25 Kasım 2024 06:37

Toplu iş sözleşmeleri nasıl başladı nasıl bitti?-3 | Dört belediyede ‘ya hep beraber ya hiçbirimiz’ sloganı gerçek oldu

4 belediyedeki TİS süreci hem CHP'nin hem de Genel-İş'in politikalarının göstergesi oldu. 4 belediyenin aynı anda greve çıkmaktan da vazgeçilmesiyle “Ya hep beraber ya hiçbirimiz” sloganı gerçek oldu.

Fotoğraflar: Murat Uysal/Evrensel | Kolaj: Evrensel

Paylaş

Kayhan Geyik

İstanbul’da belediyelerin toplu iş sözleşmesi (TİS) süreci 30 belediyede gerçekleşse de bunların en önemlileri, DİSK/Genel-İş’in örgütlü olduğu daha uzun örgütlülük ve mücadele deneyimlerine sahip, geçmiş sözleşme dönemlerinde de gerek ücret maddelerinde gerek sosyal haklarda önde giden 4 şube oldu. Buradaki sözleşmeler, asgari ücret en az 30 bin TL olmalıdır diyen CHP Genel Merkezinin de kendi belediyelerindeki politikalarının doğrudan göstergesi olacaktı.

Kartal, Maltepe, Ataşehir ve Kadıköy Belediyesinin sözleşmeleri, geçmiş grev deneyimleri nedeniyle işçilerde bir beklenti oluşturdu. Henüz sözleşmenin ilk aylarında da gazetemize yansıdığı gibi, CHP Genel Merkezi, belediye başkanları, Sosyal Demokrat Kamu İşverenleri Sendikası (SODEMSEN) ve Genel İş Genel Merkezi bu sözleşmeleri Kartal’dan başlayarak çözmeye ve birer kalem yükselterek, Kadıköy’de bitirmeye çalışacağı ön görülüyordu. Genel-İş şubeleri (İstanbul Anadolu yakası 1,2,3,4) belediyeleri sözleşme masasında adım attırmak için, henüz sözleşme döneminin grev aşamasına gelinmeden belediyelerde irili ufaklı eylemler yapsalar da bunu üretimi durduracak biçime getiren sadece birkaç eylem oldu. Bunlar arasında basına yansıyan 2 No’lu Şubenin Maltepe Belediyesindeki 2 saatlik iş durdurması, yine Maltepe Meydanı’nda gerçekleştirdikleri, SODEMSEN yerine, belediye yönetimini masaya çağırdıkları eylemler sayılabilir. Bu sözleşme döneminin neredeyse en ön açıcı eylemi ise yine Maltepe Belediyesi işçilerinin (Genel İş 2 No’lu Şube), hem kendi sözleşme taslaklarını kabul ettirmek hem de Kartal Belediyesindeki grevi güçlendirmek için 31 Ekim’de Kartal Belediyesi işçileri grevdeyken, bir günlük iş durdurmaları oldu. Diğer 2 şube Ataşehir ve Kadıköy Belediyelerinde örgütlü şubeler ise greve katılmadılar. Bu grevin bir kırılma yarattığını, Genel-İş’in diğer şubelerinde “Kendilerinin neden greve çıkmadığını, Kartal yenilirse hepimizin yenileceğini” işçilerin tartışmaya açtığını, birçok temsilcinin kendi şube yönetimlerini mahkum ettiğini biliyoruz. Bu derinleşen tartışma Kartal sözleşmesinin, Kartal Belediyesi ve Genel-İş Genel Merkezi tarafından imzalanmasının ardından da sürdü.

4 BELEDİYENİN AYNI ANDA GREVE ÇIKMA İLANI TARİHSEL FIRSATTI

Kartal Belediyesi işçileri, dış temizlikte fiili olarak greve devam ettiler. Ve diğer 3 şube, işçilerin ve temsilcilerin yoğun baskısıyla Kartal Belediyesinde işçilerle masaya oturulana kadar greve çıkacaklarını ilan etti. 4 belediyenin aynı anda greve çıkma ilanı hem TİS iradelerini korumak hem de belediye yönetimlerine geri adım attırmak için tarihsel bir fırsattı. (Bu şubelerin kendi tarihi açısından en azından). Kartal Belediyesinde örgütlü olan Genel-İş İstanbul Anadolu Yakası 4 No’lu Şube dış temizlikte grevdeyken, ana binanın grevin dışında kaldığını açıkladı, daha sonra gece Kartal Belediyesi dış temizlik işçilerinin ek protokol sözüyle grevlerini bitirdiklerini diğer şubelere bildirdiler. Böylece Kadıköy ve Ataşehir Belediyeleri şubeleri greve katılmayacaklarını, Maltepe Belediyesi işçileri ise gece 4’te başladıkları greve, diğer şubelerin greve çıkmaktan vazgeçmeleri nedeniyle, yalnız devam edemeyeceklerini tartışarak saat sabah 06.00’da son verdiler.

Sözleşme döneminin en kritik hamlesi, belediye işçilerinin birliğine dönük son yıllardaki en kapsamlı grev hareketi böylece ezildi. Birkaç gün sonra Ataşehir Belediyesi sözleşmesi Genel-İş merkezi tarafından imzalandığında, işçilerin direnci zaten kırılmış, şube yönetiminin devam ettirecek mecali kalmamıştı. En azından basına yansıyan kısmı böyleydi. Ataşehir’de 3 No’lu Şube başkanı basına yaptığı açıklamada, bu sözleşmenin iradelerinin dışında imzalandığını açıklamıştı. Elbette bu şube yönetimlerinin, temsilciliklerin, grev komitelerinin (ki yoktu ya da temsiliydi) ama elbette bir bütün olarak işçilerin fiili direnişe/greve hazırlıkları, şubelerin burada izledikleri yolla doğrudan ilgilidir. Bu nedenle ‘genel merkezler imzaladı, CHP baskı yaptı’ kısmı doğru olsa bile şubeler bu sürece nasıl hazırlanıyor, işçileri nasıl hazırlıyor kısmı oldukça tartışmalı.

‘GENEL MERKEZİN İMZALAMASINA İZİN VERMEYELİM’

Kartal ve Ataşehir sözleşmelerinin SODEMSEN ve Genel-İş Genel Merkezi arasında imzalanması, Maltepe Belediyesi işçilerinin grevini kanadı kırık başlattı. Sözleşmelerin önceden bağıtlandığı, günlük brüt 1500 TL’nin üzerine çıkılamayacağı tartışması hakim oldu. Grevin 2’nci gününde “Daha fazlasını bu şartlarda alamayacağız, genel merkez imzalayacak, en azından genel merkezin imzalamasına izin vermeyelim” tartışması; dış temizlik şantiyesinde tüm işçilere çağrıyla yapılan toplantının ardından, şube ve temsilcilerin yeniden belediyeye gitmesi ve imzalamasıyla sonuçlandı.

Belediye işçilerinin sadece Maltepe’de değil tüm İstanbul’da ‘Bu sözleşmelerin artık değiştirilemeyeceğine’ dair tartışması, belediye işçilerinin sadece son 5-6 yıldır verdikleri mücadeleyle bile yanlışlanabilir. Güdük bir kazanım olarak da görülse, Kartal Belediyesi işçilerinin ek protokol sözü almaları bile, bu sözleşmelerin mücadele eden/birleşen işçiler tarafından değiştirebileceğini gösterdi. Maltepe işçilerinin de kendi mücadele deneyimleri bu yöndedir. Genel Merkez Kartal’daki, Ataşehir’deki gibi sözleşmeyi imzalamasın tartışması, işçileri “O zaman şube alabileceğini alsın, genel merkeze bırakmadan bitirsin” gibi tartışmalı bir noktaya getirdi. Herhangi bir şubenin alabileceklerinin sınırını, ne genel merkezin brüt yevmiyede kaça imzalayacağı ne de belediye yönetimlerinin ne vereceği belirliyor. İşçilerin greve hazırlıkları, birliklerini koruyup koruyamayacağı, işçilerin kendi komiteleriyle sürece müdahalesi belirleyici tartışma haline gelmeliydi.

MALTEPE’DE SÖZLEŞME GENEL MERKEZLERİN DARBOĞAZINDA İMZALANDI

Örneğin şube ve temsilcileriyle bir bütün olarak Maltepe Belediye işçilerinin SODEMSEN’i masadan kaldırmak üzere aldıkları tutum, belediyeye geri adım attırmış, Maltepe Belediyesi sözleşme masasına doğrudan oturmak zorunda kalmıştı. Ancak belediye işçileri, Kartal ve Ataşehir sözleşmesinin çalınması ve Genel-İş Genel Merkezinin daha kötü bir sözleşme imzalayacaklarına inançla, grevin artık sürdürülemeyeceğine, gözükür bölünmelerin olduğuna dair tartışmalarla birlikte sözleşmenin burada bitirilmesi yönünde bir tutum aldılar. Kartal ve Ataşehir’den 20-30 lira farkla bitirilen bu sözleşme genel merkezin doğrudan imzalamasıyla olmasa da, CHP Genel Merkeziyle-Belediye yönetimi-SODEMSEN ve Genel-İş Genel Merkezinin yarattığı darboğazda imzalandı. Bu nedenle işçiler, şubenin kendi iradelerini yansıttığını, bu sözleşmenin sorumlusunun genel merkezleri olduğunu tartıştılar/tartışıyorlar.

KAZANMA İNANCI KARTAL GREVİNDE KIRILDI

Şubelerin tek başına işçilerin iradelerini yansıtması değil, aynı oranda bütün sözleşme döneminde işçileri bu sürece nasıl hazırladıkları bir kez daha önem kazandı böylece. Bir süre sonra Kadıköy Belediyesinin grevine de aynı şey başka bir biçimde yansıdı. Zaten imzalanacağı belli olan sözleşme, grev ilanından bir dakika sonra Genel Merkez tarafından imzalanınca grev bitti. Şube, temsilciler ve işçiler iradelerine yapılan bu saldırıyı kabul etmediklerini söylediler ama grevi devam ettirme iradesini de oluşturamadılar. Böylece bu grevin, 4 belediyenin greve çıkmadığı gün kaybedildiği ve işçilerinin kazanma inancının da Kartal grevinde kırıldığı daha gözükür oldu.

GECE YARISI GREVLERİ GECE YARISI SÖZLEŞMELERİYLE BİTTİ

Kadıköy Belediyesinde şubenin irademizi çalmayacaksınız eylemlerine de bir parantez açılmalı. Şube yönetimi belediye önünde oturma eylemi yaptı ve genel merkezlere (CHP ve Genel-İş) biz irademize sahip çıkıyoruz mesajı verdi. Ancak mesaj, işçilerin katılmadığı, işçilerle örgütlenmemiş ve işçilerin üretimden gelen gücünün kullanılmadığı eylemlerin doğası gereği belediyeleri rahatsız etmedi. İşçilerin kitlesel olarak katılmadığı her eylem gibi, değiştirici bir nitelik de taşımadı, Genel Merkezin imzalamasına da engel olamadı.

İrademize sahip çıkıyoruz eylemlerinin yerine, 4 şubenin ortak iradesine sahip çıkılsaydı, Kartal grevinde bu kırmızı çekilseydi, Kadıköy Belediye işçilerinin de kazanma şansı artardı.

Sonuç olarak yıl boyunca (tüm) şubeler birlikte hareket etme tutumunu geliştirebilir, birlikte eylemler örgütleyebilir, belediyeleri hareket edemez noktaya getirebilir, işçilerini fiili direnişe bu yolla daha fazla hazırlayabilirlerdi. Her şeyin son güne bırakıldığı gece yarısı grevleri, gece yarısı sözleşmeleriyle bitti!

BİRLİKTE HAREKET EDEN İŞÇİLER İMZALANMIŞ SÖZLEŞMELERİ YIRTABİLİRLERDİ

İçinde olmayana oldukça karmaşık gelen, sendikal bürokrasinin taşlarıyla örülmüş bu TİS sürecinin daha kısa bir özeti yapılabilir.

Şöyle ki, belediye işçileri, her birimde kendi komitelerini, adı sanı fark etmeksizin kendi birliklerini kurabilir ve iş yeri düzeyinde daha örgütlü hale gelebilirlerse, temsilcilerini de şubelerini de genel merkezlerini de yönetebilirler, değiştirebilirler. Böylece sendikalar da kurulma amaçlarına, işçilerin talepleri ve iradeleri doğrultusunda çalışma amaçlarına yakınlaşırlar. Bu sebeple, şu şubenin düzeyi, öbür şubenin temsilcileri veya genel merkezin TİS imzalaması tartışılmalı ama esas olarak işçilerin bu süreçte kendi sözlerini, tek tek, öfke patlaması şeklinde söylemeleri yerine örgütlü dönüştürücü bir güce evrilmesini sağlamak gerek. İş yeri düzeyinde örgütlü, birlikte hareket eden işçiler, bu saldırıları püskürtebilir, fiili olarak grevi sürdürebilir, imzalanmış sözleşmeleri yırtıp atabilirlerdi.

İŞÇİLERİ KATMADAN KARAR ALMA TUTUMUNUN DEVAMI

İstifa tartışmaları açısından da aynı tablo geçerlidir. A sendikası mı, B sendikası mı tartışması, işçilerin ne derece örgütlü olduğuyla birlikte cevaplanabilir. Örneğin işçiler istifa ettikten sonra ne yapacaktır? Ya da benzer şekilde istifa etmeyecek de ne yapacaktır? Her bölüm ayrı bir sendikada mı örgütlenecektir? Başka bir sendikaya kendi birliklerini koruyup toplu mu geçecektir? Yoksa “Sendikaların hepsi aynı bu işlerden bir şey çıkmaz” deyip kendi yoluna mı gidecektir? Anlık bir tepki midir, örgütlü bir karar mıdır, önünde arkasında ne vardır? Basitleştirelim. İşçiler, iş yeri örgütü kurabiliyor, birlikte bir çoğunluk kararı alabiliyor, kendi birliklerini koruyup hareket edebiliyorlarsa, yani yarın işveren karşısındaki pozisyonlarını nasıl güçlendirebiliyorlarsa, o somut durumda, birlikte o yönde karar alabilirler. Ama Kadıköy’de olduğu gibi fiili grev hazırlığı olmayan bir şubenin, sendika genel merkezine karşı biz sendikadan değil, yönetimden istifa ediyoruz demesi ve bu kararı işçilerle birlikte almaması, peşinden gelecek saldırılarda da ne yapılabileceğine dair bir somut yol önermemesi, sadece tepkisel ama esas olarak işçileri katmadan karar alma tutumunun devamıdır. Belediye önünde sadece şube yönetimi olarak başlattıkları eylemi, sadece şube yönetiminin, yönetici organlardan istifasıyla bitirdiler.

Sorunun ne olduğu, esas olarak çözümün yerine neyin koyulduğundan anlaşılabilir. İşçilerin iradesini temsil etmek istiyorsak, o iradenin bir ürünü olarak hareket etmeliyiz, o iradenin örgütü olmalıyız ve iradenin kararlarıyla hareket etmeliyiz. O iradeye dayanmayan hiçbir tutumun da sermayenin saldırılarına yanıt olamayacağını, işçilerin birliğini güçlendiremeyeceğini bilerek hareket etmeliyiz.

ÖNCEKİ HABER

İsrail’in hedefindeki Lübnanlı gazeteciler: ‘Bir gazeteciye saldırı dünyadaki tüm gazetecilere saldırıdır’

SONRAKİ HABER

‘Hadi hadi' düzenine geçit yok

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa