27 Kasım 2024 04:13

20 Kasım’dan bu yana neler yaşandı?

Tek adam iktidarı her demokratik talebi ve hareketi kriminalize edip zor kullanarak bastırmaya çalıştığı gibi transları da kriminalize edip toplumdan uzaklaştırmaya çalışıyor.

10. Trans Onur Haftası Platformu

Paylaş

Bilkent Üniversitesi Öğrencisi

 

20 Kasım Nefret Suçu Mağduru Transları Anma günü geride kaldı. Bu sene 20 Kasım’dan LGBTİ’lere kalan Ankara’da gerçekleşen polis saldırısı, gözaltılar ve hormon ilaçlarının reçetesiz satımının yasaklanması oldu. Bu sene 20 Kasım’da LGBTİ’ler Ankara Onur Haftası’nın çağırısıyla bir araya geldiler. Gerçekleştirdikleri yürüyüş polisin şiddetli müdahalesiyle engellenmeye çalışıldı ve 4 kişi işkenceyle göz altına alındı. Aynı zamanda İstanbul’da nefret cinayetiyle ya da intihara sürüklenerek hayatını yitiren translar için düzenlenen anma etkinliğinde lokma dağıtımı polisler tarafından engellendi ve etraftaki insanlara GBT uygulandı. Bu kötü haberlerle günü bitirmişken ertesi gün hormon ilaçlarının reçetesiz satımının yasaklandığı haberini aldık.

HORMONLAR NEDEN İKTİDARIN GÜNDEMİNE GİRDİ?

Aslında bu yasak sürpriz değil, belirli aralıklarla yandaş medya kanallarında ve bizzat devlet eliyle TRT’de LGBTİ’leri hedef alan içerikler üretiliyor. Açık açık hormonların reçetesiz satıldığını ve bunları çocukların kullanarak cinsiyet değişim sürecine girdiğini iddia ederek iktidardan düzenleme talep eden video ve yazılar bulmak da mümkün. Yandaş medyanın hedef gösterdiğini, iktidarın da bu hedef göstermeyi yanıtsız bırakmadığını görebiliyoruz. Bu durumda asıl soru neden hormonların iktidarın gündemine girdiği oluyor. Bunu yanıtlamanın AKP ve küçük ortağının son zamanlarda izlediği politikaları aydınlatma açısından önemli. Ama ondan önce, bu yeni düzenlemenin ne olduğunu anlamamız gerekiyor.

İKTİDAR DOĞRUDAN SAĞLIK HAKKINI GASP EDİYOR

Translar sağlık hizmetlerine erişimde ayrımcı politikalarla her zaman karşı karşıyalar. Cinsiyet uyum sürecine başlamak; aylarca hatta senelerce bu hizmete erişim sağlayan kısıtlı hastanelerde sıra beklemek, sayısız kez psikolojik şiddete uğramak demek. Sağlık sisteminin bu yetersizliği karşısında bütün psikolojik ve sosyal baskılarla gittikçe derinleşerek yüzleşen translar kendi kontrollerinde uyum süreçleri başlatma yollarını aramak zorunda bırakılıyor. Son düzenlemelerle artık bu sürecin de önüne geçiliyor. Kendi kontrolünde hormon kullanmaya başlayan transların süreçleri yarıda bırakılıyor ya da sürece başlamasının tamamen önüne geçiliyor. Yapılması gerekilen değişiklikler translara eşit ve erişilebilir, cinsiyet uyum süreçlerinde yardımcı ve yol gösterici sağlık hizmetleri sağlamak yönünde olmalıyken iktidarın bu müdahaleleri, “toplum sağlığına” katkıda bulunmanın tam tersine transların sağlık hakkına erişimini engelliyor. İktidarın ayrıştırmayı, bizleri karamsarlığa sürükleyip yalnızlaştırmayı güden ve hayata karşı topyekûn savaş açtığı siyaseti bugün karşımıza somut olarak sağlık hakkının gaspı olarak ortaya çıkıyor.

ZAMAN MÜCADELEMİZİ YÜKSELTMENİN ZAMANIDIR

Tek adam iktidarı her toplumsal kesimi yalnızlaştırmaya, her demokratik talebi ve hareketi kriminalize edip zor kullanarak bastırmaya çalıştığı gibi transları da kriminalize edip toplumdan uzaklaştırmaya çalışıyor. Kadın cinayetlerinde gördüğümüz cezasızlık politikaları trans cinayetlerinde de failleri neredeyse ödüllendiriyor. Yalnızca LGBTİ’lerin kamusal alanda siyasete katılımı da engellenmiyor, film festivalleri iptal ediliyor, eğlence mekanları basılıyor, hormona erişim zorlaştırılıyor…

 Bütün bunlar olurken, AKP de bu yolla her birimizi bireysel bir mücadeleye hapsetmeye zorluyor. Birbirimizden ayrılmamızı, yalnız kalmamızı, mücadele eden bir diğerini görmememizi istiyor. Artan saldırıların bir sebebinin de bu, herkesi kendi derdiyle meşgul edip baskıyla sindirmek… Oysa ne kadar yan yana gelirsek o kadar güçlüyüz. Hormona erişimi zorlaştırılan bir transla saldırıya uğrayan bir göçmenin, yemeği verilmeyen bir işçinin ve tacizcisi cezasız kalan bir kadının ortak noktası sistemin onlara biçtiği değer, onların demokratik haklarına saldırısı. Ölüm saçan bu barbarlık düzeninin zamanı çoktan doldu. Artık zaman sisteme karşı mücadelemizi yükseltmenin zamanıdır. Bir 20 Kasım’ı daha geride bırakırken intihara sürüklenen ve katledilen Hande Kader’in, Ecem Seçkin’in, Didem Akay’ın ve daha nicelerinin anısıyla mücadeleye devam ediyoruz.

ÖNCEKİ HABER

Yılda birkaç gün değil, her gün el eleyiz

SONRAKİ HABER

Marksizm ve kadın ezilmişliği sorunu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa