadın için neler yapabilirim diye düşünüyorum. Bazen bizim başımıza gelmeden harekete geçemiyoruz, başımıza gelse bile birlikte aşmanın yollarını bulamıyoruz. Biz şiddet gören ve birbirini bilen, aynı fabrikada çalışan iki kadınız. Fakat şöyle bir bakarsak kim bilir yara izlerini fondötenle kapatan daha kaç kadın var. Biz birbirimiz için bir şeyler yapabilsek belki de daha hızlı sesimizi duyururuz, daha güçlü hissederiz. Yaralarımızı gizlememeliyiz, yaralarımızı birlikte sarmalıyız. Bizleri bu şiddet döngüsüne hapsedenlerden birlikte hesap sormalı, birlikte ayağa kalkmalıyız.

Evrensel'i Takip Et