İsrail’in hedefindeki Lübnanlı gazeteciler: ‘Bir gazeteciye saldırı dünyadaki tüm gazetecilere saldırıdır’

İsrail tarafından hedef alınarak vurulan ve meslektaşları öldürülen Lübnanlı gazeteciler, İsrail’in savaş suçlarının belgelenmesini önlemek için kendilerine saldırdığına dikkat çekti.

25 Kasım 2024 04:46
Paylaş

Hediye LEVENT

İsrail 25 Ekim’de Güney Lübnan’da Hasbaya adlı bir köye hava saldırısı yaptı. Saldırıda El Meyaddin Kanalı Kameramanları Ghassan Najjar ve Muhammed Reda ile El Manar Kanalı Kameramanı Wisam Kassım öldü. İsrail saldırıdan sonra vurulan evin Hizbullah’a ait olduğunu iddia etti ancak saldırı sırasında orada olan gazeteciler İsrail’in iddiasının doğru olmadığını savunuyor.

Saldırıyı ve yaşananları anlatan Gazeteci Youmna Fawaz ve Muhammed Ferhad hem gazetecilerin vurulması hem de uluslararası meslek örgütlerinin sessizliği nedeniyle tepkililer.

MESLEKTAŞLARI GÖZLERİ ÖNÜNDE CAN VERDİ

Youmna Fawaz Lübnan’ın en çok izlenen kanallarından biri olan MTV’nin araştırmacı gazetecilik bölümünün başında. Aynı zamanda savaş muhabiri olan Fawaz, Suriye ve Yemen gibi savaş bölgelerinde bulunmuş bir gazeteci. Çatışma bölgelerinde tecrübeli olduğunu ve güney Lübnan’a gitmeden önce 1 hafta kadar hazırlık yaptıklarını belirterek “Hasbaya daha önce hiç bombalanmamıştı. Bu nedenle orayı dinlenmek ve uyumak için seçtik” diyor.

24 Ekim’i 25 Ekim’e bağlayan gece saat 3’ü 20 geçe savaş uçaklarının sesi ile uyandıklarını anlatan Fawaz’ın yaşadığı şoku hâlâ üzerinden atamadığı belli oluyor. Röportaj boyunca saldırı anını anlatırken tekrar tekrar o anları yaşadığı anlaşılan Fawaz, saldırıdan hemen sonra yaşananları anlatmakta zaman zaman zorlanıyor.

“Çok korkunç bir andı” ifadesini sık sık tekrarlayan Fawaz şunları söylüyor: “10-15 dakika ne yapacağımızı ya da nereye gideceğimizi, ne yapmamız gerektiğini bilmiyorduk çünkü çok karanlıktı. Hepimiz şoktaydık. Unutulmaz bir andı. Korkunç bir an, korkunç bir durum. Aynı zamanda kaldığım evden çıktığımda evden sorumlu kadının çığlıklarını duydum. Kadın; gelin, tavanda bir adam var diyordu. Çok korkunçtu.”

Birkaç saat öncesine kadar hayatta olan meslektaşlarından birinin cesedinin tavandan sarktığını anlatan Fawaz, bir başka meslektaşının vücudundan kopan bazı parçaları da görüyor. Çatışma bölgelerinde edindiği tecrübe sayesinde soğukkanlılığını korumaya çalıştığını belirtiyor.

İSRAİL’İN SAVAŞ SUÇLARINI BELGELEMEMİZİ İSTEMİYORLAR

Saldırıdan sonra İsrail tarafından yapılan açıklamayı okuduğunda bir kere daha şok olduğunu anlatırken tepkisini şu sözlerle dile getiriyor: “Gazetecileri öldürmek için nasıl bir silah kullanıyorlar, anlamıyorum ve neden, neden bize saldırdın? Bilmiyordum diyemezsin. IDF’nin açıklamasını okudum, bir kere daha şok oldum. IDF’nin açıklaması inanılmazdı, mantık dışıydı, bir kez daha şok oldum. ‘Hizbullah’ın binası’ diyorlar. Hadi ama… Her şeyi biliyorsun, burası gazetecilerin yeri, güvenli bölge, Hasbaya bir Durzi köyü, bu köy daha önce hiç bombalanmadı, oradaki bütün meslektaşlarım 30 gündür orada, detaylarıyla birlikte her şeyi biliyorsun.”

Fawaz İsrail’in neden Hasbaya’yı vurduğuna dair soruya ise şöyle yanıt veriyor: “Bu, bizim onların savaş suçlarını, saldırılarını, göstermemizi istemediklerine dair bir mesaj. Köyleri yıkıyorlar, katliamlar yapıyorlar ve bizim bütün bu savaş suçlarını belgelememizi istemiyorlar.”

Saldırıdan sonra yabancı meslektaşlarının destek verdiğini belirten Fawaz, bu desteklerin ‘Bireysel olduğunun’ altını çiziyor ve uluslararası basın meslek örgütlerinin bu saldırıya tepkisiz kalmasının tehlikeli olduğunu söylüyor.

Fawaz şöyle konuşuyor: “Bir gazeteciyi öldürdüklerinde bu saldırı dünyadaki tüm gazetecilere yöneliktir. Bir ordunun, milislerin bizden birini öldürmesini kabullenirlerse Ortadoğu’da, Amerika’da, Rusya’da, Ukrayna’da, Avrupa ülkelerinde veya herhangi bir ülkede bunun anlamı hepimizi etkileyecek bir suça onay verilmesi demektir. Bu durumda herhangi biri bize saldırabilir çünkü bu daha önce de oldu ve hiç kimse bunu konuşmadı. Belki uluslararası araştırmacı gazeteci olduğumdandır, birçok yabancı meslektaşımdan çok destek aldım ama bu (saldırı) benimle ilgili değil bütün gazetecilerle, meslektaşlarımla ilgili. Herhangi bir tanıdıkları, iletişim ağı yoksa hiç kimse onlardan bahsetmeyecek mi?”

‘KİMSE İSRAİL’DEN HESAP SORMUYOR’

Lübnan haber kanalı El Cedid’in Muhabiri Muhammed Ferhad ise hava saldırısı sırasında uyanık olduğunu ve cenin pozisyonu alarak hacmini küçültmeye çalıştığını anlatıyor. Aynı kanaldan bir meslektaşı ile aynı evde kalan Ferhad, saldırıdan sonra üzerlerine dökülen taşları ve molozları temizledikten sonra evden çıkabiliyor.

“Enkaz altındaki insanların olduğu yere gittik, kurtarabildiklerimizi kurtardık ama bir evin tamamen yok olduğunu fark ettim, tamamen silinmişti, orada değildi. Çünkü orada 4 ev vardı ve oraya gittiğimizde sadece 3 ev gördük” diye konuşan Ferhad, “1 aydık oradaydık, aynı kişiler oradaydı 1 ay boyunca. Bu nedenle oradaki herkes daha önce birlikte olduğumuz insanlardı. Üçünü de birbirlerinden uzakta şehit olmuş şekilde bulduk” diyor.

Yaralı basın mensuplarının birkaçını enkazdan çıkardıklarını anlatan Ferhad yaralıların hastaneye götürülmesi için Kızıl Haç’ı aradıklarını söylüyor.

İsrail’in Gazze’de ve Lübnan’da gazetecilere hedef alarak saldırdığını belirten Ferhad, “Açık bir şekilde görüyoruz ki hiç kimse İsrail’e hesap sormak için parmağını oynatmadı, oynatamaz… Ne Gazze’de ne Lübnan’da ne de dünyanın herhangi bir yerinde” diyor.

Ferhad da Fawaz gibi uluslararası kuruluşlardan ve meslek örgütlerinden destek görmediklerini belirterek tepkisini şu sözlerle aktarıyor:

“Biz Lübnanlı gazetecilerin bugün herhangi bir desteği yok. Sadece Lübnan devleti (BM) Güvenlik Konseyine şikayet dosyası gönderiyor ki hiçbir şeye yaramaz. Aynı zamanda uluslararası kuruluşlardan gazetecileri koruyan veya hatta İsrail, Lübnan’da Issam Abdullah veya Farah Omar ya da şehit olan diğer gazetecileri bombaladıktan sonra İsrail’e karşı çıkan herhangi bir hareket görmedik… İsrail’le ilgili her şey farklı. Bu biliniyor. İsrail her gün öldürür. Ama eğer İsrail’e bir füze düşerse kınamalar arka arkaya gelir. Ama Lübnan’da her gün siviller, gazeteciler hatta Lübnan ordusundan askerler, acil yardım ekipleri ve diğerleri öldürülür ve hiç kimse parmağını bile kımıldatmaz.”

‘İSRAİL GAZETECİLERİ HEDEF ALARAK ÖLDÜRÜYOR’

Lübnan Foto Muhabirleri Birliği Başkanı Ali Alluş da, “İsrail’in Lübnan’da gazetecileri kasten ve hedef alarak vurduğunu” söylüyor. Bu saldırıların “Savaş suçu olarak değerlendirilmesi gerektiğine” işaret eden Alluş uluslararası toplumu İsrail saldırılarına karşı sessiz kalmakla suçluyor.

Alluş, İsrail saldırılarında yaralanan Lübnanlı basın mensuplarının da olduğunu hatırlatarak, “Gazze’den Lübnan’a yaralı meslektaşlarımız var. Bir yıldan beridir tedavi görüyorlar çünkü kalıcı yaraları var. Hastaneden hastaneye yaralı insanları taşıyoruz çünkü durumları giderek kötüleşiyor” diyor.

Lübnan devletinin basın mensuplarını İsrail saldırılarından koruyacak gücü olmadığını söyleyen Alluş şöyle konuşuyor: “Sana karşı dürüst olacağım, sözlü destek var. Konuşma ve destek var ancak bizim İsrail ile tecrübemiz yeni değil eski; herhangi bir ülke veya uluslararası ya da insan hakları örgütü bizi korumak için asla gerçek bir aksiyon almadı.”

‘GAZETECİLERİN KASITLI OLARAK HEDEF ALINMASI SAVAŞ SUÇU’

Uluslararası Basın Enstitüsünden (IPI) Scott Griffen, basın mensupları açısından Lübnan’daki durumun Gazze ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyor.

“İsrail’in gazetecileri hedef alarak öldürdüğünü” vurgulayan Griffen, “En son, İsrail'in gazeteciler tarafından kullanılan bir evi hedef aldığı başka bir cinayet daha yaşadık. Bu yüzden bence tüm bunların daha geniş bir bağlamda görülmesi gerekiyor. Ve gazetecilerin İsrail hava saldırılarında cezasız bir şekilde öldürüldüğü bir örüntünün devam ettiğini görüyoruz, bu da çok rahatsız edici bir örüntü” diyor.

Griffen, “Gazetecilerin kasıtlı olarak hedef alınmasının savaş suçu olduğunu” hatırlatarak şöyle konuşuyor: “(IPI olarak) Lübnanlı gazetecilere destek açıklamaları yayımlayarak sesimizi olabildiğince yükseltiyoruz ancak daha fazlasının yapılması gerektiğine kesinlikle katılıyorum. Ve bu durumun daha da kötüleşmesinden korkuyoruz ve gazetecilerle daha fazla dayanışma görmemiz gerekiyor. Sadece basın özgürlüğü örgütlerinden değil, gazetecilerin haklarını savunmak bizim işimiz, aynı zamanda uluslararası medya kuruluşları tarafından da… Bence onlar da Lübnan’daki meslektaşlarıyla dayanışma göstermeli.”

ÖNCEKİ HABER

Batman'da kayyım, Kadın Spor Kompleksi tabelasından kadını kaldırdı, Kürtçe yazıları sildi

SONRAKİ HABER

Toplu iş sözleşmeleri nasıl başladı nasıl bitti?-3 | Dört belediyede ‘ya hep beraber ya hiçbirimiz’ sloganı gerçek oldu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa