Direnen kadınlar kazandı!
Beraber mücadele eden ve dayanışma içerisinde olan kadın kulüplerinin oluşturduğu kamuoyu baskısı, fesih kararını geri çektirdi.
Amine DOĞAN
İstanbul Aydın Üniversitesi
Ayşenur ve İkbal'in katledilmesinin ardından birçok üniversitede eylemler gerçekleşti. Bizim okulumuzda da 8 Ekim'de İstanbul Aydın Üniversitesi (İAÜ) öğrencileri eylem yaptı. İAÜ Kadın Araştırmaları Kulübü yönetimi ve üyeleri de bu eyleme katıldı. Eylemden yarım saat sonra kulübümüzün danışman hocası bizi aradı ve kulüp yönetiminin feshedildiğini söyledi. Biz bu süreçte üyelerle konuştuğumuzda bu kararın antidemokratik olduğunu söylüyorlardı. Kadınlarla kamuoyu başlatma fikrinden tutalım da dilekçe toplama fikrine kadar kulübün yönetiminin antidemokratik bir şekilde elimizden alınmasına dair neler yapacağımıza birlikte kafa yoruyorduk. Biz danışman hocamıza savunma hakkı istediğimizi, etkinlik yapmak istediğimizi söylediğimizde "Soruşturmada olduğunuzdan dilekçelerinizi imzalayamam" dedi. SKS Daire Başkanıyla konuştuğumuzda yapılanların haksızlık olduğunu kendileri de söylüyordu fakat sürece ilişkin hiçbir ilerleme sağlanmıyordu. Bir buçuk ay boyunca beklemek zorunda kaldık, üyeler ne zaman etkinlik yapacağız diye sorduğunda cevap veremiyorduk. Buluşup 25 Kasım'ı birbirimize anlattığımız sohbetler gerçekleştirip film izleyebildik yalnızca.
KULÜP YÖNETİMİ REKTÖRLÜK TARAFINDAN FESHEDİLMİŞTİ
Kulübümüzün durumunu her sorduğumuzda duvara konuşuyormuşuz gibi tepki alıyorduk. Bir buçuk ayın sonunda yeniden dekanın odasına gittiğimizde dekan "Kulüp yönetiminiz feshedildi. Rektörlüğün kesin kararı, savunma hakkınız yok" dedi. Kulüp yönetiminin sözlü bir şekilde feshedilmesinin ardından yönetim ekibi olarak kamuoyu oluşturmak adına diğer kadın platformları, kadın kulüpleri, öğrenciler ve kulüplere destek çağrısı yapma kararı aldık. Şu an yönetim feshine ilişkin hala yazılı bir belgemiz yok. Okulumuz bu kamuoyundan sonra paylaşımları durdurmamıza yönelik bize uyarıda bulundu. "Yalan haber" yaptığımızı, kulüp yönetiminin eyleme katıldığımız için değil "adımıza uygun" etkinlik yapmadığımız gerekçesiyle fesih kararı çıktığını söylediler. Fakat stant haftasından sonra yapmak istediğimiz etkinlilere izin çıkmadı ve dolayısıyla kulübümüz etkinliklerini gerçekleştiremedik. Tüm bu süreçlerden sonra Kadın Araştırmaları Kulübüne, "şimdilik" istediğiniz gibi etkinlik yapabilirsiniz, sonuçta resmi kâğıt gelmedi denildi. 25 Kasım günü yönetim kurulumuza iletilen yazılı belgede kulübümüze dair bir fesih kararı olmadığı, göreve devam edebileceğimizi öğrendik.
İAÜ Kadın Araştırmaları Kulübü yönetiminden bir arkadaşımız: “Okul yönetiminin kulüp yönetimimizi feshetmesi antidemokratiktir. Bizler kız kardeşlerimiz için yapılması gereken eylemi yaptık. Kadın cinayetlerini protesto etmek suç değildir! Ben üniversitemde demokratik bir yönetim istiyorum, güvenli bir kampüs istiyorum. Bu isteklerimizi gerçekleştirmek isteyen kulübü feshettiriyorlar. Kadınlar sizin hukuksuzca alınan kararlarınıza boyun eğmeyecek” dedi. Bir diğer yönetim kurulu üyesi ise: “İstanbul Aydın Üniversitesi, kendi öğrencilerine özgürce tartışabilecekleri, güvenli bir kampüs ortamı dahi sunmamaktadır. Bu karar antidemokratik ve hukuksuzdur. Sessiz kalmayıp hakkımızı savunmalıyız, savunacağız. Yaşasın kadın dayanışması!” diyerek sözlerini bitirdi.
MÜCADELE, ÜNİVERSİTE YÖNETİMİNE GERİ ADIM ATTIRDI
İAÜ yönetiminin antidemokratik biçimde bu süreci yürütmesi, el altından kendi öğrencilerini tehdit etmesi kadın birliklerinden ne kadar korktuklarının da bir göstergesi. Korkuyorlar çünkü Ayşenur ve İkbal’in vahşice katledilmesinin ardından neredeyse tüm kampüslerde yapılan eylemlerin en önünde kadın toplulukları/kulüpleri vardı. İktidar da okul yönetimleri de bu eylemlerinin gücünün kadın birliklerinin olduğunun farkında. Bu yüzden eylem sonrası saldırdıkları ilk şey kadın toplulukları oluyor. Tek adam iktidarı kadınları örgütsüz bırakarak, bir arada olduğu alanları dağıtarak yalnızlaştırıyor, katlediyor. Üniversiteler de küçük birer Türkiye olduğu için bu uygulamalar aynı biçimde kampüslere yansıyor. Nasıl ki bir kadın cinayeti işlendiğinde kadınlar kamuoyu oluşturmadan, süreci birlikte takip etmeden yaptırım uygulanmıyorsa kampüslerde de benzer bir durum yaşanıyor. Kampüs içerisinde herhangi bir taciz, şiddet yaşandığında herhangi bir yaptırım uygulanmıyor. İşte üniversite yönetiminin uyguladığı bu politika, tek adam iktidarının kadınlara yönelik politikasının ta kendisidir. Kadınların güvenli bir yaşam talebiyle verdikleri mücadele, değiştirme gücü üniversite yönetimlerini korkutuyor. Üniversite yönetimleri de İAÜ’de olduğu gibi kendi yönetimini “tehdit” eden birlikleri dağıtmak için harekete geçiyor, kadın topluluklarına saldırıyor.
Biz eğer bu saldırılar karşısında susmuş olsaydık, sesimizi çıkartmasaydık kulübümüz elimizden alınacaktı. Ancak süreç boyunca neredeyse bütün kadın topluluklarının/kulüplerinin yayınladığı dayanışma mesajları, yapılan haberler, verdiğimiz dilekçeler, oluşturulan kamuoyu baskısı bu sözlü kararı geri çektirdi. Mücadele eden, dayanışma içinde olan kadınlar kazandı!
İAÜ Kadın Araştırmaları Kulübü üzerindeki tüm antidemokratik baskılar kalkana dek mücadelemize devam edeceğiz. Sözlü fesih kararının geri çekilmesi bir kazanımdır! Kadın mücadelesinin kazanımıdır. Ancak yetmez. Her birimiz; o eylemde tek adam iktidarının cezasızlık politikalarına, baskılarına ve şiddete aynı öfkeyi hissettik. Eylem sonrası kulübümüze dönük ve baskılara dayanışmamızla cevap verdik. Bundan sonra mücadele edenlerin kazanacağını bilerek emin adımlarla ilerleyecek, kazanımlarımızı genişleterek güvenli bir kampüs mücadelesini sürdüreceğiz. Demokratik bir üniversite ortamı için, güvenli bir kampüs için tüm sıra arkadaşlarımızı kulübümüzün parçası olmaya ve beraberce mücadele etmeye çağırıyoruz. Çünkü eşit, özgür ve şiddetsiz bir geleceği ancak mücadelemizle inşa edebiliriz.