Filistin’den mektubumuz var!
İsrail’in "Gurur aşktır" sloganı altında Gazze'de katlettiği yüzlerce LGBTİ Filistinli, Filistin kimliğinin tüm tezahürleriyle ortadan kaldırılması politikasının bir parçası.
Fotoğraf: Pixabay
İstanbul Üniversitesinden Filistinli bir kadın
25 Kasım'a yaklaşırken, katliamların da gözler önüne serdiği şekliyle, Filistinli kadınların ve LGBTİ bireylerin Gazze'deki mücadeleleri, cinsiyet veya cinsel kimlik meselelerinin çok ötesinde; bunlar, birbirlerini var eden soykırım ve ataerkiye karşı önemli direniş eylemleridir. Bu birbirine bağlı şiddet sistemleri, özgürlük mücadelesinin haysiyet, eşitlik ve hayatta kalma mücadelesine kaçınılmaz bir şekilde bağlı olduğu; yaşanmış deneyimlerin karmaşıklığını kabul eden feminist bir tepki gerektiriyor. Bu durumlarda bu kesimlerin karşı karşıya kaldığı özel engelleri göz ardı etmek, kolektif özgürlüğün özünü gözden kaçırmak demektir.
Her yıl bir hatırlatıcı niteliğinde olan ve daha da yüksek sesle çalan bir alarm olan Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü; bizden etrafımıza bir göz atmamızı, mücadelemizin unsurlarını ve kapsamını belirlememizi talep ediyor. 2024 yılı, Türkiye'deki tavan yapan sistemik şiddete ve kadın cinayetleriyle dolu karanlık bir yıla işaret ederken ederken küresel ölçekte iklimi inceleme içgüdüsünü de tetikliyor.
Son dönemdeki şiddet çığırtkanlığı aşırıymış gibi görünse de maalesef gerek örtülü gerekse açık bir şekilde her yerde mevcut. Bir yandan devlet kaynaklı şiddetin bölgede kadın cinayetlerini anayasallaştırması. Öte yandan, çok benzer bir yapı, soykırımla karşı karşıya kalan Filistinli kadınlara ve LGBTİ bireylere yönelik şiddeti meşrulaştırdı ve sürdürdü. Devam eden ekolojik, politik, sosyal ve küresel ihlaller, toplumun iki cephesinde de mücadele veren kadınları herhangi bir yardım veya sağlık hizmetinden mahrum hale getirdi. Ped, doğum anestezisi, iç çamaşırı ve doğum kontrol hapları gibi en temel hijyen ürünlerine olan erişim artık sadece bir hayal haline geldi.
Bu vahim koşullar, bugüne kadar yüzbinlerce insanın hayatına mal olan sürekli bombardımanların yanı sıra, hayatta kalmayı çok güç bir hale getirdi. Kadınların diri diri yakıldığı, tecavüze uğrayarak öldürüldüğü, doğum sırasında veya sonrasında öldüğü ve cinsel yolla bulaşan hastalıklara yakalandığı haberleri 13 aydan fazla süredir gündelik yaşanan olaylar haline geldi. İsrail işgali, ataerkil saldırı yöntemlerini kullanarak kadınlara yönelik sistematik şiddeti güçlendirdi. Aynı sistem, var olduğu sürece kadınlar için sayısız yeni ölüm ve zorluk biçimleri üretme kapasitesine tamamen sahiptir.
EMPERYALİZM, SİSTEMATİK ŞİDDET POLİTİKALARINDAN BESLENİYOR
Devam eden bu soykırımda gördüklerimizin çoğu, emperyalist uygulamaların nihai olarak hedeflediği şeyin en somut örneğidir. Emperyalizm, azınlıklara ve bizim durumumuzda kadınlara ve LGBTİ bireyleri yönelik sürekli baskıdan besleniyor. Ataerkil şiddetin ısrarı, etnik temizliğin ilerlemesini hızlandırdı. Kadınları bu tür temel ihtiyaçlardan mahrum bırakmak, söz konusu soykırıma onay vermek anlamına geliyor. Bu soykırım, toplumun tüm bileşenleriyle dayanışma potansiyelini ortaya çıkarmıştır. Filistin kimliğinin tüm tezahürleriyle ortadan kaldırılması, İsrail işgalinin genel planı açısından kritik öneme sahiptir. LGBTİ Filistinliler, kimliklerinin meşruiyetini yok etmek amacında, pembeye boyama da dahil olmak üzere pek çok stratejiyi kullanan, bir kitlesel medya kampanyasının hedefi oldular.
LGBTİ bireyler hem kültürel hem de politik düzlemde açık hedeflerdir. İşgali ve öldürmeyi yasallaştırma çabasında yabancılaşmış bir nüfusu kullanmak akıllıca bir karardır; işgal, yalnızca göz ardı edilen toplulukları kendi bünyesine katarak ve onlara destek numarası yaparak küresel bir destek tabanı oluşturabilir. İsrail, "Gurur aşktır" sloganı altında Gazze'de yüzlerce LGBTİ Filistinliyi canice katletti. Sevgiye çağrı yapmak, gökkuşağı bayrağını dalgalandırarmak ve şu anda Gazze topraklarında bulunan ve ellerinden geldiğince insanı katletmeye çalışan eşcinsel askerlerin hikayelerini paylaşmak oldukça büyük bir tezat gibi görünüyor. İsrail’in pazarladığı şeylerin çoğu, yıllardır süregelen katliamlarla korunan, işgal altındaki Filistin topraklarında var olduğu somut gerçeğiyle çelişiyor.
ENTERNASYONEL DAYANIŞMA İÇİN SOKAKLARDA OLACAĞIZ
Cinsiyete dayalı şiddet ve eşitsizliğin ortadan kaldırılması sorunu, kabul etmek istediğimizden çok daha derinlere uzanıyor. Bu sorun, kökleri her sistemden geçen ve en sonunda bir yolunu bularak mümkün olan her alana nüfuz eden bir sorundur. 25 Kasım’da sokaklara çıkarken, faillerle yüz yüze gelmekten korkmadığımızı, bilinçli olduğumuzu ve yaşananları unutmayacağımızı onlara göstereceğiz. Amacımız, faillerin dünya çapındaki tüm kadınların mücadelelerinin aynı zamanda bizim mücadelemiz olduğunu ve mücadelemizin zaferinin kalıcı olmadan tamamlanmayacağını bilmelerini sağlamaktır. İstanbul'un kadınları ve LGBTİ’leri hep bir ağızdan direnişçi Filistinli kadınlarla dayanışma için slogan attıklarında, bu sloganlar dünyada yankılanıyor ve dünyanın her yerinde mücadele ettiğimiz kapitalist sisteme karşı olan direnişin ve Filistinli kadınların asla yalnız olmadıklarının bir göstergesi haline geliyor.