Bilgisayar Mühendisliği’ndeki taleplerimiz için temsilcilik
Ahmet Yozgatlıgil sorunlarımızı dinlemeyi bir lütufmuş gibi gösteriyor. Oysa ki sorunlarımızı dile getirebilmek bir lütuf değil, nitelikli eğitime erişebilmek için temel bir haktır.
Recep ÇAKICI
ODTÜ
Bulunduğum Türk Halk Bilimleri Topluluğu’nun fotoğraf arşivine baktığımda büyük harflerle “ÖTK” yazılı bir görsel dikkatimi çekti. O zaman araştırıp soruşturduğumda, ÖTK’nin ne olduğuna dair yüzeysel de olsa bir fikir edinmiştim: “Güncel meselelere dair ODTÜ öğrencisinin seslenişini yükselten, yemekhanedeki yemeğin kalori miktarında bile öğrencilerin söz sahibi olmasını sağlayan ve öğrenci hareketinin kazanımı olan bir mekanizmanın adıdır ÖTK.”
Ancak, 2018’de YÖK tarafından ODTÜ’deki ÖTK seçimleri askıya alındı. Bu, öğrencilerin artık üniversite yönetiminde söz söylememesi üzerine atılmış bir girişimdi. Buna rağmen yine de yaşadığımız sorunları dile getirmekten ve buna yönelik taleplerimizi haykırmaktan geri durmadık. Şenlik eylemleri ve temel haklar kampanyaları gibi kazanımlarla sonuçlanan birçok mücadele bunun örnekleridir.
Bugün ise atanmış Rektör Ahmet Yozgatlıgil’i, Alle’de gezinirken, sorunlarımızı dinlemek bir lütufmuş gibi gösteren bir tavırla görmekteyiz. Oysa ki sorunlarımızı dile getirebilmek bir lütuf değil, nitelikli eğitime erişebilmek için temel bir haktır. Bu hakların korunması ve geliştirilmesi, üniversite yönetiminde öğrencilerin söz sahibi olması ve buna yönelik kalıcı mekanizmaların varlığıyla mümkündür.
SORUNLARI ÇÖZMEK İÇİN ÖTK
Biz de Bilgisayar Mühendisliği’ndeki birkaç arkadaş olarak yaşadığımız sorunlar ve bunlara yönelik temsilcilikler kurulması konulu bir toplantı aldık. Bu toplantıda sorunlarımızın ne denli ortaklaştığını görmek uzun sürmedi. Bölümdeki tuvaletlerin kirliliği, müfredatın öğrencinin koşulları gözetilmeden düzenlenmesi, bölümdeki sınıfların havasızlığı, ders çalışma alanlarının azlığı, kantin fiyatları gibi uzayan bir listeydi. Sadece bölümümüzle alakalı değil, yemekhanedeki uzayan sıralar, gelmeyen ringler, yurtların niteliksiz olması kampüste yaşadığımız diğer problemler. Hâl böyleyken, bir arkadaşın Teknofest’e gitme sürecini ve oradaki harcamaları anlatması üzerinden de görüyorduk ki, üniversite bütçesi öğrencilerin ihtiyaçlarına ve geleceklerine harcanmıyor; savunma sanayi ve kar getiren alanlara harcanıyordu.
Bu konuştuğumuz sorunların sadece toplantıdaki birkaç kişinin değil diğer arkadaşlarımızın da yaşadığı sorunları olduğunu biliyoruz. Buna yönelik de bu sorunları detaylıca konuştuğumuz, taleplerimizi dile getirdiğimiz ve aslında bölümümüzde bir temsilcilik kurulması yönünde adım alacağımız daha kitlesel bir toplantıyı önümüze hedef olarak koyduk. Aldığımız toplantının sonuçlarını sınıf arkadaşlarımızla tartıştırmak ve onları da bir sonraki toplantıya dahil etmeyi yöntem olarak belirledik.
ODTÜ’DEKİ DİĞER ÖRNEKLERDEN NOTLAR ALDIK
Bu sürecin Bilgisayar Mühendisliği’nde bir temsilcilik kurulmasına yönelik adımlar olduğu açık. Ancak üniversite yönetiminde söz sahibi olmak için diğer bölümlerde de temsilciliklerin kurulması gerektiğinin farkındayız. Biz toplantıda ODTÜ’deki diğer fiili temsilcilikleri örnek alarak tartıştık. Biyolojik Bilimler Bölümü’ndeki temsilciliğin müfredata etkisi, Matematik Bölümü temsilciliğinin tuvalet kâğıdı kazanımı şu an için o örneklerden aklıma gelenler.
Bu örnekleri arttırmak adına bizim kurma yolunda olduğumuz temsilciliğin de bir sıçrama etkisi mutlaka olacaktır. Bölümlerimizde, aynı binalarda, aynı dersleri görüp, aynı koşullara maruz kalıyoruz. Yani, bölümlerde, fakültelerde, kampüste sorunlarımız ortaksa mücadelemiz de ortak olmalı. Bunun için, öğrenciler olarak ÖTK’lerin tüm kampüste resmi olarak tanınması ve bizim üniversite yönetiminde söz sahibi olmamız yine bizim bölümlerde bir araya gelip temsilcilikler kurmamızdan geçiyor.