İnfaz sistemi korumuyor, suça sürüklüyor
Çocukların tutuklu yargılanma oranı yetişkinlerin tutuklu yargılanma oranının yaklaşık 4.9 katı. Ceza infaz sistemi, çocukların ıslahından ziyade suç çeteleriyle ilişkilerinin gelişmesine yol açıyor.
Fotoğraf: Uğur Samet Avcı/AA
Burkay RENDE
İstanbul
Adalet sisteminin bütün unsurları ülke geleceği için büyük önem taşısa da bu unsurlar içinde çocuk adaleti ayrı bir yer tutuyor. Adalet Bakanlığının 2 Eylül’de yayımladığı verilere göre Türkiye’deki toplam 356 bin 865 mahpusun 3 bin 432’si çocuk. Yetişkin mahpusların yüzde 14’ü tutuklu, buna karşın çocuk mahpuslar içerisindeki tutukluluk oranı yüzde 68. Yani çocukların tutuklu yargılanma oranı yetişkinlerin tutuklu yargılanma oranının yaklaşık 4.9 katı.
Ayrıca ceza infaz sistemi de çocukların ıslahından ziyade suç çeteleriyle ilişkilerinin gelişmesine yol açıyor. Hayatında ilke kez suça sürüklenen çocukların tahliye olduktan sonra cezaevinde iletişim kurduğu çetelerle ilişkisini sürdürdüğü görülüyor. Konuyu Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneğinin Hapiste Çocuk Teması Sözcüsü Avukat Cansu Şekerci ile görüştük.
Çocukların ve yetişkinlerin tutuklanma sebeplerinin birbirinden farklı olmadığını belirten Şekerci “Suç iddiası karşısında failin delilleri karartma veya kaçma şüphesi varsa; hakim failin bunları yapmasını engellemek için yasadaki adli kontrol tedbirlerinin yetersiz olduğuna kanaat getirirse faili tutuklayabilir. Dolayısıyla Türkiye hapishanelerindeki 2 bin 361 çocuğun devletin suçu araştırmadaki imkanları karşısında kaçması ya da delilleri karartması riski görülmektedir. Uygulamaya baktığımızda ise ne dosya kapsamı ne de çocukların içinde bulunduğu şartlar kaçmaları ya da delilleri karartmaları riskini açıkça ortaya koymaz. Bunun yerine özellikle çok suç tekrarı olan çocukların tutuklanması için hakim ve savcıların motivasyonu ‘İçeri girsin, burnu sürtsün’ cümlesinde yatar. Halbuki Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme ve genel yorumları, çocukların hapsedilmesi yerine onları suçtan uzaklaştıracak koruyucu ve destekleyici tedbirler sunulmasını öngörür. Yerel mevzuatta buna yönelik birtakım düzenlemeler olsa da uygulamada bu sözleşmeden kaynaklı yükümlülüklerin yerine getirildiği söylenemez.”
ARAFTA MUAMELE: ÇOCUK MU, YETİŞKİN Mİ?
Çocuklar, toplum içerisinde kendi seslerini duyurmakta ve taleplerini, ihtiyaçlarını duyurmakta en çok zorlanan kesimlerden bir tanesi. Bu anlamda, sistemin çocuklarla inşa ettiği diyaloğun eksikliği çocuk adaletinin noksanlıklarında da görülüyor. Suça sürüklenmiş çocuk vakalarının medyaya yansıması ve olaya karşı gelişen tepkinin de bu diyalogdan bağımsız gelişmesi davadan çıkan sonucun çocuk adaletinden bir hayli uzakta kalmasına sebep olabiliyor.
Çocukların yetişkin bireyler gibi yargılanmalarını söylerken çok önemli bir şeyin dile getirilmesinin unutulduğunun altını çizen Şekerci, bu durumu şöyle yorumladı: Bir yandan evet, çocuklar, kendi risk ve ihtiyaçları gözetilmeden yetişkin adalet sistemi içerisinde yargılanıyor, medyaya malzeme oluyor ve cezalara tabi tutuluyor; diğer yandan ise kendilerine karşı zorbalık yapan sistemin içindeki yetişkinlere ses çıkaramamaları, sıklıkla gördüğümüz üzere bakım verenleri tarafından yalnız bırakılmaları, onlar için görevlendirilen avukatlar ya da sosyal çalışmacılar tarafından haklarının temini için yeterli takibin yapılmaması dolayısıyla da tam bir çocuk(!) muamelesi görüyorlar (Buradaki ‘çocuk’ tabirini kullanırken toplumun çocuğa bakış açısına bir eleştiri getirdiğimi belirtmek isterim). Çocuklar bu sistem içerisinde kendilerine özgü risk ve ihtiyaçları gözetilmeyerek ‘yetişkin’, hafife alınarak ise ‘çocuk’ muamelesi görüyor.
2005’ten itibaren ceza mevzuatı ve Çocuk Koruma Kanunu’na gelen birtakım değişikliklerle çocuk adaleti odaklı adımlar atılsa da bunca seneden sonra hâlâ bir sistem haline gelmemiş ve bir standart sağlanmamış durumda. Ülkedeki çocuk mahkemelerinin sayısına, çocukların hapsedilme istatistiklerine, ilgili birimlerde çalışan kamu görevlilerinin çocuk hakları bilincine yönelik çalışmalara, çocuk haklarının izlenmesinin önünde her geçen gün artan engellere bakıldığında özellikle adalet sistemi içindeki çocuklar için çocuk haklarına dair bir stratejik plan benimsenmediğini kolaylıkla söyleyebiliyoruz.
CEZAEVİNE GERİ DÖNME ORANLARI ÇOK YÜKSEK
Çocukların, ilk tutuklulukları sonrası tahliyelerinin ardından cezaevine geri dönme oranları yüksek. Bu durum, çocuk adaleti sisteminin suça sürüklenmiş çocukları toplum içinde sağlıklı yaşayan birer bireye dönüştüremediğini, aksine çocukların cezaevinden daha köklü bir suç ağının kalıcı birer parçası olarak çıktıklarını gözler önüne seriyor.
Avukat Şekerci, “En temel sebebi, hapishanenin işlevi. Bir kişiyi hapsettiğimizde ondan ne bekliyoruz? Bir daha çıkamamasını mı yoksa suç tekrarına ve şiddete geri dönmemek üzere topluma uyum sağlamasını mı? Modern ceza adaletini benimseyen ülkeler, onarıcı adalet sistemini güçlendirmek üzere çalışır. Bu sistemde ne ölüm cezasının ne de ömür boyu hapis cezasının yeri vardır. Türkiye de kağıt üzerinde onarıcı adalet sistemini kabul eden ülkelerden biri. Bu durumda failin cezalandırılması evet, bir noktada mağduru ve toplumu korur ve faile zarar veren eylemlerinin bir sonucu olduğunu gösterir; ama bir yandan failin bireysel olarak desteklenmesi de kendisini müstakbel suç davranışlarından uzak tutar ve dolayısıyla mağduru ve toplumu da korur” diyor.
Çocuk mahpusların sistem içinde gördüğü muameleye bakıldığında özellikle tutuklu çocuklarda tahliyeye hazırlık gibi bir süreç olmadığını ifade eden Şekerci, “Hükümlü çocuklar için mevzuatta birtakım tahliyeye hazırlık düzenlemeleri olsa da uygulaması yeterli değil. Çocukların tahliye olduktan sonra suç ortamına geri dönmemesine ya da ihtiyaçlarını karşılamasına yönelik önlemler alınmıyor. Çocuklar, içeri girmeden önce en son neyi gördülerse tahliye olunca da çoğunlukla bildikleri o yere dönüyor. Bu da tekrarlayan suç hareketleri, içerideyken kapatılmanın doğasından da pekişen şiddet eğilimleri, topluma uyum sağlayamama davranışları olarak karşımıza çıkıyor. Sonra gazeteler bu çocuklar hakkında ‘suç makinesi’ diye haber yaparken bu insanların nasıl dışarıda olabildiği soruluyor ancak bir çocuğun nasıl bu kadar suç dosyası olabildiği, çocuk koruma politikasının niye işlemediği soruları pek de rağbet görmüyor” uyarısında bulunuyor.
‘YOKSULLUK SUÇA SÜRÜKLENMEYİ ARTIRIYOR’
Dünya tarihinde yoksulluğun çok hızlı yükseldiği, çocukların eğitim sisteminin dışında kaldığı zamanlarda ve bölgelerde suça sürüklenen çocuk oranı hızla yükseliyor. Çocukların, kendi yaşlarının gereği olan yaşam koşullarına sahip olmamasının sonuçlarını Şekerci şu cümleleriyle yorumladı: “Yoksulluk, kimi zaman coğrafi kimi zaman etnik bir profil ortaya koyuyor. Bu çoğulcu devlet politikalarının eksikliğine de işaret ediyor. Okulu terk ile suç ilişkisi ise son derece birbiriyle ilgili. Bir çocuğun okula gitmesi çocuğun yalnızca akademik eğitime ihtiyaç duyması dolayısıyla değil, aynı zamanda güvenli bir ortamda gününü geçirmesi için de çok önemli. Ancak devamsızlık veya başka sebeple çocuğun okuldan atılması, ekonomik sebeple çocuğun okulu bırakması ya da bırakmaya zorlanması, dolayısıyla okulu terk meselesi, suç ortamına fail ya da mağdur olarak girme riskini çok yükseltiyor.”
‘SORUNUN NEDENLERİ VE ÇÖZÜMÜ TARTIŞILMALI’
Eleştirmenin ötesinde sorunun nedenleri ve çözümü üzerine tartışma yükümlülüğüne dikkat çeken Şekerci, “Çocuk hapishanelerinin kapatılmasını savunan hak savunucuları ve sivil toplum örgütleri, çocuğun yerinin hapishane olmadığını söylerken çocuk adalet sistemine giren çocukların ilk anda bir çocuk koruma politikasına dahil olması gerektiğini, çocukların risk ve ihtiyaçlarını tespit edilmesini ve çocuk koruma mekanizmalarının kurulmasını savunur. Dolayısıyla çocukların hapsedilmesi yerine multidisipliner bir çalışmayla suç davranışlarından uzaklaşmak üzere desteklenmesi sağlanmalı” ifadelerinde bulunuyor.
‘RİSK VE İHTİYAÇLARA ODAKLI BİR KORUMA POLİTİKASI’
Mevcut çocuk adaleti sisteminin sorunları karşısında koruyucu ve önleyici bir çocuk adaleti sistemi için neye ihtiyaç olduğunu sorduğumuzda Şekerci şöyle yanıt veriyor: “Çocuk Koruma Kanunu’nda hem suçla ilişkilenen çocuklar hem de bir suçun mağduru olan çocuklar için belli başlı koruyucu ve destekleyici tedbirler var. Bunlar danışmanlık, bakım, eğitim, sağlık, barınma tedbirleri. Bir çocuk adli sisteme ilk girdiği anda bu tedbirlerle karşılaşmak yerine ‘Sen şimdi git bakalım ama devam edersen hapse atarım’ dendiğinde, aynı çocuk aynı savcının önüne 5. kez çıktığında ‘Ne demiştim sana çocuk, şimdi biraz burnun sürtsün’ diye tutukluluğa sevk ediliyor. Genel olarak adalet sistemini tartışırken öncelikle doğru bilgiye erişmeye ve insan haklarına dayalı bir bakış açısına ihtiyacımız var; bireysel olarak da yönetimsel olarak da. Çocuğun risk ve ihtiyaçlarının gözetilmesi ve iyilik halinin desteklenmesini sağlayacak kapsayıcı bir çocuk koruma politikasına ihtiyacımız var.”
İnfaz sistemine dair çocuk ve gençlik çalışmaları, eskiden stratejik planlarda yer alıyorken artık böyle bir hedefin olmadığını ifade eden Şekerci, “Mevzuatta var olan tedbirler dahi uygulanmıyor. Her ne kadar Çocuk Koruma Kanunu’ndaki koruyucu ve destekleyici tedbirler suça sürüklenen çocuklar için de geçerlidir dense de uygulamada bunu göremiyoruz. Çocuk mahpusların bağımsız izlenmesi sağlanamadığı müddetçe hapishanelerde uğradıkları hak ihlalleri izlenemiyor ve bu çocuklar hangi şartlar altında tutuldukları bilinmeden tahliye gününü bekliyorlar. Bu haliyle çocuk suçluluğuyla mücadele etmek mümkün değil. Var olan düzenlemelerin ciddi anlamda uygulanmaması ise zaten böyle bir mücadele derdi olmadığını da gösteriyor” diyor.
5 ÇOCUKTAN BİRİ LİSEYİ TAMAMLAMIYOR
Ulusal Eğitim İstatistikleri Veri Tabanı sonuçlarına göre eğitim kademesi ve cinsiyete göre okul tamamlama oranları incelendiğinde; ilkokul tamamlama oranı 2022-2023 eğitim döneminde yüzde 98.5 oldu. Ortaokul tamamlama oranı ise aynı dönemde yüzde 96.3 oldu. Ortaöğretim tamamlama oranı ise yüzde 80.3’e geriliyor. Ortaöğretim okul tamamlama oranı cinsiyete göre incelendiğinde erkek çocuklar için yüzde 78.8; kız çocukları için yüzde 81.8.
2023’te güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocukların karıştığı olay sayısı 537 bin 583 oldu. Çocukların 242 bin 875’i mağdur, 178 bin 834’ü suça sürüklenme sebebiyle, 84 bin 751’i bilgisine başvurma amacıyla, 15 bin 716’sı kayıp olması sebebiyle, 11 bin 179’u kabahat işlediği iddiasıyla, 4 bin 228’i ise bu nedenlerin dışında kalan diğer nedenlerden dolayı güvenlik birimlerine geldi veya getirildi.
Suça sürüklenme nedeni ile güvenlik birimine gelen veya getirilen çocukların yüzde 39.8’ine yaralama, yüzde 20.8’ine hırsızlık, yüzde 7.7’sine pasaport kanununa muhalefet, yüzde 4.9’una uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak, satmak veya satın almak, yüzde 4’üne ise tehdit suçları isnat edildi.
Güvenlik birimlerine mağdur olarak gelen 242 bin 875 çocuğun yüzde 89.7’sini suç mağduru, yüzde 10.2’sini takibi gereken olay mağduru çocuklar oluşturdu. Güvenlik birimlerine suç mağduru olarak gelen veya getirilen 217 bin 915 çocuğun yüzde 61.3’ü yaralama, yüzde 11.8’i cinsel suçlar, yüzde 8.6’sı aile düzenine karşı suçlar, yüzde 4.4’ü tehdit nedeniyle mağdur oldu.